Şair- Yazar Duran Boz ve Şair-Yazar Yasin Mortaş'ı geçtiğimiz hafta Millî Eğitim Bakanlığı Öğretmen Akademileri programı dolayısıyla öğretmenlerle buluşturmuştuk.
Şair-
Yazar Duran Boz ve Şair-Yazar Yasin Mortaş’ı geçtiğimiz hafta Millî Eğitim
Bakanlığı Öğretmen Akademileri programı dolayısıyla öğretmenlerle buluşturmuştuk.
Şairlerimiz, akabinde Hilvan Şiir Akşamı dolayısıyla Hilvan’da öğretmen ve
öğrencilere bir şiir ziyafeti vermişti. Şair Duran Boz ve Yasin Mortaş’ın
katıldığı Hilvan şiir akşamına Urfa’dan şair, gazelhan ve halk ozanları da
iştirak etmişti.
Urfa’daki
öğretmen akademileri programında şair yazar Duran Boz konuşmacıydı. Onun
konuşmalarını kolaylaştırmak adına da yol arkadaşı Yasin Mortaş moderatörlük
yapmıştı. Programın konusu “Yedi Güzel Adam ve Edebiyat Dergileri” idi. Konu
Yedi Güzel Adam olunca ister istemez sorular da şu minvalden gelecekti. “Yedi
Güzel Adam kendilerini saymayı unutmuşlarmıydı? Sayıları bazen dokuz bazen on
bir oluyorlar. Yedi Güzel Adam ismini kim verdi bunlara? Yedi Güzel Adam
edebiyatta bir çığır açmışlar mıydı?” Sorular uzatılabilirdi. Program öncesinde
bu soruların çoğu Duran Boz’a sorulmuş olacak ki üstadımız toptan bir cevap
vermek zorunda kalmıştı.
“Mademki
bu ediplere, Yedi Güzel Adam deniliyor, mademki bir sıralama yapılıyor, mademki
bizim dışında böyle bir adlandırma yapılıyor. Bu güzel adamların ustası
Rahmetli Necip Fazıl Kısakürek’tir. Bu güzel adamların her biri rahmetli Necip
Fazıl’ın ruhunun çocuklarıdır. Ki rahmetli Necip Fazıl, ruhumun çocuğu
ifadesini rahmetli Sezai Karakoç için söylemişti.” Ama Duran Boz, bir genelleme
yaparak bu tanımı kategorik bir hale getirmişti. Yani Yedi Güzel adam için bu
kurguyu disipline etmişti. Yine Duran Boz hocamız Yedi Güzel adam için bu
sayının rakamsal değerinin önemli olmadığını, bunun bir metafor olduğunu,
sayının dört yüz güzel adam da olabileceğini belirtmişti.
Necip
Fazıl’ın çok güzel bir beyti var. Bu beyti ne zaman ve kim için yazdığını
bilmiyorum. Ama Yedi Güzel Adam için bu beyti yazsa yeridir.
“Surda
bir gedik açtık mukaddes mi mukaddes/ Artık ey kahpe rüzgâr ne yönde esersen
es.”
Necip
Fazıl’a göre Yedi Güzel Adam; yeryüzünde bize (insanlığa) bir sesi taşımanın,
bir soluğu taşımanın, evrensel insan sıcaklığını bir abidesini inşa etmiştir.
Bunun için Duran Boz da mutludur, biz de mutluyuz. En azından biz iyi insanlar
yetiştirdiğimiz için mutluyuz demiştir Necip Fazıl. Çünkü insanlar zulüm
makinesi de olabiliyor, haytalık ta yapabiliyor. İnsan cömert de olabiliyor.
Edebiyat, Yedi Güzel Adam’ın şahsında güzelleştiği için
Duran Boz böyle bir tanımlama yapıyordu. Bir dönem edebiyatın pespayeliğine
karşı, anlamsızlığına karşı, haz ve hızına karşılık bu arkadaşlar bir isyan
ahlakıyla başkaldırı yapmışlardı. Yeniliklerini ne birinciden ne de ikinciden
tavır alarak yapmışlardı. Her ne kadar “İkinci Yeniciler” Yedi Güzel Adam’dan
bazılarını gruplarına katma girişimleri olsa da fikir olarak bakış olarak
ayrıydılar.
Duran
Boz, Yedi Güzel Adam içinde en çok Nuri Pakdil ile yol yürümüştür. Onun yolu
bizim de yolumuzdur. Hakikate dair verdiği örnekler farklı olsa da misalin
içindeki mesajlar bizi bağlıyor. Konuşmasının bir yerinde yine Nuri Pakdil’in
bir kitabından bahsetti Duran Boz, Sükût Sûreti kitabı… Kitabın önsözü şu
beyitle başlıyor.
“Sözcüğün uzun
kavlinden
Bütün yönler silme
Mekke”
Bu
beyit insanlığın yönünün dünyanın kalbine yönelten bir şiirin kapısı değil mi.
Modern Türk Edebiyatında kaç şair entelektüel olma yolunda Mekke’yi mısraına
taşıyabilmiştir. Yine Duran Boz’a göre Nuri Pakdil'in şu beyti de Türk
edebiyatının şah beyitlerindendi.
“Dört halife
yürüyorlar kol kola
Ebubekir, Ömer
Osman ve Ali”
Modern edebiyat döneminde böyle ter ü taze
beyitleri görmek okuru yeni bir mecraya taşıyacak. Yaşanabilir bir edebiyat
vadisine sürükleyecektir. Belki de Yedi Güzel Adam bizim mahallenin Simurg’u
olacak. Hani bir gün, bir kuş sürüsü Simurg'un kanadından bir tüy bulmuş.
Simurg'un var olduğunu anlamışlardı. Ama uçtuğu vadide bir süre sonra
kendilerinin Simurg olduğunu anlamışlardı. Yedi Güzel Adam şu anda hayatta
değil. Belki onlar yaşarken mütevaziliklerinden böyle bir söylemde
bulunmadılar. Ama biz, bunu sarih bir
şekilde söylemeliyiz, anlatmalıyız. Sesimizi değil sözümüzü yükselterek.
Bütün
bunları niçin söylüyorum. Güncel olması açısından bir örnekle izah edeceğim.
Günümüzde Filistin’de Siyonistlerin soy kırımı devam etmekte. Dünyada herkes buna niye sessiz? Çünkü
Siyonistler dünyanın bütün silah kapasitelerini ellerinde bulunduruyor. Diğer
ülkeleri de kumpaslarla, Amerika’nın canavarlaşan dişi ile korkutuyor. Bunun
yanında Siyonistler her ülkede; akademide, sanatta, basın ve edebiyat dünyasında
pek çok propaganda yöntemine sahiptir. Mesela Siyonist propaganda bir ülkede
kimi manşete çekecekse bunun alt yapıları hazırlanır.
Çok
ilginçtir, ülkemizde seküler edebiyat ile Siyonist propaganda gizli bir anlaşma
zinciri yapmışçasına edebi faaliyetler devam ettiriliyor. Mesela Necip Fazıl
seküler şiirlerini 1928’de neşrettiği zamanlar seküler kesim “onun bir mısrası
bir millete şeref vermeye yeter, şimdiye kadar gelen şairlerin en büyüğü,”
demişti. Bunu hangi şiiri için söylemişti, ünlü kaldırımlar şiiri için
söylemişti. Daha sonra Necip Fazıl Abdülhakim Arvasi ile tanıştıktan sonra
eserlerinde tasavvufi düşüncenin izleri görüldü ve ona gerici şair, yobaz,
takunyalı şair denilmeye başlandı. Daha sonra Necip Fazıl için hapis
cezaları, ötekileştirmeler başlamıştı. Necip Fazıl’a yapılan bu Siyonist
propaganda ve ötekileştirme maalesef kökü mazide olmayıp kökü dışarıda
olanlarca yapılıyordu.
*Teşekkür: Hilvan Şiir Akşamı için programın
yapılmasında Şanlıurfa İl Millî Eğitim Müdürümüz Asım Sultanoğlu’na, Hilvan
İlçe Millî Eğitim Müdürümüz Sinan Ateş’e; Öğretmen Akademileri için il koordinatörümüz-İl
Millî Eğitim Müdür Yardımcımız Abdülkerim Yavuz’a teşekkür ederim. Bir teşekkür
daha. Programa iştirak eden şairlerimize
ve öğretmenlerimize teşekkür ederiz.