Dolar (USD)
35.50
Euro (EUR)
36.56
Gram Altın
3053.85
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
15 Ocak 2025

​Kar Düşünceleri...

Erir gider zaman gibi kar... Alıp götürür o da ötelere doğru, koynuna bırakılan, kendine emanet edilen kavgaları... aşkları... sevdaları... Ömür törpüsü olan, ama bir türlü bırakılıp gidilemeyen arkadaşları, eşleri, arkadaşlıkları... Ve dahi bağlılıkları...

O ki hep sükûnetle gelmez; çoğunlukla bir deli rüzgâr eşliğinde, tipiyle, boranla merhaba der. Ve her kar yağışında, yürekleri, mâzinin derinliklerine akıtılmışlar için çarpanlar yeniden dönerler acılarına... Yeniden kavuşurlar, karla kaplı sokakların sessizliğinde kavrula kavrula büyütüp, sonra da yine bir karlı günde yitirdikleri sevdalarına...

Karın yağışını bir de şair Arif Nihat Asya'dan okuyalım. Şair, "Kar Yağıyor" adlı yazısının bir bölümünde, karın günümüzdeki yağışıyla ilgili bakın neler yazmış:

Karacaoğlan’ın anlattığı gibi “Elif Elif” diye değil, nice başsız kalmış ailelerden her birine ayrı bir ad fısıldaya fısıldaya kar yağıyor.

Ötede boş yataklar, beride yalnızlık yastıklarına_artık_ilelebed kar yağacak.

Kimimizin üzerine rahmet rahmet çiçek yağacağına kar yağmakta... Kimimizin başına taş, suratına lânet, çamur, tükrük yağacağı yerde kar yağıyor.(...) Utançların kırmızısı, yasların karası, hastalıkların sarısı, korkuların külrengi, fitnelerin alacası üzerine muazzam bir yalan yığını halinde parça parça, yama yama, yorgan yorgan kar yağıyor.

(...)Donsunlar diye duygulara, yüreklere, vicdanlara, hatıralara, hafızalara kar yağıyor.

Gökten dökülen aklığı aracı kılarak, insanlara olan kırgınlığını ve kızgınlığını anlatan şair; bazılarının hak ettikleri daha başka şeyler olduğu halde, üzerlerine karın yağmasını, bir türlü içine sindiremiyor.

İşte bu kar... Sokağı, caddeyi, saçımızı, başımızı, üstüne yağdığı her şeyi beyaza beleyen kar... Beyazlığı cismimizi üşütürken, güzelliği, duruşu ve yağışı içimizi ısıtan kar... İşte bu kar... Sarar ak kollarıyla bizi, çağrıştırır hatıralarla yüklü geçmişi...

Mevsim kışsa bu şehirde... Ve bir mekânda oturup üç beş kişi, tutmuşsanız saatler boyu muhabbetin demini... Vakit gece yarısını çoktan geçmişse... Dışarı çıktığınızda etrafın karla kaplı olmasını ve karın ince ince yağıyor olmasını beklersiniz. Muhabbetin zihinlerde bıraktığı tada daha bir katkı sağlar böylece kar... Ve bu durum böyledir hep yıllardır... Yıllardır böyle olduğu için de içinizde bu beklenti hep vardır.

Ne var ki, bir türküde dendiği gibi de değildir artık karın yağışı... Der ya hani o türkü; "Kar yağar bardan bardan / Yollar kapandı kardan / Ne gelen var ne giden / Haber gelmez o yardan"

Kar sebebiyle türkülere girdik. Bari hemen peşini bırakmayalım ve karla ilgili bir kaç türküden söz etmeden bu bölümü kapatmayalım: Karda ayak izi fazlaca belli olacağından, kara basmadan, kıyıdan köşeden ve ayrıca da, dillere düşüp, dedikodu malzemesi yapılmaması için gece gelmesini istiyor sevgili, türküyü vasıta kılarak:

"Kara basma iz olur / Güzellerde naz olur

Gündüz gelme gece gel / Eller duyar söz olur"

Ya o uzun hava? Çoğunuz duymuşsunuzdur; feleğe sitemle dolu, söylenirken; ayrılığın ne büyük, ne dayanılmaz bir acı olduğunu derinden derine hissettiren, "vakitsiz ayrılığa" kızgınlığı dile getiren türküyü... "Karlı dağlı karanlığın bastı mı? / Zalim felek ayrılığın vakti mi?"

Zira şairin de (Feyzi Halıcı) dediği gibi, araya karlı dağlar girdi mi, sevgi ve muhabbet zora girer; belki de unutabilir insan: “Kar yağmıştır o dağlara / Nilgün beni unutmuştur.

Kar sadece türkülerde mi yer almıştır? Elbette ki hayır. Manilerde de yer bulmuştur kar. Ve Anadolu insanı, manilerle sevgiyi, dostluğu, insanlığı anlatırken, kardan da yararlanmış. İşte iki örnek:

Kar yağar burun burun /Durun ağalar durun

Önce yarimi görim/Sonra boynumu vurun.

Kar yağar kürek ister /Meyvalar direk ister

Yarim hamamdan çıkmış Öpmeğe yürek ister

Dedik ya! Son birkaç yıldır gelişi ve yağışı artık eskisi gibi sıkça ve çokça değil. Ne olduysa oldu, nasıl olduysa oldu; yok etmesini ve yıkmasını daha çok seven, sevgi kelimesini nefretle değiştiren insanoğlu, yüzyıllardır aynı ritimde yağan karı da küstürmesini bildi. Kış mevsimi bizi şaşırtıyor artık. Bu mevsimde yaşadıklarımıza şaşırıp kalıyoruz hep birlikte.

Hal böyle olunca a dostlar! Bizde tutup o eski yağışlardan... O yağışlardan aklımızda kalanlardan söz ediyoruz. Bizim yaşımızın yetmediği olaylardan bahsedeceğimiz yerlerde ise, büyüklerimizden dinlediklerimiz giriyor devreye... Oturup işte böyle methiye diziyoruz kara... Beyazlığına... Beyazın çağrıştırdıklarına...

Ya karın dondurduğu gövdeler... Onları kim hatırlıyor? Kim getiriyor aklına? Çoğumuz; tıpkı fıkrada olduğu gibi düşünüyoruz sanki. Hani; kadına hamamda yetiştirmişler, kocan dağda dondu diye. Cevap vermiş ya: " Vış anam, bu sıcağa kar mı dayanır?

Karın donduran ve üşüten fiziksel yüzü hep vardı ve bundan sonra da var olacak. Bizim dile getirdiğimiz ise onun romantik yüzü... Bir gece yarısında yağarken, onu seyreden yüreklere sevgi tohumları, insanlık tohumları ekmesi... Ve döndürmesi beyinleri düşünceden yana... Düşüncenin ilmik ilmik dolanması zihinlere...

Karın yağışıyla ilgili bir şiir de bizden:

Sürüp giden bir hikâyedir bu bizimkisi... Ve sürecek olan... Yağan her karda daha bir derinden, daha bir ıstırapla hatırlanan... Yüzümüzün hatlarında canlandırıp, bir sigara dumanıyla savurduğumuz... Bunun için istemeyiz bazen karın yağmasını, düşmemek için bu çembere... Dûçar olmamak için bu acıya...

Bazen kar nasıl hazin yağar bilirsin

Kurşunî bir gökyüzünden ağlamaklı” der şair... Kar bazen mi hazin yağar? Halbuki onun neşeli neşeli yağdığı çok az vâkîdir. Her bir taneciğinde başka başka hüzünler gizlidir karın... Her biri başka başka insanlara ait olan... Başka başka insanlarca yaşanan... Ve her biri, değişik şekilde anlamlandırılan...

Ve şairlere bakarsanız, sadece gökyüzünden de yağmaz kar... Gözlerden de yağabilir. Yalnızca yeryüzüne yağacaktır diye bir kayıtta yoktur. Gözlerden ellere yağabilir. Ayrıca yüreklere, en güzele, en korkunca ve "tekmil bir geceye " de yağabilir kar...

Vaktin gece yarısını çoktan geçtiği bir zamanda, karın yağışını seyre dalan ve ondan kendince bir şeyler çıkaran... Yazdığı cümlelerle karda gizli hüznü, yağışındaki ahengi, güzelliği anlatan kaç kişi var acaba? Ne yazık ki gecenin bu vaktinde, uyumasını becerenler uykuda. Ve de bu güzelliğin sırrından mahrumlar tabii ki.

Zaten yağan kara, dökülen yağmura kendince bir anlam yüklemesini bilenler için önemlidir bu da... Diğer birçok şeyde olduğu gibi, geldiği gibi gidenler için hangi şey ne ifade etmiş ki?

İşte bir kar yazısı daha okudunuz. Daha önce okuduklarınıza benziyor mu bilmem? Belki bazıları kızıyordur okurken bu adam ne anlatıyor diye. Anlayan anladı diyorum ve iki mısra daha bırakıyorum ellerinize...

Kapında gece gündüz yanıp döndüm bildin mi?

Kar yağdı yüreğime yüreğinle sezdin mi? (İ.B)