Bir sabah uyandığınızda cebinize her gün 86.400 altın sikke konduğunu düşünün. Bu sikkeleri harcamak zorundasınız çünkü ertesi gün hepsi yok oluyor. İşte zaman tam da bu… Sonsuz sandığımız ama her saniyesi kum saatinden kayıp giden bir hazine. Dünya Sağlık Örgütü’nün 2024 raporuna göre insanlık bu hazineyi stresle tüketerek kendini hasta ediyor. Tokyo’daki bir ofiste sabahın erken saatlerinde ekrana kilitlenen bir çalışan, New York’ta gece yarısı proje teslimi için ter döken bir tasarımcı, İstanbul’da trafikte kaybolan bir girişimci… Hepsi aynı gerçeğe koşuyor kelime tılsıncısı Margaret Atwood’un dediği gibi “Zaman bir illüzyondur ama açlığı gerçektir” ve bu açlık modern insanı adeta bir tükenmişlik makinesine dönüştürüyor.
Zamanı “yönetmek” için koştururken aslında kendimizi yönetimsiz bırakıyoruz. Sabah alarmıyla başlayan toplantı hatırlatıcılarıyla devam eden gece yarısı e-postalarıyla biten bir maraton… Bu çılgın tempoda Japonya’da karoshi yani “aşırı çalışmaya bağlı ölüm” vakaları son on yılda %27 arttı. Japon Çalışma Bakanlığı’nın 2023 verileri, her yıl binlerce insanın bu sessiz salgınla mücadele ettiğini gösteriyor. Peki İtalya’nın sakin şehir kasabaları neden trafik ışığı kullanmıyor? Çünkü orada zaman, insanın nefes alışına ayak uyduruyor. Toskana’da bir kasaba meydanında oturup kahvenizi yudumlarken saatlerin nasıl eriyip gittiğini anlamıyorsunuz. Taş döşeli sokaklarda çocukların koşuşturması, yaşlı bir çiftin el ele yürüyüşü, fırından yükselen taze ekmeğin kokusu… Hepsi “insan ritmi” denen o büyülü temponun parçası. Sanki kültür muhafızı Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Saatleri Ayarlama Enstitüsü”ndeki karakterler gibi, bu kasabalarda zaman bir melodiye dönüşüyor. Tanpınar’ın romanında ironiyle eleştirdiği “zamanı düzeltme” takıntısı, bugünün verimlilik çılgınlığına adeta bir ayna tutuyor. “Zamanı ayarlamak, ruhumuzu ayarsız bırakır” diyen bu metafor, Toskana’nın sessiz sokaklarında yeniden anlam kazanıyor.
Teknoloji “kurtarıcı” mı yoksa “zaman hırsızı” mı? Akıllı saatler adımlarımızı sayıyor, yapay zekâ planlar yapıyor ama ruhumuz “yetiyorum” diye çığlık atıyor. Düşüncenin iz sürücüsü Byung-Chul Han’ın “Yorgunluk Toplumu”nda uyardığı gibi, “Verimlilik takıntısı, bizi özgürlük yerine köleliğe sürüklüyor” ve bu kölelik, Oslo’daki Zaman Müzesi’nde sergilenen antik güneş saatlerinin fısıltısına dönüşmüş durumda. Müzedeki bir enstalasyonda, 18. yüzyıldan kalma bir kum saati ile yan yana duran dijital bir saat, insanlığın zamanla ilişkisindeki paradoksu gözler önüne seriyor. “Zamanı saymak yerine onunla dans etmelisin” diyen bu sessiz çığlık, Olga Tokarczuk’un 2018 Nobel Edebiyat Ödülü konuşmasında vurguladığı *“yavaş anlatının gücü”*nü hatırlatıyor. Tokarczuk’a göre, “Hikâyeler, zamanı insanlaştırmanın en kadim yoludur” ve belki de çözüm, bu hikâyeleri yeniden keşfetmekte…
Çözüm belki de “durmakta”… İspanya’nın Bask bölgesinde ayda bir gün sokaklar araçlara kapanıyor. İnsanlar bisikletleriyle, kitaplarıyla, çocuklarının elini tutarak caddeleri dolduruyor. Bisiklet tekerleklerinin çıkardığı hafif tıkırtılar, sokak müzisyenlerinin gitar sesleri, bir büfede demlenen kahvenin buharı… Hepsi, Gabriel García Márquez’in Yüzyıllık Yalnızlık’taki Macondo kasabasının büyüsünü anımsatıyor. Destansı yazar Márquez’in 1982 Nobel konuşmasında dediği gibi, “Hayat anlatılmak için yaşanır” ve bu anlatıyı beslemek için an’ları yakalamak şart. Bir çınar yaprağının yere düşüşünü izlemek, sevdiceğinizle paylaştığınız bir kahve molası, sabah rüzgârının yüzünüzü okşayışı… İşte bankanızdaki zamanı gerçek anlamda “biriktirmenin” yolu.
Ve son bir soru Zamanınızı harcarken geriye ne bırakıyorsunuz? Belki de cevap, Orhan Pamuk’un Masumiyet Müzesi’nde sergilediği gibi, kaybolan anıların içinde saklı. Pamuk’un 2006 Nobel konuşmasında dediği gibi, “Müzeler, zamanı dondurmanın değil, ona saygı duymanın aracıdır” ve belki de hepimizin içinde kurması gereken bir müze var. Sabah güneşinin pencerenizdeki dansı, akşam yemeğinde paylaştığınız bir hikâye, yıldızların size göz kırptığı o anlık sessizlik… Çünkü zaman bankasındaki gerçek birikim, anılarınızın katılım getirisidir ve bu getiri hiçbir borsada işlem görmüyor.