Dolar (USD)
35.47
Euro (EUR)
36.59
Gram Altın
3074.50
BIST 100
9739.72
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
16 Ocak 2025

​Dönüş O'nadır!

Yüreğinde hüznü taşıyan birine her dem hazandır, her mevsim sonbahar. Ruhu hep yaprak dökmektedir. Her yolu ayrılığa çıkar, vedalar çöker sinesine. Ayrılık yolunda döktüğü gözyaşıdır sermayesi hüznünün. Kederli bir gecenin sabahında güneşi görmeye ve ışığa dahi tahammülü yoktur. Her dem karanlıkta bir başına kalmak ister. Deli sorular çevreler zihnini, mantık fersah fersah uzaklaşmıştır ondan. Acıklı şarkının nakaratı misali tekrar tekrar yaşar hüznü. Gitmekle kalmak arasında orta bir yerde çaresizce kalakalmıştır. Etrafındaki kalabalıkların azade yalnızlığının ocağında demler hüzünlerini. Bir damla gözyaşında boğulurken boğazındaki düğümleri katık eder suskunluğuna. Çaresizliğin ne olduğunu ancak onun gözlerinden okuyabilir etrafındakiler. Lakin onlar da çaresizdir bu hüznün bakiyesinde. Damdan düşmek gerekir halden anlayabilmek için, ancak kimsenin damdan düşmeye cesareti yoktur.

Bu çaresizlik ummanında beklemek düşer payına. Neyi, niçin ve ne zamana kadar bekleyeceğini bazen bilmese de beklemek, yol gözlemektir nasibi. Kavuşmak umudu değildir onu diri tutan, beklemenin gizemine sığınır. Beklemek yaşatır köhnemiş ruhunu. Saça sakala düşen aktır sermayesi, gönlüne çöreklenmiş hasrettir payesi. Avucunda kalan tek hatıradır mazi. Eski resimlerin avuntusudur çaresizliğin dermanı şimdi. Her ne kadar dikiz aynasına bakarak yol gidilemeyeceğini bilse de gözünü alamaz oradan. Bir yanı hep arkada kalmıştır bu yüzden.

Hiçbir veda vakitsiz değildir, bunu çok iyi bilir, lakin yine de konduramaz insan vedaları kendine ve ne zaman gelirse gelsin hiçbir vedaya hazır değildir insan. Buluğ çağı yoktur vedanın. Terk edilmiş olmak değildir hüzünlendiği insanın. Sevdiğini bıraktığı yerde bir daha bulamayacak olmanın çaresizliğidir yaşadığı. Sonra bir filmdeki replik dolanır diline, eveleye geveleye söyleyip durur onu: Gitmek gidene değil, asıl kalana zordur. Yalnızlık tek başına koca bir ordudur şimdi, kendi kalabalığında bile apansız yakalar ve yener insanı. Her savaştan galip ayrılır yalnızlık ve ganimeti tek başına bölüşür.

Sonra insanın nisyan ile malul olduğu fikri gelir aklına. Lakin unutmak ihanettir hatıralara diye düşünür. Unutmak istemez bütün yaşananları. Unutmak, geçmişini inkârdır onun için. Bu düşünce dahi başlı başına anlamsız kılar geleceği, hayalleri, umutları... Peki, unutamazsa başka türlü nasıl yaşayabilir insan. Ne kadar yalnızlığa iltica etmeye yeltense de hiçbir insan yalnız değildir bu hayatta. Sadece bir pamuk ipliği ile bağlı değildir hayata. Kendi sevdiğini kaybetse dahi insan onu sevenlere yaşatmaya hakkı var mıdır kendini kaybettirmeyi? Kendi vurulduğu yerden başkasını nasıl vurabilir insan?

Ne kadar çaresiz ve yalnız kalırsa kalsın insan, tüm çaresizlerin çaresi olarak bildiği ve inandığı “Allah kuluna yetmez mi?” (Zümer Suresi, 36. Ayet) Yeter elbette. O'na sığınan neyi kaybetmiştir, O'ndan uzaklaşan neyi bulmuştur. Giden sevgilisi dahi O'nun yanında en güvenli yerdedir.

Burası dünya! Sınav merkezi! “Mal ve çocuklarınızın sizin için birer imtihan olduğunu ve büyük mükâfatın Allah katında bulunduğunu bilin.” (Enfal Suresi, 28. Ayet) diye buyuruyor En Sevgili Yüce Mevla. Sabırdır hüznün en güzel ilacı, çaresizliğin dermanı.

“O'ndan gelen insanın yine dönüşü O'nadır.” (Bakara Suresi, 156. Ayet) O'na dönmeyen her yüz “Keşke toprak olsaydım.” (Nebe’ Suresi, 40. Ayet) demekten kendini alıkoyamayacaktır. Sığınılacak en sağlam limandır, en güvenli mekândır O'nun huzuru. Gerisi yok olmaya mahkûmdur. Huzurda durmak, huzura varmak ve dahası huzura kabul edilebilmek olmalıdır murat.

Bu dünyada her gidenin ardından bir teselli arar insan. En güzel teselli değil midir dönüşün ancak Allah'a olması. Ki “Her canlı ölümü tadacaktır.” (Ankebût Suresi, 57. Ayet) Aksini düşünen insanın ruhunu teskin edecek başka bir duygu yoktur.

Vesselam.