Türkiye’de bilinen temel bir gerçek var, biz bir deprem ülkesiyiz, bugüne kadar depremlerden yüzbinlerce insanımızı kaybettik. Milyarlarca liralık ekonomik kaybımız oldu.
Bizi deprem değil, yine kendi ellerimizle yaptığımız bu zayıf binalar öldürüyor. Toplumun büyük bir çoğunluğu tabiri caizse çürük binalarda oturuyor. Aslında herkes bunun farkında, deprem konusu gündemde olduğu için mahallemiz sakinlerinden bir komşuma binanız, depreme karşı dayanıklı mı? sorusunu sorduğumda, verdiği cevap manidardı ‘komşum ne yapalım ancak, geçimimizi sağlıyoruz, yaptıracak gücüm yok’ dedi.
Sitede oturan bir başka komşumun, aynı soruya? verdiği cevap ‘’Güvenmiyorum site yönetimi bir toplantı yaptı, binamız için deprem testi yaptıralım dediler, çoğunluk test yapılmasını istemedi. Test sonucunda binalar riskli çıkarsa devlet bu binaları mühürler, o zaman ne yapacağız bu kış günü dediler’’ Görülen o ki işimiz çok zor, vatandaş bilerek bu riskli binalarda oturmaya devam ediyor. Aslında çözüm belli devlet bu işe el atacak, TOKİ Başkanlığı tarafından kentsel dönüşüm yapılacak. Hatırlanırsa 99’dan beri yapılması gereken de buydu, ama yapılmadı.
Her büyük depremden sonra şunları konuşuyoruz, bir daha böyle felaketlerle karşılaşmamak için denetimi yapılmış, yapının her aşaması mühendislik hizmeti almış binalarda yaşayalım. Geç kalmadan bu riskli binalardan bir an önce kurtulalım, kurtulalım diyoruz, ama ortada birde böyle bir, sosyal gerçeklik var.
Yaşamımız boyunca, inançlarımızın ve bilgilerimizin, davranışlarımızla uyumlu olması lazım. Bunlardan herhangi birinin tutarsız olması durumunda ya davranışlarımız değişir ya da inançlarımız. İşte bu nedenle, deprem riskinin farkına vardığımızda bizim bu bilgi karşılığında, ne yapmamız lazım, elbette ki davranışlarımızı değiştirmeliyiz.
O nasıl olacak derseniz üç alternatif var, ya yaşadığımız şehri değiştirmeliyiz veya sağlam bir binaya taşınmalıyız, veyahut mevcut binayı güçlendirmeliyiz. Ancak bunları işimiz, çevremiz ve ekonomik sebeplerden dolayı yapamıyoruz.
O zaman ne yapıyoruz, hemen işin kolayına kaçarak, inançlarımızı değiştiriyoruz, peki bu nasıl oluyor derseniz, aslında biz kendimizi kandırıyoruz. Ya bizim evi yapan müteahhit temele demir ve beton yığmış komşular görmüş, bina sağlam, vademiz geldiyse yapacak bir şey yok, öldürmeyen Allah öldürmez gibi kendimizi rahatlatacak söylemlerle, inançlarımızı değiştirmeye çalışıyoruz.
Riski yönetmek kolay bir şey değil, düşünün bir depremde binanız güçlü değilse, kaybetme olasılığınız yüksek. Ancak alacağınız tedbirlerle hayatınızı kaybetmeniz ise yüzde beş olasılık, o zaman kendimize şu soruyu soralım kaybedecek bir evim, kazanacak ise bir hayatım var, siz hangisini tercih edersiniz tabi ki ikinci tercihi seçeriz.
Deprem bir risk, biz bu riske karşı alacağımız önlemlerle kendimizi, ailemizi ve geleceğimizi kurtarabiliriz. Lütfen bu tedbirleri geç olmadan bir an önce alalım, ileride alırız diyerek ertelemeyelim, çünkü deprem ya şimdi olursa!