Silemiyorsan Karala
Kıymetli yazar dostum Musap Kırca olmasaydı belki bu yazıma bir
başlık da bulamayacaktım. Kırca, 2010 yılında Abdulkadir Karahan konulu deneme
yarışmamıza bir yazı göndermişti. Denemeleri topladığımız kitaba “Gönül Coğrafyasında
Hayat Bulmak” adını vermiştik. Kütüphane mi karıştırırken Gönül Coğrafyasında
Hayat Bulmak kitabını buldum. Musap Kırca'nın yazısıyla yeniden karşılaştım.
Yazar Musap Kırca da “Silemiyorsan Karala” yazısını
bir arabanın arka tozlu camında görmüş. Yazısına da bu araba camındaki yazı
ilham olmuş. Yazar, Silemiyorsan Karala yazısı yazılan arabanın peşine
takılmış. Nerelere gideceğini bilemediği meçhul diyarlara gitmiş. Onun tek
istediği arabadakilerin bu yazıyı yazmadaki maksatlarını öğrenmekti. Araba
durmamış ve yazar da bu maksatlarını öğrenememişti.
Ya ulaşsaydı, arabadakilere bunu niye yazdınız kardeşim deseydi ne
olacaktı. Aldığı-alacağı cevap “biz pasaklıyız, bu yazıyı park
ettiğimiz yerde birileri yazmış deseydiler ne olacaktı. Yazar, o zaman daha
büyük bir hayal kırıklığı içine girmeyecek miydi. Bütün bunları da düşünmek
lazım değil mi?
Bugün çevremizdeki zulüm ve haksızlıklara karşı
takındığımız durum da araba camına yazılan “Silemiyorsan Karala” metaforu gibi
ruhlarımıza sinmiş durumda. İnsanlar Filistin'de, Lübnan’da, Yemen’de,
Suriye’de sistemli bir şekilde katledilirken soykırıma uğrarken öte dünya
da rahatlık içinde düğünlerini yapıyorlar. Rakslar, danslar, şenlikler,
festivaller büyük bir coşku içinde kutlanıyor.
Dünyanın bir yüzünde kıyamet senaryoları baş göstermişken kıyamet
fragmanları oynanırken diğer yüzünde her şey güllük gülistanlık nasıl
olabiliyor. Adına kitle iletişim araçları verdiğimiz canlı yayınları tutun da
sosyal medya hesaplarında aslında dünyanın her yerinde olan bitenden haberdar
oluyoruz.
Dünyanın baş belası Yahudiler Ortadoğu’yu kan gölüne çevirmişken günde yüz
ila iki yüz insan sistemli bir şekilde öldürülürken İnsan hakları savunucuları,
hayvan hakları savunucuları bunu göremiyor mu. Modern dünyanın kurucuları bunu
göremiyor mu. Aslında Modern dünya yüz yıl önce Afrika’da kendilerine köle
olarak insanlar getirdiler. Ama şimdi olduğundan çok insan nüfusu var. Ve bu
nüfus onları tedirgin ediyor. Çünkü onlar daima dışarıdan kendilerine bir
tehlike geleceğini seziyorlar. Hâlbuki kendileri tehlike arz etmezlerse dünya
bir barış cennetine dönüşüverecek. Bütün bu nedenlerle modern dünya rayından
çıkmış, yolundan çıkmıştır, diyebiliriz. Modernistler bu rayları yerine koyacak
akl-ı selim insan da bırakmadı dünyada. Modernistler akl-ı selim insanların
algısını da raydan çıkardı.
Akl-ı selim insanlar modernite ile sekülerleşme arasında sıkışıp kaldı.
Zaman algıları dünya ile sınırlı kaldı. Kimse yarın öleceğinin,ölüp öbür
dünyada hesaba çekildiğinin farkında değil.Filistin’de atılan bombalar altında
cayır cayır yanan insanlar ölürken ey insanlar, ey Müslümanlar öbür dünyada
yakanıza yapışacağız derken sanki başkasına söylüyormuş gibi bir algıya kapıldı.
Onlar farkında olmadan modernizmin ya da modernitenin hükümranlığı yapısı
altına girmişlerdi. Bu nedenle herkes “silemiyorsan karala” moduna girmiş
durumda. Kimsenin İsrail’in saldırganlığı karşısında kılını kıpırdatmayacak.
Herkes kendi iç dinamiklerine, sorunlarına karşı felsefe geliştirecek, siyasi
manevralar oluşturacak. Komşu komşunun tavuğuna göz dikecek.
Bütün bunlar olurken İsrail, herkesi birbiriyle uğraştıracak bir sistem
getirmenin rehaveti içinde dünyanın gözü önünde İnsan Hakları Beyannamesini Birleşmiş Milletler kürsüsünde yırtıp çöpe
atacak. Demokrasinin beşiği İngiltere, İnsan hayatının en iyi yaşandığı yer
olan Almanya ve israil mahkûmu ABD, İsrail’e silah temininde bulunacak ve
insanlar hunharca katledilecek. ABD, Nevyork’ta Özgürlük Anıtının hikâyesini
bundan sonra kime anlatacak. Dünyada belki de İnsan Hakları kitapları çöpe
atılacak. Amerika’nın geri kalmış ülkelere dayattığı Fulbright anlaşmaları
iptal edilecek.
Dünya genelinde Bütün bunlar Umut edilirken Gazze’de bir avuç Mücahit kaldı
onurlarını korumak için mücadele ediyorlar. Allah'ın pak bayrağını yere
düşürmemek için mücadele ediyorlar. Peki geriye kalanlar, yani onlar dışında,
onların yanı başında, aralarında sınır çizilen ülkeler. Ben, sen, onlar… Ne
olacak halimize? Biz hangi masallara sığınacağız? Yarınlar için çocuklarımıza
ne söyleyeceğiz?
Hani Nasrettin Hoca'nın yüzüğünü kaybettiği bir fıkrası vardı. Biz,
Nasrettin Hoca'nın kaybettiği yüzüğün yerini biliyoruz aslında. Ya da Yahudiler
hepimizin cebine birer yüzük mü koydu. Bu yüzden mi Yahudi mallarını
boykot edemiyoruz. Memnun olmadığımız bir çağdayız hepimiz Lanetli Yahudi
kavminden nefret ediyoruz Ama yaşadığımız konfordan , lüküs hayattan
vazgeçemediğimiz için Gazze’de insanlar diri diri yakılıyorlar. Biz bu
yakınmayı ve soykırımı diri diri seyrediyoruz. İsrail bugün İnsanlık tarihi ile
topyekün bir savaş halinde, insanlıkla savaş halinde. Çünkü biz biliyoruz savaş
ya da harp denilen olay denk İki kuvvetin elinde silahlarla karşı karşıya
gelmiş olmalarıdır. Elini havaya kaldırana silah çekilir mi?
İnsanlık, İsrail'e ve ağbabalarına karşı ayaklanmadığı sürece benlik
kaybına uğrayacaktır. Ben idrakından mahrum olacaktır. İnsanlığın bu mürayı
duruşu, bazı duyargalarını da gitgide köreltecektir. Ve bu, çift yönlü
çaresizliğe dönüşecektir. Daha doğrusu birbirine düşme ve birbiriyle
mücadele etme merhalesine evrilecektir. Tam da burada tozlu arabanın tozlu arka
camını hatırlarsak herkes diyecek ki
SİLEMİYORSAN KARALA