-Zıtlıkların Dansı-
Bir bayram ertesindeyiz. Birliğin, beraberliğin, kardeşliğin, paylaşmanın ve yardımlaşmanın anlamının yaşayarak öğrenildiği mübarek Ramazan ayının nihayetinde bayram ile bu bulduğumuz anlamları perçinledik. Bayramlarımızın bayram olması temennisiyle öğrendiğimiz anlamlara sahip çıkmanın umuduyla zihnimizi diri tutuyoruz. Ki hayatın kendisi başlı başına bir anlam arayışı yolculuğudur.
Etrafımızda gördüğümüz, olup biten her şey bir anlamı bulma, tanımlama ve tamamlama vesilesidir. Bazen de bu anlam arayışında kavramın kendisini izah edebilmek için onun zıddını bilmek gerekir. 18. yy.’da yaşamış İngiliz Şair William Blake “Zıtlıklar olmadan ilerleme olmaz.” der. Bir bakıma ortaya yeni bir şey çıkarmak için zıtlıklara duyulan ihtiyacı vurgular.
Zıtlıklar, mıknatısın iki eş kutbunun birbirini iterken iki farklı kutbun birbirini çekmesi misali bir sinerji ve beraberinde bir manyetik alan oluşturur. Bu oluşum farklılıkların eseridir. Bilimsel anlamda bu alanı kullanabilirseniz ortaya daha yeni şeyler çıkarmanız mümkündür.
Hayatın özünde, birbiriyle dans eden, birbirini iten ve çeken zıtlıklar yatar. İyi ve kötü, ışık ve karanlık, varlık ve yokluk... Bir kişinin çalışkan olduğunu tanımlayabilmek için tembellik kavramını bilmek gerekir. İyiliğin sırrı kötülüğün varlığında gizlidir. Işık, karanlığın aynasında yansıyınca kendini bulur. Yokluğun tanımı varlığa muhtaçtır.
Zıtlıkları sadece birer karşıtlık olarak görmek onların birbirini tamamlayan iki olgu olduğunu anlamamıza engeldir. Onların birbirini tamamlayan bir bütünün parçaları olarak görmek hayatın anlam yolculuğunda zihin dünyamızı aydınlatan yol işareti olacaktır. Zıtlıkların anlamı, tıpkı bir aynanın yansıması gibi kendimizi ve dünyayı anlama yolculuğumuzda bize rehberlik eder.
Âlemde her şey zıddıyla kaimdir. Çalışkan bir insanı anlamak için tembelliğin ne olduğunu bilmek gerekir. Tıpkı bir ressamın, karanlık tonları kullanarak ışığı vurgulaması gibi zıtlıklar da birbirini tanımlar ve anlamlandırır. Ancak, zıtlıklar sadece birer karşıtlık değildir. Onlar, bir madalyonun iki yüzü gibi birbirine bağlı ve birbirini tamamlayan kavramlardır. Baharın tohumunun kışın bağrında olduğunu unutmamak gerekir.
Çin felsefesindeki birbirini tamamlayan siyah ve beyaz iki balıktan esinlenen Yin ve Yang sembolü, zıtlıkların tamamlayıcı doğasını ifade eder. Siyah ve beyaz, ateş ve su, gece ve gündüz... Bu zıtlıklar, bir orkestranın farklı enstrümanları gibi bir araya gelerek evrenin harmonisini oluşturur diye düşünülür. Zıtlıkların oluşturduğu bütünü temsil eden bu sembolün bir tarafı siyah, diğer tarafı beyazdır ve tam ortalarında siyahta bir beyaz, beyazda da bir siyah nokta bulunur. Biri sakinlik, durağanlık, yumuşaklık anlamına gelirken diğeri kaos, hareket, sertlik anlamı taşır. Bu çekim evrendeki her şeyin bir denge içinde olduğunu ve zıtlıkların bu dengeyi sağladığını sembolize eder.
Yaşam felsefesi üzerinden bu olguya bakıldığı zaman özelde insanlığın genel de ise bütün canlıların varlığının devamı için iki farklı cinse ihtiyaç duyulduğu gerçeğini inkar edemeyiz. Yüce Allah, “Ey insanlar! Doğrusu Biz sizleri bir erkekle bir dişiden yarattık. Sizi milletler ve kabileler haline koyduk ki birbirinizi kolayca tanıyasınız…” (Hucurât Suresi 13. Ayet) ayetiyle bu olgunun hakikatini belirtmektedir.
Yine Yüce Allah, “O, geceyi yarıp sabahı çıkaran, geceyi dinlenme zamanı, güneşi ve ayı da ince birer hesap ölçüsü kılandır…” (En’âm Suresi, 96. Ayet) ayeti ve Enbiya Suresi’nin 20 ile 33. Ayetlerindeki “Gece gündüz usanmadan, ara vermeden Allah’ı tesbih ederler.”, “Geceyi, gündüzü, güneşi ve ayı yaratan da Allah’tır. Onların her biri kendi yörüngesinde yüzüp durmaktadır.” ifadeler zıtlık gibi görünen olguların insanlığın ve canlıların istifade etmesi için yaratıldığını bize bildirir. Zıtlıkların kendilerine belirlenen zeminde ve belirli zaman dâhilinde Allah’ın varlığından haberdar şekilde birbirilerini tamamladıkları, bir bakıma görsel şölen sunduklarını görüyoruz. Tıpkı insanlar gibi. Milyarlarca insan birbirinden farklı olarak dünyadaki renk cümbüşünün birer parçası olarak yaşamlarına devam ediyor. Bu bağlamda zıtlıklar ve farklılıklar birbirinin uyumsuzluğu değil dansıdır. Bunu fark ettiğimiz zaman âlemdeki melodinin ritmini ve varlığın gizemindeki huzuru bulmuş oluruz.
Unutmayalım ki “Göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelmesinde akıl sahipleri için şüphesiz deliller vardır.” (Âl-i İmrân Suresi 190. Ayet)