Her geçen gün daha da çekilmez hale gelen trafik çilesi İstanbullu için giderek daha önemli bir sorun olmaya devam ediyor. Böyle giderse birkaç yıl içerisinde yerel yönetimciler sokağa çıkamaz hale gelebilir.
Her geçen gün daha da çekilmez hale gelen trafik çilesi İstanbullu için giderek daha önemli bir sorun olmaya devam ediyor. Böyle giderse birkaç yıl içerisinde yerel yönetimciler sokağa çıkamaz hale gelebilir.
Üsküdar ile Samandıra arasında çalışan M-5 metro hattı hafta
boyunca çalışmayınca duraklarda saatlerce beklemek zorunda kalan vatandaşların
tepkileri arasında, dikkatimi çeken bir tanesini makalemin başlığında
kullandım.
Arızanın başladığı ilk gün yapılan anonslarla vatandaşa teknik
bir arıza olduğu ve kısa bir sürede aksaklığın çözüleceği duyurulmuştu. Aradan
geçen saatlere rağmen, bu kısa teknik arıza giderilmeyince ikinci bir duyuru
ile zorunlu bakım nedeni ile anonsu yapılmaya başlandı.
Saatler yerini günlere bırakınca bu hattı kullanarak işe
giden ve evine dönen vatandaşlar istasyonlarda uzun süreler bekletildi ve tepkilerde
yükselmeye başladı.
Daha bunlar iyi günlerimiz diyenden tutunda, hani her şey
güzel olacaktı diyene kadar hatta daha ileri gidip, beceriksizler sayende tıkır tıkır işleyen
hatta sayenizde çalışamaz oldu ya kadar konuşan konuşana.
Başka bir vatandaş, CHP genel başkanının iktidarımızda
Avrupa’ya vizesiz gideceğiz açıklamasına atfen, sayın başkan biz Üsküdar’dan
Ümraniye’ye gidemiyoruz diyerek hayallerin gerçekler karşısında düşülen durumu
aktaranlar oldu.
Başka başka konuşanlarda oldu elbette.
Dilin kemiği olmadığı gibi vatandaşın ağzı da çuval
olmayınca bağlanamadı.
Aradan geçen günler içerisinde gerçek anlaşıldı ve
tepkilerin dozu da arttıkça arttı.
Meğer iki metro kuru çeşmede kafa kafaya çarpışmış ve
yıllardır tıkır tıkır işleyen aksamadan seferlerine devam eden hatta ciddi bir
sorun oluşmuş. Durum bundan ibaret olduğu halde vatandaş teknik arıza ve
zorunlu bakım yalanıyla oyalanmış.
Yazık oluyor İstanbul’umuza.
Bir tarafta, yıllar içerisinde İstanbul’a kazandırılan yeşil
doku grileşiyor, diğer tarafta trafik her geçen gün işlemez hale geliyor ve
kısa mesafede bile bir yere ulaşmak bir saati alıyor. Şimdi de tıkır tıkır
işleyen ve yüzbinlerin kullandığı metro hattında trenler kafa kafaya
çarpışıyor.
İstanbullu 5 yıl içerisinde birçok şeye alıştı aslında.
Fazilet durağı yalanı ile başlayan kendini aklama hastalığı
öyle bir yerleşti ki, karda çamurda yollarda yaşanılan rezaletlere, İETT’nin arızalanarak yollarda kalan veya
yanarak etrafta tehlikeler saçan araçlarına,
geliyorum diyerek yüreklerimizi hoplatan depreme karşı aldığı
tedbirlerin içinin fosluğuna nerede ise hepsi ayan beyan ortada.
Koskoca bir balon ve patladıkça şişiriliyor.
Deprem gerçeği her geçen saniye kendini hatırlatarak, ben
geliyorum tedbir alın derken bizimkiler oyunda oynaşta. Meydanlarda konserler, mekânlarda
içkiler ve yalan üzerinden oluşan koskoca bir hayali güzellik.
Nereye kadar gider bilmem ama geriye gittiğimiz kesin.
Bir an önce bu tersine gidişe son verilmez ve bu aymazlıkta
inadım inat denirse tuzu kuruların yanında yanacak çok sayıda yaşın olduğu
görülecek. Çok sayıda masum insan bu inadım inatçılar yüzünden bugünü aratacak
zor günlerde yaşamak zorunda kalacak.
Adam 5 yıl boyunca 10 km bile metro yapmadığı halde bu yalan
tacirleri adamı tüm dünyada metro yapma şampiyonu ilan edebiliyor ve inanan da
geniş bir kesim var.
Çok garip bir gerçeklik bu maalesef.
Destekçilerine bakıyor ve küçük dilimi yutuyorum. Sırca köşk
sakininden, varlık içinde yüzen tayfaya, sanatçısından, oyuncusuna bir eli
yağda bir eli balda geniş bir kesimin olduğunu görünce insan bir başka garabeti
de yaşıyor. Çünkü ağlayanlar bunlar, milleti gaza getirenler bunlar, yalan
pazarına mal yetiştirenler bunlar, karaborsacılar bunlar vesselam hangi taşı
kaldırsan altından çıkan masum(!) insanlar bunlar…
Erdoğan düşmanlığı nasıl bir şeyse insanın aklını başından
alıyor. Bunu başka bir şeyle izah etmek de oldukça zor.
Din düşmanları,
Kemalistler, Laikler ve bölücü terör örgütleri Erdoğan düşmanlığında saf tutup
konsolide olunca milli duruşu olduğunu zannettiğimiz yerli ve millilerden de oy
devşirilmede başarılı olunması, ülkemiz
geleceği için bana göre ciddi bir tehlike ve tehdit.
Yıllar içerisinde tehdit olmaktan çıkartılan terör
unsurlarının, geleceğin Türkiye’sinde
ülkemizi temsil etme tehlikesi nasıl göz ardı edilir bilenler cevaplasın.
Bindiğimiz dalı kestiğimizi anlamak için illa düşmemiz mi
gerekiyor.
Yerel seçim sonuçlarında iktidar olan CHP enkaz edebiyatını
bırakıp bir an önce yereldeki devasa sorunların çözümü için kolları sıvamalı.
Bölücü örgütle aynı çuvalda uzun süre duramaz. Bir yerlerinden sokulmak için
beklememeli.
Vatandaş üç beş lokantada yenen yemekler üzerinden oluşturulan hayal üzerinden daha fazla oyalanmamalı. Sessiz sedasız, reklamsız el altından fakir fukaranın evine kadar götürülen sıcak yemeklerin dağıtımının durdurulduğu bilgisi doğru ise gerçekten çok acı.
Nasıl başlanırsa öyle biter.
Devasa sorunlarımız var bunlar üzerinden çare ve çözümler
üretilmesini ve vatandaşın karşısına bu argümanlarla çıkılmalı diyorum.
Zaman çok çabuk geçiyor.