Meriç kıyısında Yunan mezalimi
2 Eylül 2015 tarihinde beş kişinin cansız bedeni Bodrum’un Akyarlar Mahallesi’ndeki Fenerburnu sahiline vurmuştu. O kişilerden biri Aylan bebekti. Yüzüstü kuma vurup duran hareketsiz çocuk görüntüsü çok etkileyiciydi. Manşetler Aylan bebekle doluyor, ressamlar onun resmini çiziyor, karikatüristler hüzünle çizimler yapıyordu. Dünya medyasının ve özelde Batı’nın Aylan bebeğe olan ilgisi bir adım öteye geçip onun gibi olan diğer çocuklara ulaşmadı; orada kaldı. Aylan bebeğe ağlayanlar gözyaşlarını tek bir çocuğa hasrederek konuyu kapattı. 2 Ekim 2022’de Eğriboz Adası açıklarında batan bir botta 20 kişi öldü. Otuz kişi hâlâ kayıp. Ölenlerden 13’ü çocuktu; kimsenin umurunda olmadı. Birleşmiş Milletler Uluslararası Göç Örgütü’nün resmî verilerine göre Akdeniz-Ege hattında ölen göçmen sayısı 25 bin.
2012 yılında
yakıcı bir ekonomik kriz yaşayan yüz milyarlarca euroluk borçlar için taviz
üstüne taviz veren ve kemer sıkma politikaları devam eden Yunanistan için
göçmen sorunu büyük bir imtihana dönüştü. Ülke içindeki kamplarda tutulan
göçmenler insanlık dışı şartlarda yaşamaya devam ederken bir yandan da yeni
göçmen girişlerini durdurmak için korkunç yöntemler seçti Yunanistan. Botları
zıpkınlamak, gelenleri soyup dövüp geri yollamak, küçük adalara atıp açlıktan
ölmelerini seyretmek gibi türlü yöntemler denendi. Yunanistan’ın AB’nin ileri
karakolu, gönüllü işkenceci profili de Avrupa’yı ikiye böldü. Bir kısım
Avrupalı göç akışını hayatın bir parçası olarak algılarken bir kısmı da bu
kitleleri tehdit olarak algılayıp sınırların daha sert kontrol edilmesini
istemekte.
Asya’dan yahut Afrika’dan Avrupa’ya doğru gerçekleşeen
göç hareketlerinin menzilinde hiçbir zaman Yunanistan olmamasına rağmen
Yunanistan’ın sergilediği tutum ya “Kral’dan daha çok Kralcı olmakla” ya da
“Avrupa Birliği fonları ve gayri resmî talimatlarıyla” açıklanabilir. Bugün AB Komisyonu'nun içişlerinden sorumlu üyesi Ylva
Johansson Yunanistan’ın geri itmelerle
ilgili tekrarlanan raporlardan endişe duyduğunu, söz konusu eylemin AB hukukuna
aykırı olduğunu vurgulaması ve her üye ülkenin sınırları için bir gözetleme
prosedürü kurmasının tavsiye edilmesi ne kadar gerçekçi tartışmak gerekir.
Zira, tekraren belirtmekte fayda var Yunanistan’ın geri göndermeye çalıştığı
hiçbir göçmen zaten Yunanistan’da kalmak istemiyor.
Tüm bu hukuksuzlukların ve
zulümlerin devam ettiği süreçte Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan 20 Eylül
2022’de Birleşmiş Milletler 77. Genel Kurul’unda Yunanistan’ın yaptıklarını
dünya kamuoyuyla paylaştı. 9 aylık Asım
bebek ve 4 yaşında Abdülvahap'ın Yunan sahil güvenliği tarafından botlarının
batırılması sonucu boğularak öldüğünü ifade edennErdoğan, "Yunanistan'ın
Ege ve Doğu Akdeniz'de göçmenlere yönelik zulümlerinin giderek arttığını
görüyoruz. Yeni Aylan bebek cesetleri kıyılara vurmasın diye çırpınırken
Yunanistan Ege'yi bir mülteci mezarlığına çeviriyor" dedikten
sonra "Bu acımasızlıklara bir dur deme vakti geldi"
diyerek konuyu kamuoyuyla paylaştı. Erdoğan günler boyunca Yunanistan’ı
eleştirmeye ve yaptıkları zulümleri kanıtlarıyla basına taşımaya devam etti.
Cumhurbaşkanımızın
Yunan iktidarını uluslararası arenada sıkıştırması başka sonuçlar doğurdu;
Yunan kontgerillası hortladı! Merç nehrinin Yunan tarafında örgütlenen çeteler
muhacirleri yakalayıp öldürüp paralarını gaspediyorlar. Bot batırma, adam
kaçırma işlerini de Yunan ordusundan aldıkları ihaleyle bu yapılar sürdürüyor.
Böylece Yunan iktidarının insan hakları karnesi zayıf not almamış oluyor.
El-Cezire, geçtiğimiz günlerde “gölge ordu” dediği bu yapıyı deşifre ederek
fotoğraf ve belge yayınladı. Yunan sınırını geçen kaç muhacirin sağ kaldığı
bilinmiyor, sınırı aşıp yürüyerek kaç kişinin Avrupa’nın içlerine “av” olmadan
geçtiği de meçhul. Şu an Avrupa’da yanında anne ve babası olmadığı halde bu
kıtaya geçen çocuklardan 18 bin 992’si resmî olarak kayıp durumda. Sanki
sınırda geçiş sayısını hesap eden bir çark varmış gibi verilen bu sayı gerçeğin
çok çok altında. Bu kadar çocuğun organ mafyalarınca mı çocuk istismarcısı
çetelerce mi kaçırıldıkları bilinmezken kontrgerillalar tarafından ele
geçirilen, öldürülen göçmen sayısını kim tespit edecek? Cinayet sayısını
katillere mi saydıracağız?
Faşizmin çığ gibi
yükseldiği Avrupa’da bir göçmenin Yunan sınırını geçse bile yürüyerek
Almanya’ya, Fransa’ya yahut İngiltere’ye sağ salim ulaşması bir hayal! İnsan
hakları edebiyatı yapıp Türkiye’yi eleştiren, mahkemelerimizden endişe duyan
Avrupa önce kendisine çeki düzen vermeli. Sınırları ve içi göçmen mezarlığına
dönüşen Avrupa, kontrgerillalar, çeteler eliyle katlettiği modern zamanın
köleleriyle ilgili hesap vermeli!