RAND Corporation 2020 raporu ve 7'li ittifak
Gölge CIA RAND Corporation’u anlatmama gerek yok. Zira bu köşede tüm detaylarıyla izah etmiştik. Şimdi bu kuruluş 15 Temmuz FETÖ darbe girişiminden sonra 276 sayfalık “Türkiye’nin Milliyetçi Rotası: ABD-Türkiye Stratejik Ortaklığı ve ABD Ordusu İçin Çıkarımlar” başlığı ile bir rapor yayınlanmıştı. Tarih, 2020.
Bu raporu hatırlatmamın
nedeni bugün içeride dizayn edilen muhalefet cephesinin Mayıs seçimleri için
nasıl bir araya getirildiklerini göstermektir. Serdar Üsküplü vaktiyle
bu raporu tüm detaylarıyla kaleme almıştı.
Rapor öncelikle, Erdoğan
yönetiminde Türkiye’nin Batı’dan uzaklaştığını ve bu durumun önümüzdeki beş on
yıl boyunca süreceği belirtiyor. FETÖ operasyonları sonucunda ordunun
Amerika’yla işbirliğinin azalmasından yakınıyor.
Sorunlu bir müttefik
olarak kabul edilen Türkiye’nin nasıl hizaya getirileceğini tartışıyor. Sonra
da hizaya sokulamayan Erdoğan’ın devrilmesi için muhalefetin birleştirilmesi
gerektiğini ifade ediyor.
Rapora 1919 yılında
İngiliz Mandası altında kurulması önerilen, sınırları İç Anadolu’ya kadar
uzanan Kürdistan haritasının eklendiğini de söyleyelim.
15 Temmuz darbe girişimin
halk tarafından bastırılmasından da çok rahatsız olmuşlardı. Bunu şu cümleden anlayabiliyoruz:
“2016 yılında birçoğu ABD’de ileri düzeyde eğitim almış ve askeri dönüşüm
çalışmalarına dahil olan 200 subayın tasfiye edilmesi modernizasyon
çalışmalarını yavaşlatmıştır.”
Raporda, Abdullah Gül, Bülent
Arınç, Kemal Kılıçdaroğlu, Muharrem İnce, Meral Akşener ve Selahattin Demirtaş
gibi isimlerden övgüyle bahsedilmişti.
Gelelim RAND’ın iktidar
formülüne; “Eğer bu dönemde Türkiye’de yaşayabilir bir koalisyon ortaya
çıkar, Erdoğan ve AKP’yi 2023’ten sonra iktidardan söküp atabilirse, 2018
seçimlerinde NATO müttefikleri ve Avrupa Birliği ile ilişkileri canlandırmayı
savunan siyasi programlar açıklayan önde gelen üç muhalefet partisinin daha
uzlaşmacı bir yaklaşım göstermesi beklenebilir.
Sonra da muhalefet cephesi
desteklenerek ABD ve Batı’nın Türkiye ilişkileri yeniden geliştirilebilir”
deniliyor.
Bu durumda Kemal
Kılıçdaroğlu, Abdullah Gül, Ahmet Davutoğlu, Ali Babacan, Meral Akşener,
Selahattin Demirtaş gibi isimler de haliyle demokrasi yanlısı siyasetçiler
olarak takdim ediliyor.
Nitekim rapordan iki yıl
sonra 6’lı Masa ilk toplantısını 12 Şubat 2022’de gerçekleşirdi. Bir farkla HDP
masada yoktu.
Raporda hükümetin ve medyasının CHP ve HDP’yi
marjinalleştirdiği, CHP ve HDP temsilcilerinin yasal saldırılara uğradığı ifade
edilerek “Türkiye’de demokratik bir yönetim olmadığı iddia ediliyor ve CHP ile
HDP arasında bir kader birliğine işaret ediliyor.
Ana akım medyanın
duayen(!) yorumcuları Meral Akşener masayı terk etti o halde masa dağıldı
türünden analizleriyle günlerdir bizleri oylamışlardı. Oysa Rand Corporation
2020’de net bir şekilde CHP, HDP, İYİ Parti ittifakının temelini atmıştı.
Yalnız RAND’ın yanıldığı tek konu, en şanslı adayın Ekrem
İmamoğlu olduğunu söylemesi. “Ekrem İmamoğlu'nun İstanbul Belediye Başkanı
olarak kapsayıcı politikaları ve kararlı zaferi, 2023 genel seçimlerinde onu
Erdoğan'ın en zorlu rakibi olarak öne çıkardı” deniliyordu raporda.
Türkiye satır aralarında, 1990’lardaki “iç savaşa
dönmekle”, canlı bombaların büyük şehirlerdeki saldırılarını arttırmasıyla
tehdit ediliyor.
Ve ekliyor, “Erdoğan
ülkesinin İslam dünyasındaki itibarını arttırmaya ve Rusya ve Çin ile yeni
ilişkiler kurmaya odaklanmış bulunuyor.” Evet, tüm mesele budur dostlar.
İçerideki ittifakların nasıl tanzim edildiği ve bundan ne umulduğu ortadadır.