-1-
Malumdur ki; Jeopolitik kavramlar ve teoriler
hep üretilmiştir. Bu zamana kadar jeopolitiğin tanımıyla ilgilenen bilim
adamları şu dört kelimeyi hep kullanmışlardır. Medeniyet, devlet, siyaset ve
coğrafya. Özellikle dünya hâkimiyet mücadelesi şeklinde gerçekleşen 1. ve
2.Dünya savaşlarının jeopolitik teorilerin etkisinde kaldığını söyleyebiliriz.
I. Dünya savaşı; Osmanlı –Batı ekseninde
Siyonizm’in tarif ettiği yolu,
II. Dünya savaşı
ise perde arkasında Siyonizm’le birlikte Londra-Paris-Berlin- Moskova hattını yani ‘Kara
Hâkimiyet Teorisine’ ait yolu izlemiştir.
Batı’nın oluşturduğu Jeopolitik
kavramlar, özellikle Alman jeopolitik bilimciler tarafından dünya savaşlarında,
yabancı ülke topraklarının işgal edilmesi amacına yönelik olarak
kullanılmıştır. Bu fikir sadece Almanya’da değil Avrupa’nın tümünde kabul
görmüştür.
Jeopolitiğin kurucularından sayılan Alman bilim
adamı Friedrich Ratzel'e (1844-1904) göre "devlet
bir organizmadır organlarına noksan gelen gıda ve diğer ihtiyaçları
karşılamalıdır. O da zayıf ülkelerin işgal edilmesi ile mümkündür” der.
Hitlerin 2.Dünya savaşı politikalarının fikir babası siyasi coğrafya ve
askeri tarih profesörü ünlü jeopolitikçi Haushofer(Hauşıfır)’dır.
Batı ‘da üretilen jeopolitik tezler işgal ve tahhakkümü hedeflemektedir.
1.dünya
savaşının ana hedefi;
Müslümanların jeopolitik merkezi olan Osmanlı’nın tasfiyesidir. Bu tasfiyede
ırkçı jeopolitik tezin yani Siyonizm’in etkili olduğunu görmekteyiz.
Osmanlı’nın tasfiyesi ile birlikte İslam dünyası merkez ülkesiz yani başsız
kalmıştır. Başsız bırakılan İslam ülkeleri emperyalizmin açık hedefi haline
gelmiştir. Sonrasında ulus devletlerin inşası ve bu devletlerin biri birleriyle
sorunlu olmaları zayıf ve güdümlü idareler Siyonizm’in işine yaramış 1948’de
hayali sınırları Arz-ı Mevut olan İsrail terör devleti kurulmuştur. Şu bir
hakikattir ki eğer İslam dünyası bir ve bütün olsaydı İsrail terör devleti kurulamazdı…
İslâm dünyasının önemli bir kısmının işgale
maruz kalması Müslümanlar nezdinde iki mecrada bağımsızlık mücadelesi ile
karşılık bulmuştur.
Bu mecralardan ilki milliyetçilik ikincisi ise
İslâmcılık/dinî akımlardır.
Bu mücadele günümüzde de devam etmektedir. Zira
bu dönemde İslâm ülkeleri, emperyalist yenidünya düzeninin parçaları haline
getirilmiştir. Bu süreçte birçok siyasetçi, fikir adamı ve bağımsızlık
mücadelesi verirken küresel ölçekte İslâm birliği idealini savunmuşlardır.
Uluslararası ölçekte İslâm birliği idealine
dair bazı girişimler olmuştur. Misalen; 10 Aralık 1931 tarihinde Kudüs’te
düzenlenen İslâm Genel Kongresi (The General Islamic Congress) bunlardandır. Bu
kongrede İslâm inancını ve değerlerini yaymak için etnik köken ile mezhep
ayrımı yapılmaksızın Müslümanlar arasında işbirliğini sağlamak ve genel İslâm
kardeşliğini geliştirmek gibi bazı önemli kararlar alınmıştır.
Sonrasında kurulan İslam İşbirliği Teşkilatı ve
90’lı yıllarda Rahmetli Prof.Dr. Necmettin ERBAKAN hocamızın hayata geçirdiği
D8 projesi bunlar arasında yer almaktadır.