Dünyanın tepesinde ABD ve ÇİN üzerinden amansız bir savaş yürütülüyor. İki tarafta Müslüman ülkelerden ve Avrupa'dan, kendileriyle hareket edecek oyuncular devşirme peşinde. Bu anlamda Buckingham Sarayı’nın, ülkede Huawei’yi 5G sisteminden çıkartarak, ÇİN’E KARŞI TAVIR aldığı sır değil. Diğer tarafta ise Çin’in, bezen AB’nin deve dişleri Fransa ve Almanya, bazen Rusya, bazen İsrail ile işbirliğine girdiğini söylemek mümkün. Öyle ki Pompeo’nun birkaç ay evvel İsrail’e giderek, Çin ile ilişkileri yüzünden Tel Aviv Yönetimini uyarması bizi teyit eder nitelikte. Tabi Macron’un "NATO'DAN ÇIKALIM” fikri sonrası, Almanya Dışişleri Bakanı Sigmar Gabriel’İn “Almanya’nın ABD’ye bağımlı kalmaksızın kendi konumunu belirlemesi gerektiğini” vurgulaması ve bunun Akdeniz, Ortadoğu ve Kafkaslar’a yansıması da fazla söze hacet bırakmıyor.
Kısacası
yukardaki iki güçten başlayarak, aşağı doğru uzanan bir mücadeleden bahsetmek
çokta ütopik sayılmaz. Biraz daha açarsak; Derin Amerika’nın, “KÜRESEL
BRİTANYA, ESKİ DOSTLARIYLA TEKRAR GERİ GELECEKTİR” diyen Boris Johnson’un
İngiltere’siyle, büyük yatırım anlaşması arifesindeki Çin ve AB’nin ise
Rusya’yla, yürüdüğüne şahitlik ettiğimiz muhakkak. Görüleceği üzere bu
gruplaşmanın alt başlıklarını, Almanya ve İngiltere’nin oluşturduğundan en ufak bir
şüphe yok. Kaldı ki DERİN İNGİLTERE ile DERİN ALMANYA arasında,
Hıristiyanlık’dan Ezoterizm’e, AİLELER’den paylaşım mücadelesine kadar, tarihi
bir bagajın varlığını da kimse inkâr edemez.
Hal böyleyken Türkiye’nin durumu soracağınızdan eminim. O zaman
hemen söyleyeyim! Türkiye’nin tarafını seçmesi adına, türlü BASKILARA
UĞRADIĞINDAN kesinlikle bir tereddüdümüz bulunmuyor. Buna mukabil BAĞIMSIZ
ADIMLAR atmaktan ödün vermeyen Ankara’nın, bölgesel işbirliklerine girmekten de
geri durmadığı ortada. Bu noktada “bağımsızlık ve bölgesel işbirliği”
ifadelerinin, altını kalın çizgilerle çizmekte fayda var. Çünkü Türkiye; Kuzey
ve Orta Afrika’da Fransa ile mücadele ederken, Sarraj hükümetini destekler
açıklamalar yapan ABD-İngiltere’den, Mezopotamya-Basra Körfezi’nde AYRIŞTIĞI
net. İlaveten Rusya ile iyi ilişkiler geliştirirken, Suriye ve Libya’da Rusya
ile GÜÇ MÜCADELESİ vermemiz ve Akdeniz-Ege ekseninde ise çıkarlarımız için
hemen HEPSİNE KARŞI TEYAKKUZDA olduğumuz da bir vakıa…
“Ne akalası var” demeyin sakın. Şayet Türkiye kendi BAĞIMSIZ
POLİTİKASINI sürdürmemiş olsaydı, ne YPG/PKK’ya askeri destek veren ABD ve
Fransa’yla, ne de “Rus-İran cephesiyle”, Suriye’de karşı karşıya gelemeyeceği
aşikâr. Dahası Libya’da Rusya ile masaya oturmaz, Fransa’yla cebelleşmez, Ege
ve Akdeniz’de ise hiç biri ile restleşmez, dolayısıyla da ekonomik
operasyonlara maruz kalmamış olurduk. İşte o yüzden birileri gibi “NE İŞİMİZ
VAR” biçiminde vaaz etmek yerine, ülkemizin güvenliğini ve en az yüz senemize
bedel enerji kaynaklarını, BİR TAKIM ELİTLERİN inisiyatifine bırakmamak için
sahaya indiğimiz tartışılamaz. Gücümüzü hissettirdikçe de, aralarındaki
çatışmadan da faydalanarak, belli mesafeler alma imkânı yakaladığımız
malumunuz.
Peki, bunun iç siyasete etkisi var mı? Elbette ki olmaması
düşünülemez. Zira Türkiye çok ama çok önemli bir ülke… Özellikle AVRASYA'dan
CEBELİTARIK'a kadar uzanan stratejik konumu, tekmil güçlerin DÜMENE GEÇMEYE
yahut YANLARINA ALMAYA gayret göstermesine sebep teşkil ediyor. Ama bizler esas
konuyu hep ıskalayarak, bütün bunları “Ayasofya, Laiklik, mülteci krizi,
Dolar-Euro-Altın, futbol, CHP Kongresi, yeni kurulan partiler, sosyal medya
yasası, kadın cinayetleri” gibi kavramlar üzerinden tartışmaya devam
etmekteyiz. Ne diyelim! Allah’ın yardımı ile tarih, bin yıllık geçmişi yeniden
açmamızı ve kendi hesaplarımızı tekrar kurmamızı sağlayacak mecrada, akmaya
başladı bir kere. Bunu sadece biz değil, Le Monde gazetesinin; “YÜZYIL SONRA
ERDOĞAN’IN SEVR ANTLAŞMASI’NDAN İNTİKAMI” başlıklı bir yazıyla, batılılar bile
söylüyor. O nedenle hangi partide olursa olsun tüm VATANSEVERLERİN, tüm
MİLLİYETÇİLERİN, tüm MUHAFAZAKARIN ve dahi YENİ NESİL GENÇLERİN, bu meseleyi
siyasi kimliklerin ötesinde görmesi TARİHİ BİR VAZİFE sayılacaktır. Yoksa
adamlar Sevr’i gündeme getirmişken, onların ekmeğine yağ süren konuşmaların,
devletimize zarar verdiği kesinlikle unutulmamalı…