Dünya Trump’u konuşuyor. Sonuçta “bütün savaşları bitireceğini” söyleyen birinin, 3. Dünya Savaşının TOHUMLARINI SULAMASI oldukça manidar.  Örneğin Gazze yaklaşımı, başlı başına bir fecaat. Neymiş efendim; “Gazze yerle bir olmuş. Gazzelilerin hak ettiği gibi başka yerlerde, düzgünce yaşaması gerekliymiş”… Nasıl ama! Neyse ki Arap devletleri başta olmak üzere, Avrupa’da dâhil 57 ülke bunu YEMEDİĞİNİ deklare etme zahmetinde bulunabildiler. Peki, ne derece samimiler yahut sözlerinin arkacında ne kadar durabilecekler…? Bunu zaman gösterecek. Ama Trump’un, katil Netanyahu tarafından dile getirilen; “Gazze’nin insansızlaşması, yeniden inşası ve ilhakı fikriyle” aynı yerde durduğu net. Kaldı ki madem bu denli “hayırsever”; niçin insanlar Gazze’deyken, imar süreci için başka bir yol aramıyor sizce? Hemen söyleyeyim! Çünkü samimi değil… Gerçi Trump’un Arap rejimlerini yeni bir İbrahim Anlaşmaları sürecine zorlamak ve İsrail'le tekrar sözde bir normalleşmeye mecbur bırakmak için, bunu kullanması da ihtimaller dâhilinde. Fakat her hâlükârda Trump bu haliyle, “Evanjelizm - Siyonizm kardeşliğini” yansıttığı tartışılmaz konuma sahip. Yoksa “Irak'ın bölünmesi, Suriye'nin bölünmesi, Sina Yarımadası'nın istikrarsızlaştırılması gibi meseleleri içeren, İsrail'in 1982'deki YİNON PLANININ uygulanması başka nasıl mümkün olabilir ki?

Bir diğer can alıcı konunun da Trump’un Kanada ve Grönland’ı, kendi topraklarına katma arzusu üzerinde şekillendiği malumunuz. Aslında yüzyılın başından beri, emperyalist güçlerin “ARKTİKA” diye tarif edilen bu bölgeye olan ilgisinin, zaten dramatik biçimde hızlanarak arttığı bir gerçek. Neticede buradaki DOĞAL KAYNAKLAR, TİCARET YOLLARI ve JEOSTRATEJİK nüfuz ele alındığında, Arktika’nın kontrol edilmesi HÂKİMİYET MÜCADELESİNİN olmazsa olmazları arasında. Öyle ki burası petrol, doğal gaz ve nadir toprak elementleri de dâhil, kilit hammaddeler noktasında iştah kabartıcı. Ayrıca söz konusu bölgenin, Avrupa ile Asya arasındaki yük TAŞIMA SÜRELERİNİ ve MALİYETLERİNİ AZALTACAK potansiyel taşıması da cabası. Tabi Arktika ve mevcut bu yolların kontrolünün, olası bir büyük savaşta çok önemli ASKERİ AVANTAJLAR sunacağı da açık. Zira Rusya ve Çin’e karşı ateşlenen silahların, Arktika’dan geçerek hedeflerine hızla ulaşabileceği kadar, bunun tam tersinin de diğer taraflarca hesaplandığı şüphe kaldırmaz.

“İyi de buzullar varken, bu neyin kavgası” diyebilirsiniz ilk bakışta. Lakin şu anda buzulların endişe verici bir hızla eridiği ve gelecekte, deniz taşımacılığı üzerinde büyük etkileri olacağını da unutmamak lazım. Nitekim uluslararası araştırmacıların, “2030’ların başlarında Arktika’da refakatsiz seyrüseferin olabileceğini ve 2050’lerde ise bunun bütünüyle sağlanacağını belirtmesi” bu minvalde okunabilir. Anlayacağınız ABD’nin bu güzergâhı güvence altına almak istemesi, özellikle Çin ekonomisinin ÖNÜNÜ KESMEK adına hayati bir önem taşıyor. Elbette aynı durum Çin için de geçerli. Keza 2017’de Çin ve Rusya’nın “Kutup İpek Yolu” adıyla duyurduğu ortaklıkta, “buralardaki alt yapının geliştirilme” planlarının, benzer hedefleri işaret ettiği muhakkak.

Hülasa Trump’un bahsettiği ilhak etme tehdidinin, jeopolitik bir çöküşü ve ABD emperyalizminin dizginlenemeyen hırsları bakımından “YENİ BİR İKLİMİ” tetiklemesi muhtemel. Yani Trump’un Artika hakimiyeti üzerinden Rusya ve Çin’e boyun eğdirme amacının, GERİLİMİ TIRMANDIRMASI hiçte ütopik sayılmaz. Hatta Danimarka’nın AB üyesi, Kanada’nın da İngiltere ile olan bağını ise daha saymıyorum bile. Zaten Avrupalı liderlerin; “kendi askeri kapasitelerini, geliştirmeye devam etmeleri gerektiğini” vurgulaması da fazla söze hacet bırakmıyor. Kısacası “VAZİYET ALMAKTA” yarar olduğu artık kesin... İnşallah yanılırız! Ama şayet böyle giderse, orta vadede ortalığın karışmaması için hiçbir neden yok. Bilmem siz ne dersiniz? “ALLAH FIRSAT VERMESİN” değil mi?