Ayağa Kalk Gazze
Gerek geçtiğimiz asır ve gerekse bu
asırda ırkî, mezhebî ve dinî temeller baz alınarak birçok paradigma yok edildi.
Geçtiğimiz yüzyılın başında Balkanlar’da, Anadolu’da, Kafkaslarda ve Ortadoğu yaşanan
büyük soykırım temelinde insanlığa dair en önemi paradigma yani evrensel
değerler yok edilmiş, bu değerler ortadan kaldırılmıştır.
Balkanlar yok edildi. İslam adına
bir şey bırakılmadı. Sıra Anadolu’ya gelmişti. Vahşi Batı Anadolu’da
durduruldu. Sonra bir yüzyıl daha geçti. Bütün dünya Bosna’daki katliama
seyirci kaldı.
Bosna, her ne kadar bugün
özgürlüğüne kavuşsa da herhangi bir dinî ve millî topluluk adına bir mağlubiyetin
çok ötesinde bir umudun yitirilişidir. Avrupa’nın göbeğindeki bir coğrafyada
Boşnakların neredeyse sadece Müslüman oldukları için yaşatılmaması, insanlık
adına bir felaket olmaktan başka bir şey değildi.
Dün Bosna’da yaşananların aynısı
bugün Gazze’de yapılıyor. Lübnan’da soykırım denemeleri yapılıyor. Bu nedenle
Anadolu’da, nice isimsiz kahramanlar vatanını, değerlerini muhafaza adına
şehadet şerbetini içmişlerdi. Bu nedenle bizler nasıl dün “Ayağa kalk Sakarya”
dediysek Ayağa Kalk Bosna dediysek bugün de “Ayağa Kalk Gazze” diyeceğiz.
Dün Bosna’da Vahşi Batı’ya insanlık
dersi veren Bilge Kral Aliya’nın bayrağını bugün Yahya Sinvar ve arkadaşları
taşıyor. Bayrak yere inmeden elden ele ulaşıyor. Sinvar şehid olsa da Ebu
Ubeyde ve arkadaşları insanlık onurunu kurtaracak mücadeleye devam ediyor,
edecek.
Bugün Gazze’de dini ve vatanı için
yirmi iki yıl hapis yatan bir Yahya Sinvar’dan etkileyici, çarpıcı hikâyeler
yazılacak, destanlar dile gelecek. Nesilden nesile aktarılacak bu hikâyeler onu
unutulmaz bir kahramana dönüştürecektir. Hikâyesi yazılacak kahramanlar sırça
saraylara talip olmayan kahramanlardır. Şayet sırça saraylara talip olsaydı
Yahya Sinvar hepimizin gözünde masalsı bir kahramana dönüşecekti. Yel
değirmenleriyle savaşan bir Don Kişot’a dönüştürecekti. Üzerinde tozların
konduğu ve kanların aktığı meydanlarda şehit düşmek ancak Yahya Sinvar’a yakışırdı.
İsrail ve satın aldığı medya hep yer
altında, tünellerde saklanıyor dedikleri Yahya Sinvar meğer meşhur Yedi Ekim
gününden beri hep meydanlarda İsrail ve İsrail’in bütün dünyada topladığı
paralı askerlerle savaşıyormuş. Onlara en kanlı pusuları kurmuş, boş tünellerde
İsrailli askerleri avlamıştır. Yahya Sinvar yürüyüşü ile müminlere cesaret,
kafire korku, ümmete ümit veren bir şahsiyet idi.
İslam tarihinde mübarek sahabelerimizden
Sümeyye ve Yasir ile başlayan ve Hz. Hamza ile devam eden kutlu şehadetimiz bugün
Yahya Sinvar ile son bulmadı ve bulmayacakta. Son asırda cephede cihat ederken
şehit olan tek lider Yahya Sinvar da bu mübarek yolculukta sahabelerin yol
arkadaşı oldu. Altmış iki yaşında kopan koluna tek başına demir bir telle
turnikye yaparak çatışmaya devam eden Yahya Sinvar’a öykünecek kaç insan var.
Katil Siyonistler, Yahya Sinvar’dan
sonra Hamas lideri seçilen Halit Meşal’e de gözdağı vermiş olacak ki “sıradaki
gelsin, demiş. Hâlbuki onlara Mute Savaşını bilmiyorlar. Ama Halit Meşal ve
arkadaşları iyi biliyor. Mute savaşında Zeyd ibn Harise şehit olunca, sancağı
Cafer bin Ebu Talib, o da şehit olunca sancağı Abdullah bin Revaha almıştı.
Bizde sancaktarlar, bizde bayraktarlar bitmez!
Bugün Batı, Filistin’de Lübnan’da
Yemen’de, Suriye’de en gelişmiş silahlarını deniyor. Yahya Sinvar, bu gelişmiş
silahlar için İsrail gelişmiş silahlarla halkımızı katlederken biz elimizde
gelişmiş silahlar yok diye kurbanlık koyun gibi bekleyemeyiz, demişti. Bugün
belki İslam dünyasında Yedi İkim için bazı Müslüman düşünürler Yahya Sinvar
için bu adam yel değirmenlerine karşı savaş açtı, demişti. Hatta bazıları ona
engel olmaya çalışmıştı.
Bugünden sonra her yerde Sinvar’ı
anlatacağız. Yahya Sinvar, en gelişmiş silahları yapacak gençlerin manevi
lideridir artık. En gelişmiş silahlara karşı son anına kadar direnen bir
Mücahidi en çok silah mühendislerimiz bilsin diye. En gelişmiş dronlara sopa fırlatıyordu
Sinvar. Bir yazar sorumluluğunu hatırlatmaya devam edeceğiz.