İslâm'ın kısa bir tarifi- 15
İslâm dininin çok
önemli özelliklerinden biri de hiç şüphe yok ki, “fıkıh”tır. Allahü
Teâlâya ve yüce Dinine doğru bir şekilde iman eden insan, bu iman ve inancının
gereğini yapmakla mükelleftir. Bu da; inandığı ve teslim olduğu Rabbinin bütün
emirlerini yerine getirmek ve bütün yasaklarından da uzak durmaktır. İslamî
emirler de yasaklar da hem çok, hem de çok teferruatlıdır. Bundan dolayı İslam
âlimleri; bizzat anlatarak ve ciltler dolusu kitaplar yazarak müslümanları bu
konuda aydınlatmaya ve bilgilendirmeye çalışmışlardır. Bu ilmin ismi ‘fıkıh’tır.
‘Fıkıh’ alanında âlim olan kişiye de ‘fakîh’ denir.
Lügatte anlamak,
kavramak ve bilmek manasına gelen ‘fıkıh’ terimi; kişinin hak ve
sorumluluklarını bilmesi, şeklinde tarif edilmiştir. ‘Fıkıh,’ aynı
zamanda İslam hukukunun da adıdır. ‘İtikad’, ‘ahlak’ ve ‘tasavvuf’
dışındaki İslamî bilgiler fıkıh ilminin alanına girer. Müslümanın hayata bakış
açısını, yaşam tarzını ve günlük programını hem belirleyen hem de düzenleyen
ilim ‘fıkıh’tır. Fıkıh her zaman ve mekânda İslamı canlı ve yaşanabilir
kılma bilgi ve melekesidir.
Bu bilgileri
öğrenmeden din yaşanmaz. Çünkü nelerin haram ve yasak olduğunu bilmeyen kişi,
onlardan nasıl uzak duracak? Mesela faizi ve çeşitlerini bilmeyen bir kimse,
kolaylıkla faize girebilir. Nelerin emredildiğinden bihaber olan bir kişi,
onları nasıl yapacak? Bir de şu var ki kişi, emredilen şeylerin yapılışı ile
alakalı tam bir bilgiye sahip değil ise, bunları doğru ve sıhhatli bir şekilde
nasıl ifa edecek. Mesela namaz ‘fıkhı’nı bilmeyen bir kimse, doğru bir
şekilde nasıl namaz kılacak? Aynı şekilde nikâh bilgisi olmayan bir kimse,
nasıl doğru bir şekilde evlenecek veya nikâh kıyacak. Yine feraiz yani miras
bilgisi olmayan bir müslüman; ölen bir kişinin malının kimlere verileceğini ve
hangi vârisin payının ne kadar olacağını nasıl bilecek?
Binaenaleyh kulaktan
dolma, sığ ve yüzeysel bir bilgi ile din yaşanamaz. Bu iş için zaman ayırmak;
hakikî âlimlerden dinin -en azından kişiye lazım olan kısmını- öğrenmek farz ve
kaçınılmazdır. Âyet-i kerimelerde buyuruldu ki:
“Eğer
bilmiyorsanız, ilim sahiplerine sorun!” (Enbiya 7)
“Hiç bilenlerle
bilmeyenler bir olur mu?” (Zümer 9)
Hadis-i şeriflerde
de şöyle buyuruluyor:
“Allah, kimin
iyiliğini murad ederse, onu dinde fakîh (bilgili) kılar.” (Buharî)
“Fıkhı bilmeden
ibadet eden kişi, gece karanlıkta bina yapıp, gündüz yıkan kimseye benzer.” (Deylemî)
İmam-ı Mâlik
hazretleri buyurdu ki: “Tasavvuf öğrenmeden fıkıhla uğraşan, fâsık olur.
Fıkıh öğrenmeden tasavvufla uğraşan da zındık olur.” (Adevi ala
Şer-hi’z-Zerkani ala el-İzziyye 3/195)
‘Fıkıh’ bilgilerinin dört ana kaynağı vardır, bunlar:
Kur’ân-ı kerim, Sünnet-i seniyye, İcma-ı ümmet ve Kıyâs-ı fukahadır. Bu dört
kaynağa Edille-i şer’iyye denir. Fıkıh ilmi çok geniştir. Hepsi, dört büyük
kısma ayrılır:
a) İbâdât yani ibadetler: Namaz kılmak, oruç tutmak, zekât vermek,
hacca gitmek ve cihad etmek yani dinin emir ve yasaklarını yaymak birer
ibadettir. Her birinin de birçok alt dalları vardır.
b) Münâkehât: Evlenme, boşanma, nafaka gibi konular münakehatın
konularıdır. Bunların da birçok detayları
vardır. ‘Münakehat’a ‘ahval-i şahsiyye’ de denir.
c) Muâmelât: Alışveriş, kira, şirketler, faiz meselesi ve miras
bunun konuları arasındadır. Bunun da birçok teferruatı vardır.
d) Ukûbât: Yani cezalar. Bunlar da altı kısma
ayrılır: Kısâs, sarhoşluk, sirkat (hırsızlık), zina, kazf (iffetli müslüman
kadına zina iftirası atmak) ve riddet (maazallah kişinin dinden çıkması) cezaları.
Fert ve toplum
hayatına ilişkin hükümler, kaideler, kurallar ve bunların açıklaması
mahiyetindeki ‘fıkıh’ ilmi, İslâm’ın amelî hükümlerinin sistemleştirilmiş
halidir. ‘Fıkh’ın belirleyici ve yönlendirici özelliği, dünya hayatında
çeşitli zaaf ve sapmalara mâruz olan insan için büyük bir rahmettir. Bunun için
müslümanlar ferdî, ailevî ve sosyal hayatlarını düzenlerken ‘fıkh’ın bu rehberliğinden
azamî derecede yararlanırlar.
(Devamı haftaya…)