Dolar (USD)
35.18
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2966.40
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
27 Ekim 2024

​Silemiyorsan Karala

Kıymetli yazar dostum Musap Kırca olmasaydı belki bu yazıma bir başlık da bulamayacaktım. Kırca, 2010 yılında Abdulkadir Karahan konulu deneme yarışmamıza bir yazı göndermişti. Denemeleri topladığımız kitaba “Gönül Coğrafyasında Hayat Bulmak” adını vermiştik. Kütüphane mi karıştırırken Gönül Coğrafyasında Hayat Bulmak kitabını buldum. Musap Kırca'nın yazısıyla yeniden karşılaştım.

Yazar Musap Kırca da “Silemiyorsan Karala” yazısını bir arabanın arka tozlu camında görmüş. Yazısına da bu araba camındaki yazı ilham olmuş. Yazar, Silemiyorsan Karala yazısı yazılan arabanın peşine takılmış. Nerelere gideceğini bilemediği meçhul diyarlara gitmiş. Onun tek istediği arabadakilerin bu yazıyı yazmadaki maksatlarını öğrenmekti. Araba durmamış ve yazar da bu maksatlarını öğrenememişti.

Ya ulaşsaydı, arabadakilere bunu niye yazdınız kardeşim deseydi ne olacaktı. Aldığı-alacağı cevap “biz pasaklıyız, bu yazıyı park ettiğimiz yerde birileri yazmış deseydiler ne olacaktı. Yazar, o zaman daha büyük bir hayal kırıklığı içine girmeyecek miydi. Bütün bunları da düşünmek lazım değil mi?

Bugün çevremizdeki zulüm ve haksızlıklara karşı takındığımız durum da araba camına yazılan “Silemiyorsan Karala” metaforu gibi ruhlarımıza sinmiş durumda. İnsanlar Filistin'de, Lübnan’da, Yemen’de, Suriye’de sistemli bir şekilde katledilirken soykırıma uğrarken öte dünya da rahatlık içinde düğünlerini yapıyorlar. Rakslar, danslar, şenlikler, festivaller büyük bir coşku içinde kutlanıyor.

Dünyanın bir yüzünde kıyamet senaryoları baş göstermişken kıyamet fragmanları oynanırken diğer yüzünde her şey güllük gülistanlık nasıl olabiliyor. Adına kitle iletişim araçları verdiğimiz canlı yayınları tutun da sosyal medya hesaplarında aslında dünyanın her yerinde olan bitenden haberdar oluyoruz.

Dünyanın baş belası Yahudiler Ortadoğu’yu kan gölüne çevirmişken günde yüz ila iki yüz insan sistemli bir şekilde öldürülürken İnsan hakları savunucuları, hayvan hakları savunucuları bunu göremiyor mu. Modern dünyanın kurucuları bunu göremiyor mu. Aslında Modern dünya yüz yıl önce Afrika’da kendilerine köle olarak insanlar getirdiler. Ama şimdi olduğundan çok insan nüfusu var. Ve bu nüfus onları tedirgin ediyor. Çünkü onlar daima dışarıdan kendilerine bir tehlike geleceğini seziyorlar. Hâlbuki kendileri tehlike arz etmezlerse dünya bir barış cennetine dönüşüverecek. Bütün bu nedenlerle modern dünya rayından çıkmış, yolundan çıkmıştır, diyebiliriz. Modernistler bu rayları yerine koyacak akl-ı selim insan da bırakmadı dünyada. Modernistler akl-ı selim insanların algısını da raydan çıkardı.

Akl-ı selim insanlar modernite ile sekülerleşme arasında sıkışıp kaldı. Zaman algıları dünya ile sınırlı kaldı. Kimse yarın öleceğinin,ölüp öbür dünyada hesaba çekildiğinin farkında değil.Filistin’de atılan bombalar altında cayır cayır yanan insanlar ölürken ey insanlar, ey Müslümanlar öbür dünyada yakanıza yapışacağız derken sanki başkasına söylüyormuş gibi bir algıya kapıldı. Onlar farkında olmadan modernizmin ya da modernitenin hükümranlığı yapısı altına girmişlerdi. Bu nedenle herkes “silemiyorsan karala” moduna girmiş durumda. Kimsenin İsrail’in saldırganlığı karşısında kılını kıpırdatmayacak. Herkes kendi iç dinamiklerine, sorunlarına karşı felsefe geliştirecek, siyasi manevralar oluşturacak. Komşu komşunun tavuğuna göz dikecek.

Bütün bunlar olurken İsrail, herkesi birbiriyle uğraştıracak bir sistem getirmenin rehaveti içinde dünyanın gözü önünde İnsan Hakları Beyannamesini Birleşmiş Milletler kürsüsünde yırtıp çöpe atacak. Demokrasinin beşiği İngiltere, İnsan hayatının en iyi yaşandığı yer olan Almanya ve israil mahkûmu ABD, İsrail’e silah temininde bulunacak ve insanlar hunharca katledilecek. ABD, Nevyork’ta Özgürlük Anıtının hikâyesini bundan sonra kime anlatacak. Dünyada belki de İnsan Hakları kitapları çöpe atılacak. Amerika’nın geri kalmış ülkelere dayattığı Fulbright anlaşmaları iptal edilecek.

Dünya genelinde Bütün bunlar Umut edilirken Gazze’de bir avuç Mücahit kaldı onurlarını korumak için mücadele ediyorlar. Allah'ın pak bayrağını yere düşürmemek için mücadele ediyorlar. Peki geriye kalanlar, yani onlar dışında, onların yanı başında, aralarında sınır çizilen ülkeler. Ben, sen, onlar… Ne olacak halimize? Biz hangi masallara sığınacağız? Yarınlar için çocuklarımıza ne söyleyeceğiz?

Hani Nasrettin Hoca'nın yüzüğünü kaybettiği bir fıkrası vardı. Biz, Nasrettin Hoca'nın kaybettiği yüzüğün yerini biliyoruz aslında. Ya da Yahudiler hepimizin cebine birer yüzük mü koydu. Bu yüzden mi Yahudi mallarını boykot edemiyoruz. Memnun olmadığımız bir çağdayız hepimiz Lanetli Yahudi kavminden nefret ediyoruz Ama yaşadığımız konfordan , lüküs hayattan vazgeçemediğimiz için Gazze’de insanlar diri diri yakılıyorlar. Biz bu yakınmayı ve soykırımı diri diri seyrediyoruz. İsrail bugün İnsanlık tarihi ile topyekün bir savaş halinde, insanlıkla savaş halinde. Çünkü biz biliyoruz savaş ya da harp denilen olay denk İki kuvvetin elinde silahlarla karşı karşıya gelmiş olmalarıdır. Elini havaya kaldırana silah çekilir mi?

İnsanlık, İsrail'e ve ağbabalarına karşı ayaklanmadığı sürece benlik kaybına uğrayacaktır. Ben idrakından mahrum olacaktır. İnsanlığın bu mürayı duruşu, bazı duyargalarını da gitgide köreltecektir. Ve bu, çift yönlü çaresizliğe dönüşecektir. Daha doğrusu birbirine düşme ve birbiriyle mücadele etme merhalesine evrilecektir. Tam da burada tozlu arabanın tozlu arka camını hatırlarsak herkes diyecek ki

SİLEMİYORSAN KARALA