Sudan Cumhuriyeti’nde 13 Nisan’da yaşanan silahlı çatışmalar endişe verici boyutlara ulaştı. Sudan'ın üst düzey iki askeri aktörü arasındaki güç mücadelesi, art arda üçüncü kez ölümcül bir çatışmaya dönüştü.
Ülkenin fiili Devlet Başkanı General Abdel Fattah al-Burhan
liderliğindeki ordu ile Hamideti olarak bilinen Mohamed Hamdan Dagalo
liderliğindeki Paramiliter Güçleri arasında aylardır gerginlik vardı.
Uluslararası medya kaynaklarında çıkan haberlere göre, 200’ün
üzerinde sivilin hayatını kaybettiği 900’den fazla kişinin yaralandığı
belirtiliyor. Hâlbuki 18 ay önce Hamideti, zamanın askeri-sivil geçiş
hükümetine karşı askeri darbe gerçekleştiren Burhan’a destek vermişti.
Peki,
ne oldu ordu ile ‘’Paramiliter Güçler Örgütü’’ karşı karşıya geldi?
Önce
‘’Paramiliter Güçler’’ örgütü hakkında kısa bilgi verelim. Sudan
ordusu, devrik Devlet Başkanı Ömer el-Beşir dönemlerinde Darfur’da Hamideti
liderliğinde ‘’Paramiliter Güçler’’ örgütü
kurulmuştu. Bizzat devlet tarafında kurulan bu örgüt, Sudan’ın birçok yerinde
faaliyet gösteriyordu.
Mevcut duruma göre Hamideti, 50 ile 100 bin arasında tahmin
edilen paralel bir orduya sahip olduğu tahmin ediliyor. Sudan’ın mevcut Devlet
Başkanı Abdel Fattah al-Burhan bu durumu kendisine karşı tehdit olarak görüyor.
Bu nedenle ‘’Paramiliter Güçler’’ örgütünün
mevcut siyasi sisteme bağlanmasını istiyor.
Buna karşı Hamideti ise, ‘’bunun ancak sivil yönetime geçilmesinin ardından mümkün
olabileceğini’’ belirtiyor. Bu bağlamda ordu ile ‘’örgüt’’ arasında yaşanan tartışmalar ülkeyi istikrarsızlaştıracak
bir çatışmaya dönüştü.
Hamideti, kendisini Sudan’ın geleceğinde vazgeçilmez bir
aktör olarak görüyor ama geçmişine baktığımızda oldukça zikzaklı bir geçmişe
sahip olduğunu görürüz. Örneğin, önce Ömer el-Beşir’in yanında yer almış ve
2013’te isyanları bastırmıştı. Ancak 2019 isyanı sırasında Beşir’i yarı yolda
bırakmıştı.
Hangi
eksiklikler çatışmayı doğurdu?
Ekim 2021’deki darbeden bu yana Sudan, askerlerin
oluşturduğu konsey tarafından yönetiliyor. Ancak iktidarı yeniden sivillerin
eline verecek bir anlaşma çerçevesi Aralık 2022’de mutabakat sağlanmıştı. Ne
yazık ki ayrıntılarda anlaşamadılar ve görüşmeler başarısızlıkla sonuçlandı.
Bu bağlamda Sudan’da devam eden siyasi süreç ve ürettiği
Çerçeve Anlaşma ile ilgili şu üç hususun altını özellikle çizmek isterim.
Bunlardan birincisi:
Aktörler, anlaşmanın üzerine inşa edildiği siyasi sürecin başarısı için değil,
kişisel menfaatlerini ön plana çıkarmış olmalarıdır. İkincisi, siyasi sürecin yönetilmesinde usulün belirlenmemiş
olması, taraflar arasında krizi derinleştirmiştir. Üçüncüsü, söz konusu anlaşmadan doğabilecek olumlu sonuçların
üzerinde durulmaması çatışmaya zemin hazırlamıştır.
Sonuç
Sudan’ın ekonomik ve siyasi durumu her zamankinden daha
tehlikeli bir noktaya doğru ilerlemektedir. Bu tehlikeli gidiş durdurulmazsa
Sudan, Yemen gibi perişan alacak. Bunu engellemek ve sorunu çözmek için, Türkiye,
Mısır, Sudi Arabistan ve Pakistan dışişleri Sudanlı taraflarla da görüşerek
aktif rol almalıdır.
Not: Herkesin Ramazan Bayramını tebrik eder, sevgi ve
saygıyla selamlarım.