Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
15 Ekim 2024

Ethem Erdoğan'ın Hastalıklı Hikayeleri

Ethem Erdoğan’ı ilk olarak şiirleri ve şiir üzerine poetik yazıları ile tanımıştım. Öyküleri ile de “Hastalıklı Hikayeler” kitabı sayesinde tanışmış oldum.

Erdoğan çok yönlü bir edebiyatçı. Şiir, deneme, roman ve hikâye türlerinde verdiği eserlerini genel olarak değerlendirdiğimizde onun el attığı her alanda yetkinliği, başarısı ve kendine özgü bir üslubu ve çizgisi olduğunu söyleyebiliriz. Hani bazı edebiyatçılarımız için “şiiri daha ön planda” veya “hikayeleri daha ağır basıyor” gibi bir değerlendirmeyi Ethem Erdoğan için söylemek bana göre doğru değil…

“Hastalıklı Hikayeler” Ethem Erdoğan’ın hikâye tarzında yayınladığı ilk kitabı. Kitap geçtiğimiz Eylül ayında Hece Yayınları arasında çıktı. 72 sayfalık kitapta 11 hikâye/öykü bulunmakta…

Kitabın adı gibi kapağı da orijinal. Arka planda bir ormanı andıran ağaçlıkların ön kısmındaki yemyeşil bir alanda başıboş koşan saydam bir at resmi okuru karşılıyor. Bu haliyle at sanki hayali bir figür izlenimi veriyor. Bence başarılı ve ilgi çekici bir kapak resmi tasarlanmış.

Kitabın ismini de metinleri okuyunca anlamlandırmak daha da kolaylaşıyor. Bir kısmı hastanede geçen olayların yanında hastalıklı tiplerin hikâyeleri birleşince sanırım böyle bir isim çıkmış ortaya…

Yazar her ne kadar tür olarak “Hikâye” ismini benimsemiş ve kitabının isminde de bunu vurgulamış olsa da künye sayfasında kitabın türü öykü olarak tanımlanmış. Kitaptaki “3. Sayfa Hırsızları” hikayesinde hikâye-öykü tartışmalarına değinilmiş. Bu tartışmaları geçmişte yapan birisi olarak geldiğim son noktada olay içerikli metinlere hikâye, durum anlatan metinlere de öykü diyesim var ama Ethem Hocam ne der bilinmez…

Ethem Erdoğan’ın metinleri, okurken dikkat ve yoğunlaşma isteyen metinler. Hani derler ya kafa yakan metinler… Yazar, klasik ve gelenekçi hikâye tarzını da modern ve post modern hikâye tarzını da ustalıkla kullandığı gibi engin kültürel birikimini seçtiği kelimeleri ile hikayelerine yansıtmış.

Ethem Erdoğan kitabında olay, durum ve benmerkezci hikayeleri de başarıyla uygulamış. Hatta kitabın sunumunda da bu hususa dair açıklama da var. Bu açıklamaya göre bu eser, hikâye türleri arasında gel-gitlere dayanan, çerçevede bireyin olduğu ama etrafında kımıldanan yaşantıya ulaşma gayreti üzerine oturuyor. Klasik olay ve durumlardan uçlanan, kısa hikâyeden çerçeve hikâyeye, “benmerkezci” hikâyeden üst kurgulu hikâyeye selam veren metinlerden oluşuyor. Hem bir tip ya da karakterin kendi içinde yaşadığı kararsızlıkları ifade eden iç çatışmaları; hem bir tip ya da karakterin kendisi dışındaki unsurlarla yaşadığı uyumsuzluklardan neşet eden dış çatışmaları bariz şekilde ortaya koyma amacı taşıyor.

İlgimi çeken bir diğer detay da kitaptaki “3. Sayfa Hırsızları, Kitabî, Avcı ve Dikey Yapılanma” hikayelerinin birbirinin devamı niteliğinde olması… Burada anlatılan olaylar maalesef hepimizin başına gelebilen veya bir şekilde duymuş olabileceğimiz türden üzücü olaylar. Bu hikayeleri okuyunca kendi yazdığım Kılıçların Gölgesinde Taht ve Baht Savaşları romanlarım aklıma geldi…

Yine sunum metnine atıfta bulunursak yazara göre hikâyede zaman sonsuzluğa tekabül eder. Sonsuzluk düşüncesi insanoğlunun temel eylem alanı olan hayat ve çatışmayla birlikte kendini gösterir. Çünkü hayat var olduğu sürece çatışma da olacaktır. Geriye bu ikisi arasındaki etkileşimin anlatımı kalmaktadır. Anlatı, insanoğlunun bir nevi kendini kendine, başkalarını kendine, kendisini de başkalarına anlatma girişimidir. Dolayısıyla, hikâyenin sürdürülebilirliği de izlenebilirliği de hayat ve çatışmaya bağlıdır. Sürdürülebilirlik gibi izlenebilirliğin de temelinde güçlerin çatışması vardır. Çatışma, bir tür etki tepki ilişkisi olup çözüm gerektiren gerginlik ve huzursuzluklardır. Çözüm gerektirme meselesi de insanın hem maddi hem de manevi duyarlılık sahibi olması ve insan fıtratındaki uyuma duyulan özlemdir. Bu özleyiş, anlatma biçimleri farklılaşsa da çatışmayı çağlar boyunca etkilemiştir.

Okurken aldığım notların büyük bir kısmını başka bir yazımıza saklasak da birkaç notumuzu paylaşmakta fayda var.

İşte Akif’te:

“Dirilerin dünyası, kaybetme dünyasıdır.” (s.13)

“İnsan tek başına boş tabancadır. Boş silahı da malumunuz dolduran bulunur.” (s. 17)

Tuz’da:

“Duygularımız kaygılarımızdan bağımsız olmamalı.” (s. 20)

Hüzüntü’de:

“Mihenkler en kıymetli madenleri ölçebilir ama durumu değme endazeler kıymetlendiremez.” (s.23)

Renk ve Etki’de:

“Tutunmak acılarla dostluk kurmak gibidir.” (S. 31)

“Şükrediyorsan nefret hakkın yoktur.” (s. 36)

Son söz: Bu güzel kitap için Ethem Erdoğan’ı ve Hece Yayınlarını tebrik ediyoruz…