75 yıllık işgalin 16 yıllık kısmını tam bir abluka ile geçiren Gazze, nefes almakta zorlanıyordu. Çevresindeki ülkeler peş peşe işgalci İsrail ile normalleşme kuyruğuna girmişti. Dünya nezdinde Gazze'nin durumu kimselerin umurunda değildi. Mescid-i Aksâ böylesine bir ortamda durmaksızın taciz ediliyor, yıkılma tehlikesi yaşıyordu.
75 yıllık işgalin 16 yıllık kısmını tam bir abluka ile geçiren Gazze, nefes almakta zorlanıyordu. Çevresindeki ülkeler peş peşe işgalci İsrail ile normalleşme kuyruğuna girmişti. Dünya nezdinde Gazze’nin durumu kimselerin umurunda değildi. Mescid-i Aksâ böylesine bir ortamda durmaksızın taciz ediliyor, yıkılma tehlikesi yaşıyordu. Yılların getirdiği daralmışlık, kuşatılmışlık ve bunalmışlıkla Gazze, 7 Ekim 2023 günü, işgalcinin üzerine atıldı. Resmî verilere göre Gazzeli direnişçiler 1200 işgalci öldürüldü. Yüzlercesi esir alındı. Sonrasında da işgalcinin yanıtı soykırım olarak ortaya çıktı. Gazze, baştan sona yıkıldı. 50 binden fazla şehid verildi. 15 ay sonra taraflar arasında kalıcı ateşkes ortamı oluştu. 17 Ocak 2025 tarihi itibarıyla, soykırımın 468. Gününde anlaşma sağlandı.
İşgalci İsrail bu anlaşma ile kazandı mı? İsrail, kurulduğu günden bu yana en büyük asker kaybını Aksâ Tufanı ve sonrasında yaşadı, sayıları hâlâ net olarak bilmiyoruz. Gazze sınırı boyunca ve Lübnan sınırı hattında yaşayan yüz binlerce Yahudi bulundukları yerlerden kaçarak ülke içinde mülteci konumuna düştü. Aksâ Tufanı sonrası panikle ülkelerini terk eden ve resmî rakamlara göre sayıları 550 bin kişiyi geçen Yahudi, bir daha geri dönmedi. Savaşın büyümesi, Hizbullah’ın ve Yemen’in dahil olmaları sonrası İsrail’den kaçan vatandaşların sayısı ise belli değil. Ülke içinde batan ticaretten, yok olan turizm sektöründen kaynaklı kaybın milyarlarca dolara karşılık geleceğini hesaplamak zor olmamalı. İsrail pasaportunun bir değerinin kalmadığını, Yahudilerin yeniden dirilttik diye övündükleri dillerini uyrukları belli olmasın diye korkudan konuşamadıkları bir sürece girdiklerini de hepimiz görüyoruz, sayısız örnek var. Uluslararası Adalet Divanı tarafından suçlu bulunan Netenyahu’nun ve soykırımda görev alan her bir işgalcinin ömürlerinin sonuna kadar rahat gezemeyecekleri ve her an tutuklanma korkusu yaşayacaklarını da kayıp olarak not alalım. Tüm bu saydıklarımızın dışında özellikle sinema sektöründe milyarlarca dolar ve uzun yıllaremek harcanarak ortaya çıkarılan “mağdur Yahudi” imajının bir kez daha toparlanamayacak şekilde yok olduğu da işgalcinin kayıpları arasında sayılmalıdır. Efsaneleştirilen, mitleştirilen istihbarat örgüyü MOSSAD’ın nasıl darmadağın olduğunu, savaş boyunca hiçbir Hamas liderinin yerini ve esirleri tespit edemediğini de görmüş olduk. İsrail’in paha biçilmez yenilmezlik ve her şeyi bilir olma algısı çöpe gitmiştir. Bu kayıpların telafisi yoktur.
Netenyahu, Gazzelileri Sina Çölü’ne sürmeyi hedeflemiş, planlamış bağlantılarını da hazırlamış Mısır’la vardıkları anlaşmalar sonrası haritalar bile paylaşılmıştı, çöpe atıldı. İşgalciler Gazze’yi tamamen ele geçirip yerleşim yerleri yapacaklardı, planlamıştı hatta yerleşimci turları bile yapılıyordu; bu da çöpe atıldı. Netenyahu,Hamas’ı tamamen yok etmeyi vaad etmişti ama Hamas kaya gibi yerinde duruyor, ABD’nin açıklamasına göre kaybedilen direnişçi kadar yerine direnişçi geldi, değişen bir şey yok. Tel Aviv caddelerinde esir ailelerinin dışında kimseden ses çıkmıyor. Anlaşma sonrası sevinç gösterileri yapan kitleler de yoktur. Anlaşmanın kazananı ABD’nin zorlamasıyla anlaşma imzalamak zorunda kalan işgalci İsrail değildir.
Gazze cephesine baktığımızda İsmail Heniyye, Yahya Sinvar ve Salih el-Aruri gibi liderlerini şehit vermesi büyük kayıplardır. 50 binden fazla Müslümanın şehid olması da telafisi olmayan bir kayıptır. Gazze’nin alt ve üst yapısı ve neredeyse tüm yerleşimlerinin yıkılması da korkunç bir ekonomik yük ortaya çıkarmıştır.Bununla birlikte işgalci İsrail’e tarihinin en büyük askeri kaybını Hamas yaşatmıştır. İsrail ve kendisine tam destek veren ABD, İngiltere ve Fransa’nın tam kapasite askeri desteğine, 80 bin tondan fazla atılan bombaya, sayısız zırhlı araçla yapılan kara harekâtına rağmen Gazze teslim olmamıştır, esirler ele geçirilememiştir, Hamas yok edilememiştir. Filistin’in uluslararası meşruiyeti, tanınırlığı ve saygınlığı artmıştır. Filistin, devlet olamaya en yakın olduğu dönemi yaşamaktadır. Arap halkları Gazze’ye yakın dururken, İsrail’e ses çıkaramayan iktidarlarla araları daha fazla açılmıştır. Soykırım sürecinde, Batı’nın yüzlerce yılda oluşturduğu “insan hakları”, “çocuk hakları” gibi kavramların yalnızca sarışın ve mavi gözlüler için geçerli olduğu, Batı’nın bu değerlere evrensel anlamda sahip çıkmadığı net biçimde ortaya çıkmıştır. Hemen her ülkede İsrail’e ve yandaşlarına yönelik ürünlere boykot çalışmaları yapılmış ve bunun küresel ekonomide bir karşılığı muhakkak olmuştur. Gazze direnişinin dolaylı bir sonucu Suriye’de devrimin gerçekleşmesidir. Ukrayna Savaşı ile zayıflayan Rusya, İsrail ile çatışmalar nedeniyle zayıflayan Hizbullah sonrasında Suriye’de devrimin önü açılmıştır. Suriye devriminin de Filistin’in bağımsızlığına katkısı olacaktır. İşgalci İsrail kurulduğundan beri etrafında kukla devletler ve çapulcu ordular varken Suriye’de Türkiye desteği ile oluşturulacak düzenli ordunun Filistin’e tarihi desteği olacağı muhakkaktır. Her şeyin ötesinde Gazze’de gerçekleşen tertemiz direnişin, zulme uğrayan halkın gösterdiği erdemli duruştan etkilenen on binlerce Avrupalı Müslüman olmuştur, bu kazancın karşılığı yoktur. Gazze’nin, Batı Şeria’nın Halep’in, İstanbul’un ve dahi onlarca başkentin sokaklarında milyonlar Gazze’yi kutlamaktadır. Dünya çapında sokaklara dökülen milyonlarca insan,savaşta Gazze’nin kazandığını haykırmaktadır.
Buraya kayıt düşülsün: İsrail ulaşabileceği en büyük sınırlara ulaşmıştır, bundan sonrası adım adım küçülmekten ibarettir. Afganistan, Bangladeş ve Suriye devrimi sonrası içinde bulunduğumuz yıllar yeni halk hareketlerine gebedir. Filistin, hiç olmadığı kadar -Allah’ın izniyle- zafere yakındır.