Dolar (USD)
35.21
Euro (EUR)
36.70
Gram Altın
2975.05
BIST 100
10004.93
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
26 Aralık 2024

İzlenmek ruh sağlımızı bozuyor

Modern toplum hemen her yerde izleniyor. Sokaklarda, havalimanlarında, okullarda, hastanelerde, internet ortamında hemen her yerde. Zygmunt Bauman ve David Lyon’ın panoptik sonrası “akışkan gözetim” dedikleri tuhaf bir kontrol çağındayız.

Geçenlerde bu konuda çok önemli bir araştırmaya denk geldim. Bu yeni araştırma, beynimizin görsel bilgiyi işleme biçimiyle alakalı.

Kameraların normalde davranışlarımızı olumlu yönde değiştirdiğine dair yaygın bir kanaat hâkimdir. Suç oranlarının azaltılması veya kurallara uyma eğilimimizin artması gibi sayabileceğimiz türden birtakım olumlu görülen davranışlardır bunlar.

Ne var ki Neuroscience of Consciousness dergisinde yayınlanan bu yeni çalışma farklı bir şey söylüyor. Bu yoğun gözetim politikalarının beynimizin bilinçaltı algılama biçimini değiştirip ileride ruhsal bozukluklara yol açabileceğini söylüyor.

Yani normalde güvenlik kameraları olduğu halde ve bizler de bunu bildiğimiz halde zamanla irademiz dışında beynimizin kontrol edilemeyen bir takım işlemleri olduğunu söylüyor.

Kim diyor bunu? Sidney Teknoloji Üniversitesi’nden Doç. Dr. Kiley Seymour.

Seymour yakın bir zamanda bir deney yaptı. Test etmek için 54 öğrenci seçtiler. Bu öğrencileri görsel bir deney için iki gruba ayırdılar.

Öğrencilere farklı odalarda bazı görseller gösterilecektir. Deneklerden birine bir gözünün görebileceği ve hızlı geçen görseller diğer göze de doğrudan kendisine bakan ya da başka yönlere bakan insan görselleri gösterildi.

Fakat bu iki grup arasında şöyle bir fark var. Birinci grup önce bir odaya alınıyor ve onlara test edilecek odanın kameralarla izleneceği söyleniyor.

Onlara deniliyor ki, “birazdan bir odaya girip test edileceksiniz ancak bizler de sizi kameralardan izliyor olacağız.” Diğer grup için böyle bir durum söz konusu değil.

Odalara alınan denekler, hızlı görsellerin geçirildiği teste tabi tutuldular. Burada izlendiğini bilen deneklerde şöyle bir farklılık gözlemlendi.

Bu denekler ister kendilerine bakıyor olun ister başka yönlere bakıyor olsun insan görsellerini diğerlerinden daha hızlı fark ettiler. Kendisine doğrudan bakanları ise daha hızlı fark ettiler ve tepki gösterdiler.

Sonra her iki gruba yani izlendiğini bilen ve izlenmeyen gruba normal geometrik şekiller gösterildi ancak bu sefer her iki grupta aynı farkındalık ortaya çıktı.

Seymour bu hızlı farkındalığı bizim içgüdüsel olarak vahşi hayvan doğasındaki hayatta kalma içgüdüyle bağlantılı olduğunu söylüyor.

Yani insan figürü olduğunda izlendiğini bilen deneklerde beyinde birtakım mekanizmalar devreye giriyor. İnsan iradesinin dışında gelişen bir olay bu.

Diğer taraftan insanın duyusal algısını da istemsizce bozan bir durum söz konusu.

Bu deney, gözetleme toplumunun ruh sağlığı ile ilgili ilginç veriler sunuyor bize. Yani insanlar izlendiğinin farkında ve açıkçası ne sebeple izlendiklerini de biliyorlar. Fakat ortada bilinç dışı bir şeyler de oluyor.

Birileri biz farkında olmadan beynimizin işletim sistemine müdahale ediyor. Ve bu durum zamanla insanların ruh sağlığını önemli ölçüde etkiliyor. Bir bakıma insan doğasının vahşileşmesine de neden olabiliyor.

İzlendiğini bilmek duygusu insanlarda sosyal anksiyete bozukluğuna sebep oluyor ve beyin istemsizce sistemini bozuyor. Belki de tam olarak istenen budur.

Bugün Türkiye’deki hemen her okul, kamera sistemleriyle donatılmıştır. Öğrenciler de öğretmenler de izlendiklerinin farkındadır ancak bunun yukarıda bahsettiğim sebeplerden ötürü olumlu bulmakladırlar.

Peki, deneyde de görüldüğü gibi ya farkında olmadan beynimiz bize oyun oynuyorsa. İsterseniz bunu bir düşünelim.