Filistin, Kudüs, Mescidi Aksa meselesi uzun yıllardır varolagelmiş bir problem olarak devam ediyor. Fakat son günlerde yaşanan çatışmalar dünya gündeminde önemli bir yer edinmiş durumda. Meseleye çok farklı açılardan bakılması mümkün olmakla birlikte, bu yazıda konunun daha farklı bir yönüne bakacağız.
Filistin, Kudüs, Mescidi Aksa meselesi uzun yıllardır varolagelmiş bir problem olarak devam ediyor. Fakat son günlerde yaşanan çatışmalar dünya gündeminde önemli bir yer edinmiş durumda. Meseleye çok farklı açılardan bakılması mümkün olmakla birlikte, bu yazıda konunun daha farklı bir yönüne bakacağız.
Öncelikle, gerçek bir
meşru neden olmadığı sürece insanın insanı öldürmesinin kabul edilebilir yanı
yok. Savaşın bile bir hukuki zemini var, en ağır şartları içeren savaş halinde
bile savaş hukuku sınırlarının aşılmasına müsamaha gösterilmemesi gerekiyor. Bu
yönüyle meseleye bakınca, Filistin’de yaşananların çok vahim boyutta olduğu
apaçık ortada.
Mağdurlar çok fazla, Filistinli çocuklar, yaşlılar, kadınlar,
savunmasızlar tamamen mağdur. Savaşı ve kan dökülmesini desteklemeyen çok ciddi
sayıda Yahudi toplumu mensubu var, bunlar da mağdur. Her iki tarafın da
rehineleri var, bu rehineler ve yakınları da mağdur. İnsani değerlerine saygı
bekleyen dünya üzerinde milyonlarca insan var, bunlar da mağdur. Bütün bu mağdurların ortak/birlikte hareket
etmesini sağlayacak mekanizmaların geliştirilmesi lazım ki, doğru bir sonuca
ulaşılabilsin. Ortak eylem ve ortak söylem geliştirilirse kamuoyu baskısı
artacaktır. Farklı ülkelerin değişik
hassasiyetleri var bu konuda, anılan hassasiyetleri de iyi analiz ederek
onların da desteğinin alınabilir olduğunu düşünüyorum.
Bunun yanında konunun
İslam ülkelerinin halklarına bakan bir yönü de var mı, evet kesinlikle var. O
da nedir, bu halkları temsil edecek, halklar ile birlikte devletleri de bir
şekilde ortak hareket etmeye zorlayacak aktif ve etkili çalışan bir temsil kurumu ve
temsilciye ihtiyaç var. Sahipsiz kalmışlıktan çıkıp, “Allah’ın
ipine sımsıkı sarılın, parçalanıp bölünmeyin” emrini yerine getirmeyi
sağlayacak uygun bir modelleme yapılmasının zamanı geldi artık.
Bir asırlık sancının,
çekilen acıların, sabrın, gözümün nuru, canımın içi dedikleri halde insanların
kaybettiği sevdiklerinin mutlaka dünyada da ahirette de bir karşılığı
olacaktır. Bu süreç, dünya tarihinde yeni bir güneşin doğmasına
veya güneşin yeniden en parlak şekilde doğmasına neden olacaktır. Bu ve
benzeri sorunları çözmek için ortak hareket edilmesinden başka bir yol
olmadığını gören devletler tek çıkışın, eylem ve söylemde birlikte hareket
edilmesi ile güç birliği oluşturmaktan geçtiğini zamanla görmek zorunda
kalıyorlar. Adım adım, insanlık, insan
onuruna yakışırlığı bulunmayan bu küreselci sistemden çıkışın yol haritasını
oluşturmak zorunda olduğunu görüyor ve gereğini yapıyor artık. Çok uzun
yıllar planlaması yapılmış, önemli bir gücü elde etmiş olan mevcut sistem ve
bunun sahipleri elbette bu değişime ve dönüşüme karşı direnecektir. Fakat,
insanlık tarihinin en parlak medeniyetinin ihyası ve inşası için yola çıkanlar,
insan olmanın gereği olan insanî söylemi ve eylemi hayata geçirdikçe
ve en önemlisi de söylem ile eylem birlikteliğini sağladığı sürece güçlenecek ve
güçlenmeye devam ettikçe de karşısındaki şer ittifakına galip olmayı
başaracaktır. Önemli olan bu süreci yürütecek kurumsal ve kişisel kapasitenin elde
edilmesi ve ehil ellerde, doğru yönetilmesidir aslında.
İnsanlık tarihi hep bu
hak ve batıl mücadelesi ile geçmiştir. Şimdi de bu mücadelenin bir diğer
versiyonu ile karşı karşıyayız. Bâtılın, zulmün, haksızlığın yanında duranlar
ile kendini bunun yanında durmaya mecbur hissedenler hüsrandadır. Hakkı
hakkıyla söyleyen, yaşayan ve yaşatan sistemi kuranlar geleceğe umutla bakanlar
ve onu kuranlar olacaklar. Şu gerçeği gözardı etmeyelim lütfen, ortadaki sorun
sadece müslümanların sorunu değil, ondan daha büyük bir şekilde bu sorun,
insanlığın sorunu aslında. İnsan onuruna yakışır, insanlığın isterlerine uygun
bir medeniyet modellemesi yapılmasına olan ihtiyacın ifade edilmesi veya bu
beklentinin karşılanması için hep birlikte çalışma sorunu var. İnsanlık hakiki adalete her zamankinden çok
daha fazla muhtaç durumda. Aranan, özlenen, insan ve insanî değerler odaklı
yüksek bir medeniyet ve bu medeniyetin öğretileri.
Ben inanıyorum ki,
Filistin meselesi bu sorunun çözülmesinin anahtarı olarak dünya tarihine
geçecek…Bu zor bir hedef, ancak bir yerden başlamak lazım.