Piyasa Müslümanlığı
Patrick Haenni isimli
yazar Piyasa İslam’ı alt başlığı ile İslam suretinde Neoliberalizm kitabında
ciddi bir saha çalışması ile önemli tespitlerde bulunuyor.
Batı normlarıyla eklektik bir uzlaşmanın ürünü olan Piyasa İslam’ından
bahsediyor... Amerika’nın emperyal kültüründen beslenen bir din algısına vurgu
yapıyor… Kendi özgün mecrasından soyutlanan, Kapitalizmin tüketim kültürü
doğrultusunda yeniden yapılandırılan, yorumlanan, yumuşatılan hatta yamultulan
bir dindarlık profili sunuyor Piyasa İslam’ı…
İslam’ın ilke ve sınırları, emir ve haramları, anlam ve amacı yenilenme
adına piyasaya yenik düşüyor…
İslam’ın sosyal, siyasal, kültürel, düşünsel amaçları piyasaya feda
ediliyor, daha doğrusu alaşağı ediliyor…
İslam suretinde bir kapitalizm pazarlanıyor… Kimi sözde İslamcı elit,
entel, medyatik eller tarafından bizim mahalleye servis ediliyor…
Batılla barışık bir hak tanımlaması revaçta…
Bu piyasanın baronları kim, ağababaları kime hizmet ediyor sorgulanmıyor…
Sorgulanmayınca zamanla piyasa mutlaklaştırılıyor… Kutsal piyasa ne buyurduysa
tartışmasız doğru o oluyor… Hatta akideyi bile etkileyen bir piyasa baskısı
altındayız… Yaşadığımız gibi inanmak zorunda kalıyorsunuz… Ne zaman? Piyasa
Müslümanı olduğunuz vakit…
Evet, piyasa Müslümanı olduğun andan itibaren piyasaya direnemezsin,
çatışamazsın, savaşamazsın… Ayak uydurmak, teslim olmak mecburiyetindesin…
Piyasa hazretleri ne buyurduysa boyun eğmek durumundasın…
Piyasa çıkışlı bir din algısı… Piyasa merkezli bir kulluk çerçevesi sizi
kuşatıverir…
Artık öncelik piyasanın gereklilikleridir… Din, ahlak, adalet, ibadet,
erdem, iyilik, insanlık mevcut piyasanın yararına göre şekillenir… Piyasaya
rağmen bir duruş sergileyemezsiniz… Piyasa etrafında şekillenmiş yeni bir ahlak
ve fazilet ekseni sunulur… Piyasa Müslümanı bu paradoks içinde pasifize olur,
gider… Popülist ve pragmatist tipler piyasayı ellerinde tutar… İnsanların
tutarlılığı, ilkeli duruşu piyasaya kurban gider…
Her kalıba girebilen, her renge bürünebilen, her telden çalabilen,
maymuncuk görevi gören, her kapıyı meşru gören bir kafa yapısı nükseder…
Alabildiğine uyuşumcu, uzlaşmacı ve uysaldır piyasa Müslümanı… Piyasa
kuralları konuşur o susar… Silikleşir, sinik ve sönük bir kimliğe bürünür…
İslam’ın rengini piyasaya çalamayanlar, piyasanın renk cümbüşünde tanınmaz
hale gelirler… Flu kimlikler, gri yaşamlar geri dönülmez hüsranların
habercisidir artık…
İslami öğretiye uzak düşenler için artık İslam, egemen kültürün bir alt
ögesi haline gelmiştir…
Din sosuna batırılmış kapitalist yaşamlar piyasa Müslümanlarının beğenisine
sunulmuştur… Hatta müesses nizam piyasa Müslümanlarını kamulaştırmaya
başlamıştır bile…
Her yerde geçerli olan piyasa dilidir… Piyasa kirli, şaibeli, şikeli olsa
bile şaşaası insanları baştan çıkarıyor… Şımartıyor… Şaşırtıyor…
Ve sonuçta piyasa insanımızı yutuyor… Eritiyor… Yozlaştırıyor…
Yabancılaştırıyor…
Paha biçilmez İslami değerler piyasada ayağa düşüyor… Parçalı, defolu, demode
olmuş piyasa Müslümanlarından geçilmiyor… Duyarlılıkları dumura uğramış, duruşu
bozulmuş tel tel dökülen değerlerimizin durumunu hicran ve hüzünle izliyoruz…
Bazen düşünürüm bunca soykırıma rağmen İsrail ürünlerini boykot etmede
neden zorlanıyoruz? Çünkü geniş kitleler olarak piyasa Müslümanlığını henüz
yeterince aşabilmiş değiliz…
Peki, çözüm nedir?
Piyasa adamı olmak değil ‘adam’ olmaktır…
Ötekilerine özenmek, öykünmek değil özne ve örnek olmaktır…
Ruhundan koparılmış dini ritüel ve retorikleri yeniden Rabbani bir anlamla
ayağa kaldırmaktır…
Yarar ve çıkar dünyasından değer ve ilke yurduna hicret etmektir…
Yaşamın kodlarını piyasaya göre değil pörsümez ve eskimez yeniye göre
yeniden anlamlandırmaktır…