CHP, üç yıl sonraki Cumhurbaşkanlığı seçimi için ülkeyi bugünden ateşe verdi. Önce Saraçhane’de ortalığı dağıttılar. Eceli gelen köpeğin cami duvarına işemesi gibi onlar da Şehzadebaşı Camii’nin duvarlarını kirlettiler. Yetmedi, cami çevresindeki 4 – 5 beş yüz yıllık tarihi mezar taşlarını parçalayıp polise fırlattılar. Yetmedi, asit attılar.
Hırsızlığı ve yolsuzluğu gizli tanıklar değil, açık açık şikayet eden CHP’liler ispatlı delilli olarak ortaya konduğu halde hâlâ İmamoğlu’nun arkasında duruyorlar. Yahu adam savcılığa göre hırsız, hem de deveyi hamudu ile götürmüş! (560 milyar TL) Bir hırsızın arkasında durmaya utanmıyor musunuz,! Oldu olacak bir hırsızlar cumhuriyeti kurup İmamoğlu’nu başkan seçin.
İBB’ye bağlı Kültür A.Ş.’nin avukatı hafta içi itirafçı oldu. İmamoğlu ve çetesinin nasıl çaldıklarını, devletin parasını nasıl hortumladıklarını, rüşvet çarkının nasıl işlediğini açık açık anlattı. Sormazlar mı adama, “Siz hâlâ bu hırsızın arkasında neden duruyorsunuz? Savcılığın ve hakimin tutuklama gerekçelerini hiç mi okumadınız? İmamoğlu, artık siyasi bir mevta.
***
Neymiş efendim, imza kampanyası başlatmışlar. 30 milyonun üzerinde imza toplamayı hedefliyorlarmış. Devletin içeri tıktığı hırsız gibi onun yandaşları da hırsız ve sahtekâr. Düşünebiliyor musunuz, 140 bin nüfuslu Kilis’te CHP’nin yaptığı tek kişilik aday belirleme oylamasında İmamoğlu’na 460 bin oy çıkmış. Sizin demokrasi anlayışınız bu mu?
Kemal Kılıçdaroğlu bile devletin parasını çalanları açık açık ifşa etti. CHP’nin yarın yapılacak olağanüstü kurultayında aday olmayacağını açıklayarak, “Aday olmama kararımın nedeni, ‘Aday olursan yüzüne tükürürler’ diyen siyasetçilerin tehditleri değildir çünkü çalanların yüzüne tükürülür ve ben çalmadım.” dedi. Bu sözün üzerine söz söylemeye gerek var mı?
İmamoğlu’nun hayatı artık, hakkında yürüyen soruşturmalar nedeniyle cezaevi ile mahkeme salonları arasında geçecek. Kodesten çıkma ihtimali yok. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olmadığı için de ihaleleri istediği gibi yönetip, paranın gücüyle istediği şeyleri elde edemeyecek. Ama en büyük korkusu bir süre sonra unutulmak. İş oraya doğru gidiyor.
***
Hayat CHP yöneticilerine güzel. Ne derlerse desinler alkışlayan, hırsızlıklarını gördükleri halde “Kim çalmıyor ki” diyerek destekleyen bir taraftar kitlesi var. Çünkü o taraftarların tamamı kendilerine “laik” sıfatını layık görüyor. Laiklikten de dinsizliği / ateistliği değil, doğrudan İslam düşmanlığını anlıyorlar. Zihinleri şöyle kodlanmış; ya bendensin, ya değilsin!
Yeri gelince Ak Parti’ye değil devlete kafa tutuyorlar. Devlet inançlı insanların yanında ise onların devleti değil! Kendi istediklerini yapmıyorsa meşru değil! Onlara öncelik ve ayrıcalık tanımıyorsa adil değil. Tam da bu noktada Necip Fazıl’ın tarifi geliyor aklımıza: “CHP, bir parti değil. Türk’e dinini, dilini, ve özünü kaybettirmeye memur bir katliam müessesesidir.”
İsrail, Gazze’deki masumları açlığa mahkum ederken, bir taraftan da bombalayıp katlediyor. İngiltere, bu yüzden İsrail’e silah satışını durdurdu. Aslında Siyonist soykırımı durduracak tek seçenek kaldı. Suriye üzerinden İsrail’e komşu olan Türkiye’nin gücü ve caydırıcılığı. Tabii ülkedeki hainleri temizledikten, CHP saldırganlığını sona erdirdikten sonra… Ne dersiniz, CHP’nin boykotu, saldırganlığı ve tüm faaliyetleri bunu geciktirmek için olabilir mi?