Yeniden Büyük Türkiye Mümkün mü?
Baas Rejimi, 8 Aralık 2024 tarihinde Esad’ın Suriye’den
kaçmasıyla tescillenmiş oldu. Geçen haftaki yazımızda da dile getirdiğimiz
gibi, bu da bölge jeopolitiğinin değişmesine neden olacaktır. Bu değişimin hem
Suriye’de hem de bölgede barış ve huzurun sağlanabilmesi, Türkiye ve yeni
Suriye yönetiminin izleyeceği doğru politikalara bağlıdır.
Bilindiği gibi Türkiye Cumhuriyeti, tarihte büyük bir güce
sahip olmuş bir mirasın üzerine kuruldu. Türkiye, geçmişte uluslararası politikada
belirleyici bir güç olmuş, içinde yaşadığı dünya düzenini şekillendirmeyi
başarmış tarihsel bir tecrübeye sahiptir. Bugün de barış ve adalet temelinde
yürüttüğü dış politika ile belirleyici bir güç olma potansiyeli mümkündür.
Ancak Türkiye’nin kendi potansiyeline erişme ihtimali,
sürekli çatışmadan beslenen İsrail’i rahatsız etmektedir. Bu onların hiç
değişmeyen bir eğilimidir. Hatta sadece İsrail değil, birçok devletin Türkiye
ile belli alanlar da stratejik ilişkileri olsa bile, güçlenmesinden tedirginlik
duyduklarını gözlemliyoruz.
Türkiye, üretime dayalı ekonomik yapısıyla, savaşma
kabiliyetine sahip güçlü ordusuyla, yükselen nüfusuyla, disiplinli devlet
kurumlarıyla Türkiye, bölgenin en büyük gücüdür. Üstelik Türkiye, artan gücünü gerektiği
zaman kullanma yeteneği ve cesaretine de sahiptir. Bu gücünü nasıl kullandığını
Kıbrıs Barış Harekâtında, Karabağ’da, Libya’da ve Suriye’de göstermiştir.
Bu nedenle şuanda bile, emperyalist güçlerin Türkiye’nin
artan gücünü sınırlandırmak veya engellemek için çalıştıklarını tahmin etmek
zor değildir. Ancak dış politika bütün bu engelleme çabalarına rağmen,
potansiyeline erişme becerisini gösterebilme sanatıdır.
Suriye topraklarında İran ve Rusya’nın güçlü bir şekilde
kendilerine zemin bulması Türkiye’nin güvenliğine tehdit oluşturuyordu. Ancak Suriye
topraklarının bir kısmının hâlâ Amerika ve İsrail tarafından işgal edilmiş
olması da aynı şekilde Türkiye’ye tehdit oluşturmaktadır. Bu işgaller de Esad
döneminde gerçekleşti.
Suriye’nin Türkiye için jeopolitik önemi, sahip olduğu uzun
sınırlarla sınırlı değildir. Özellikle son yıllarda Doğu Akdeniz üzerinde yürütülen
rekabet için de önemlidir. Bu hususun altını özellikle çizmek istiyorum.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın liderliği, Hakan Fidan’ın Dışişleri
Bakanı olmasının en önemli özelliği, Doğu Akdeniz’de doğru politikalar
izlemeleridir. Keza Cihat Yaycı Paşa’nın ‘’Mavi Vatan’’ kavramına yapmış olduğu
katkıları da unutmamak gerekir.
Bu bakımdan Türkiye’nin Suriye politikası, Doğu Akdeniz’den
bağımsız düşünülemez. İstikrarlı ve Türkiye ile güçlü ilişkilere sahip bir
Suriye’nin varlığı, Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin elini güçlendirecektir. Böylece
Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetiminin provokasyon çabalarını da zayıflatacaktır.
Dolayısıyla Suriye ve Doğu Akdeniz, Türkiye için sadece coğrafi
bir alan değil, hem tarihsel mirası hem de kaderidir. Bu hususun Ana muhalefet
Partisi tarafından da doğru anlaşılmasını umuyorum.
Başlıkta ki sorumuza dönecek olursak Türkiye, tarihsel
mirasına sahip çıktıkça, toplumsal barışını sağlamlaştırdıkça, ‘’Yeniden Büyük
Türkiye Mümkündür’’