Tahsin Ener
İnsan hazinesi…
İnsan, hazinedir…
Olay, MEB’i de ilgilendiriyor…
“Tahsin amca ile 1998 yılında Oran Sitesi'nde Kenan Aydınlı
Bey sayesinde tanıştım. Tahsin amca bize dinî sohbetler yapardı. Bestekâr,
güftekâr ve mûsikîşinas olarak nev’i
şahsına münhasır bir insandır. Allah vergisi bir kabiliyete sahiptir. Ben dört
sene askerî okulda müzik eğitimi aldım. Fakat Tahsin amca nota okuma hariç benden üstündür. Eline hangi enstrümanı alsa
çok kısa sürede öğrenir ve çalmaya başlar. Tahsin amcanın bestekâr ve güftekâr
olmasına bakacak olursak inançlı, imanlı bir insan olduğu için iç aleminin dışa
yansıması olarak kabul edebiliriz. Tahsin amca eserlerini yazarken bir menfaat
beklentisi ile yazmaz, iç alemini dışı aksettirir. Onun kalbindeki neyse
dilindeki de odur. Tahsin amca eserlerindeki sözleri ile kişilerin manevî
alemine dokunur. Onun hem söz hem melodi olarak müziğinden etkilenmeyen insan,
duygusuz bir insandır. Tahsin amcanın mûsikîdeki kabiliyetine bakınca
Gençliğinde keşfedilip önü açılan birisi olsaydı, zamanımızın Dede Efendi’si
olabilirdi.”
(Pınar DİLEK, Harran
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İslâm Tarihi ve Sanatları Ana Bilim Dalı
Bestekâr Tahsin Ener’in Hayatı ve Eserleri s. 44,Yayınlanmamış Yüksek Lisans
Tezi, Rasim Erenler ile yapılan
mülâkattan…
Orman Mühendisi…
Bestekâr, şair, sufî…
Emekli...
Tahsin ENER…
Kendini keşfedenlerden…
Cendereden kurtulanlardan…
İbretlik…
“SONUÇ
Köklü bir geçmişe sahip olan mûsikî geleneğimiz, ülkemize
nota yazımının ve yayımcılığının geç dönemde girmesi sebebiyle, büyük oranda
kayıt altına alınamamıştır. Bu amaca nispeten hizmet eden güfte veya ilâhî
mecmuası türü eserler mevcut olsa da bahsedilen yazmalarda sadece güftenin
bulunup notanın bulunmamasından mülhem, eserlerin okunuşlarının günümüze
intikalleri çoğunlukla sağlanamamıştır. Darülelhân Tasnif Heyeti tarafından
1937-1952 tarihleri arasında yapılan derleme faaliyetleriyle bu mirastan geriye
kalanlar bir nebze de olsa kurtarılmaya çalışılmıştır. Ancak heyetin derleme
çalışmaları esnasında bazı sebepler nedeniyle birçok eser göz ardı edilmiştir.
Günümüze dek bu yöndeki faaliyetler yeterli seviyede olmasa da sürdürülmüştür.
İşte biz de böylesi özel bir kervanda yer alma gayesiyle bu çalışmayı
gerçekleştirdik.”
Bu, “bazı sebepler” nelerdir acep? “bazı sebepler” ile millet, değerlerinden, bağlarından
koparılmaya çalışıldı; milletin, dili, dini, tarihi ifsat edildi.
Devlet Konservatuvarlarında Türk müziği yasaklandı…
Türküler de sakıncalı idi.
“Çağdaşlaşma” böyle bir şey işte!..