Modernizmin dayattığı kimi kalıpları sevmedim. Aslında bu emri vakiler, uzun süren psiko-sosyal bir çalışmanın ürünü olarak hayatımıza girdi. Yeni tasarımlar, kodlamalar hep toplumu dizayn etme çabasının bilinçli sonuçları. İnsanı ilgilendiren hiçbir şey spontane yahut kendiliğinden gerçekleşmiş değil. Toplumsal başkalaşımların kısa bir zaman diliminde gerçekleşmediğini biliyoruz.

İşte modern dünyanın zorla giydirdiği cinsiyet kimliklerimiz, rollerimiz bu nedenle yapay ve insan doğasına aykırılık taşıyor. Yavaş ve sistematik bir planlama sonucu toplumsal bir hazır bulunmuşluk, kabullenme ile karşılaşmış olsa da bunun insanın doğal yapısına uygunluğu tartışılır.

Kadın ve erkeğe yüklenen roller bir yana üçüncü bir cins peyda etme çaba ve çalışması da uzun zamandır oyun kurucuların gündeminde. Buna ilişkin planlamalar belli bir sistematik çerçevesinde sürdürülüyor. Üçüncü cins oluşturma amacının ürkütücülüğü bir yana kadın ve erkeğe giydirilen gömlekler artık patladı, kimlikler bu gömlekleri, kalıpları taşıyamıyor!

Erkekleşmiş kadınlar, kadınlaşmış erkekler bir yana iç içe girmiş roller tatminsiz ve mutsuz kişileri piyasaya salıyor. Aile kavramı çöküyor, çocuk eğitimi havada, boşanmalar tarihin zirvesine ulaşmış, herkes sosyal medya bağımlısı ve oluşturduğu yalancı, kurgusal bir kimlik üzerinden sanal dünyada onaylanarak kabul görmek istiyor.

Birey olamamış kişiler, hakiki dünyada varlık gösterememişler insan doğasının ihtiyaç duyduğu sanal ve sahte bir dünyada tatmin etmeye çalışıyor. Herkes bencil ve kendisini merkeze alan bir dünya oluşturmanın peşinde. Anne babaların dün pışpışlayarak yetiştirdiği şımarık çocuklar bugünün bencil yetişkinleri olarak herhangi bir kişiyi de durumu da sıkıntıyı da idare edip düzen sağlama amaç ve becerisinden yoksun.

Kimlik kargaşasıyla cinsiyet rollerinin çatışmasının ürünü kişiler önce kendileri sonra diğer herkes ve her şeyle savaşan tembel, tatminsiz, hırslı, bencil, fırsatçı tipler olarak toplumsal yığınları oluşturuyor. Kalabalık yapmaktan başka bir işe yaramayan insanlar topluluğu öncelikle kendi içlerindeki savaşın mağlubu olmuş!

Erkekler kadınlardan rol devşirmiş nazlı niyazlı, zora gelmeyen, zorluk çekmeyen tiplere dönüşmüş. Kadınlar, “güçlü kadın” iddiasının kendilerine bir tür erkekleşme getirdiğini, erkeğe ait olan yük ve sorumluluğu yüklediğini fark etmemiş.

Erkeğin çoktan omuzlarından attığı sorumluluk, koordine, aile düzenini kurma ve koruma, koca ve baba olma vazifesinin kendisine ihale edildiğini anlamamış. Işıltılarla sunulan “güçlü kadın” imgesinin modern dünyanın kadını erkekleştirme, erkeği de kadınsılaştırma buna bağlı cinsiyet kimliklerini iç içe geçirerek başta aile sonra toplumsal düzeni bozma girişimlerinden biri olduğunu fark edememiş.

İnsan fıtratına bu aykırılık başta aile olmak üzere toplumsal yapıyı sarsa sarsa ilerliyor. Umarım çok geç olmadan bir farkındalık yaşarız da her şey aslına rücu etmeye başlar. Dünya kadınlar günü yazısı böyle olsun istemezdim ama gerçekleri konuşmaya her zaman ihtiyaç bulunur…