"Va Mutasımah!"
Ramazan coşkusunu hem Filistinlilere hem de tüm İslam âlemine zehir etmeyi alışkanlık haline getirmiş olan işgalci İsrail, bu yılı da es geçmedi. 4 Mart 2023 Salı gününü 5 Mart Çarşamba’ya bağlayan gece yarısı Mescid-i Aksa külliyesinde yer alan Kıble Mescidi’nde itikafa giren Müslümanları, mescitten çıkarmak için işgalci İsrail güçleri saldırı düzenledi. Ses bombaları, göz yaşartıcı gaz kapsülleri, kauçuk kaplı mermiler aralıksız mescidin içerisine atıldı. Bir grup işgalci askeri, Kıble Mescidi’nin çatısına çıkarak -geçen yıl yaptıkları gibi- tavanda yer alan vitrayları kırıp yerlere atarak, tavandan aşağı doğru saldırılarını sürdürdüler. Mescit kapılarının kırılıp her yerin tahrip edildiği olaylarda yüzlerce Filistinli gözaltına alındı. Aksa Külliyesi’nin sağlık merkezinin yerle bir edildiği olaylarda yaralılara müdahale etmek için gelen sağlık görevlileri dövüldü. Erkeklerden ve hanımefendilerden oluşan grubun mescit içinde sıkıştırıldıkları yerlerde coplarla ağır biçimde darb edildiği ekranlara yansıyordu.
Müslümanların
mübarek Ramazan ayının sürdüğü günler aynı zamanda Fanatik Yahudi
yerleşimcilerin de kutsal saydıkları Pesah (Hamursuz) Bayramı’na denk geliyor.
Bu bayram süresince kimi Siyonistler, Mescid-i Aksa içine kurban kesmek için
geleceği haberleri Filistinlileri endişelendirdiği için Aksa’yı korumaya dönük
geniş katılımlı bir refleks mevcuttu. Cuma namazlarına 250 bin kişinin katıldığı,
teravihlerin, teheccüd namazlarının muazzam kalabalıklarla kılındığı bu günler,
işgalci İsrail’i de rahatsız ediyor. Böylesine güzide birliktelikleri dağıtmak
isteyen işgal yönetimi, bölgede tuttuğu ve Filistinlilerin “Mustağrib” olarak
adlandırdıkları ajanlar eliyle, kendine yönelik provokatif saldırılar
düzenletiyor. Örneğin, kamera kayıtlarına yansıyan ve mescidin içinde işgalciye
havai fişekle saldıran kişinin amacı ne olabilir? Avluda olsa bir amacı
olabilir ama mescidin içinde yapılan bu saldırının bizzat mescide zarar
verdiğini, içerde daha büyük kaos oluşturduğunu ve kalkanlı zırhlı işgalci
yerine Müslümanlara zarar verdiğini tahmin etmek zor değil. Mescid-i Aksa’ya
giden herkes bilir ki, kapılar sıkı denetim altındadır. Özellikle Filistinli
iseniz, çok daha sıkı aranırsınız. Külliye’den uzaklaştırma cezası alanlar,
arananlar, şüpheliler derken tüm Filistinliler, işgalci tarafından sıkı
aramalardan geçirilerek külliyeye alınırlar. Bu kadar havai fişeğin mescide
nasıl girdiği bu bağlamda önemli bir sorudur.
Aksa’da
başlayan tedhiş olayları Filistinli bir hanımefendinin kan içinde kalmış
başörtüsünün paylaşılmasıyla ayyuka çıktı. Bu olaydan kısa süre sonra kanlı
başörtüsünün karikatürü çizilmiş ve üzerinde “Va Mutasımah!” (Neredesin ey
Halife Mutasım!”) yazıyordu. Ummu’l Fahm’dan, Tamra’dan, Riyna’dan, Kefr
Kina’dan, Hayfa’dan, Baka el-Garbiyye’den, Arraba’dan, Kefr Menda’dan, Şefa
Amr’dan ve Sahnin’den sokaklara çıkan binler, Batı Şeria’nın şehirleri, tüm varlığıyla
Gazze ve pek çok İslam şehrinde Müslümanlar sokaklara akarak yaşananları
protesto ettiler. Gazze, Kudüs için öne çıkıp işgal altındaki topraklara
sınırlı sayıda roket göndererek hassasiyetini gösterdi.
“Va
Mutasımah!” yazılı karikatür, ilginç bir şekilde, Halife Mutasım’ın bir
anda sosyal medyada gündem olmasına neden oldu. Vakt-i zamanında Rumlar
tarafından saldırıya uğrayan Ammuriye’de (Bugün İstanbul ile Çukurova arasında
Bizans askeri yolu üzerinde bulunan şimdilerde yalnızca kalıntıları kalmış olan
bir şehir) Müslüman bir hanımefendinin
işkenceye uğradığı, kadının “Va Mutasımah!” (Neredesin ey Halife
Mutasım!”) dediği, bunu duyan Rum valisinin kadınla dalga geçerek: “Mu’tasım
beyaz atlı ordularıyla ordularıyla şimdi gelir ve kurtarır seni.” dediği
Halife Mutasım’a ulaşır. Halife, elinde tuttuğu en sevdiği içeceği birden yere
bırakıp, “O kadını esaretten kurtarmadan bana yeme içme yok!” der.
Esaret altındaki bir hanımefendiyi kurtarmak için derhal bir ordu kurulur. Bir
hanımefendi için koca bir ordu! Binlerce kişilik süvari birliğiyle şehrin
üzerine yürüyen Halife Mutasım, valiye şöyle bir mektup gönderir: “Müminlerin
Emiri Mutasım Billah’dan, Rumların köpeğine! Esir aldığın bacımı derhal serbest
bırakmazsan sana öyle bir ordu hazırlıyorum ki, bir ucu burada (Bağdat’ta)
diğer ucu da orada (Ammuriye’de) olacak.” Halife dediğini yapar, şehri fethedip, valiyi öldürür, hanımefendiyi esaretten
kurtarır.
Böylesine bir gücü, kalkanı, dayanışmayı kim istemez.
Bugün dünyanın neresinde bir Hıristiyan zarar görse onun haklarını korumak için
pek çok kurum, kuruluş ve yapı devreye giriyor. Yahudiler de bugünün işgalci
İsrail’in vedahi ABD’nin koruması altındalar. Hatay’daki depremde bile işgalci
İsrail’den gelen kurtarma ekipleri şehirdeki Yahudileri ve Havra’daki dini
emanetleri kurtarmadı mı? Oysa Müslümanlar, sahipsiz. Suriye Müslümanları kimin
umurunda? Ya Yemen? Bağdat? Çeçenistan? Mısır? Mekke ve Medine’den sonraki
mübarek belde Kudüs ve Mescid-i Aksa’ya yapılan zulümler, botlarla kirletilen
mescitler, kan revan içinde bırakılan Müslümanlar kimin umurunda? Arap Birliği,
İslam Konferans Örgütü nerede? Milyonlarca Müslümanın yaşadığı ülkeler nerede?
Cılız tepkiler, hamasi nutuklar ötesine geçmeyen görüntüler var. Tepkiler o
kadar zayıftı ki, işgalci İsrail, ilk olaylardan sonraki günde de bir sonraki
günde de ve muhtemelen bu yazı yazılırken de saldırılarına, tutuklamalarına,
yakaladıkları Filistinlileri Aksa’da uzak tutma cezası vererek mabedimizi
yalnızlaştırma çabalarına aralıksız devam ediyor.
İslam dünyası, büyük bir özeleştiri yapıp toparlanıp
sistematik müdahalede bulunmazsa, Mescid-i Aksa’yı, Harem-i İbrahim’in kaderi
bekliyor!