Dolar (USD)
34.48
Euro (EUR)
36.22
Gram Altın
2959.83
BIST 100
9367.77
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
04 Şubat 2023

İsrail'in tufasına düşmek

27 Ocak 2023 günü Küdüs’ün doğusunda bulunan yasa dışı Neve Yakov Yahudi yerleşim biriminde Filistinli Hayri Alkam, Cenin Katliamına misilleme olarak bir saldırı gerçekleştirmiş ve 7 yasa dışı yerleşimci hayatını kaybetmişti. Çok çarpıcı, etkileyici bir eylemdi bu. Filistin’in işgal altındaki topraklarında, oldukça güvenlikli bir bölgede gerçekleşen saldırı esnasında kadınların Alkam’dan kendilerine dokunmamasını istedikleri, direnişçinin de “biz kadınları öldürmeyiz” dediği bile basına yansıyordu.

Kudüs saldırısının hemen ardından işgalci İsrail’in emniyet müdürlüğünden yapılan açıklamada olayın bir sinagogda ve insanlar ibadet halindeyken gerçekleştiği bilgisi servis edildi. Dış İşleri Bakanlığı’mız “Kudüs’te yapılan saldırı sonucu hayatını kaybeden sivillere taziyelerimizi bildiriyor, İsrail’e tansiyonu yükseltici adımlar atmamasını istiyoruz.” gibi yüzeysel bir açıklama yapmak yerine ileri ve sert bir mesaj yayınladı: “Kudüs’te 27 Ocak akşamı bir sinagoga düzenlenen ve çok sayıda kişinin hayatını kaybettiği terör saldırısını kınıyoruz. Son dönemde bölgede artış gösteren saldırıların yeni bir şiddet sarmalına dönüşmesinden endişe duyuyor, tüm tarafları itidale ve bu tür olayların durdurulması için gerekli önlemleri almaya çağırıyoruz.

Saldırıda hayatını kaybedenlerin aileleri ile İsrail Hükümeti ve halkına taziyelerimizi sunuyor, yaralananlara acil şifalar diliyoruz.” 31 nolu bildirinin başlığı bile “Kudüs’te Bir Sinagoga Düzenlenen Saldırı Hk.” idi. Beyaz Saray Sözcüsü Karine Jean-Pierre, yazılı açıklamasında, "Bu akşam Kudüs'teki bir sinagogda meydana gelen menfur terör saldırısını şiddetle kınıyor ve en az 8 masumun öldürüldüğü can kayıplarının şok ve üzüntüsünü yaşıyoruz." ifadesini kullanıldı. Beyaz Saray ile Türkiye Dış İşleri aynı cümleleri kuruyordu ne yazık ki.

Olay yeri fotoğrafları dış mekânlar, duraklar idi ve herhangi bir ibadet mekânından yansıyan kare yoktu. İşgalci İsrail’in güvenlik birimlerince yan yana uzanmış üzerleri örtülü ceset fotoğrafları servis edildi. Dikkatlice bakıldığında bu fotoğrafların 2022 yılının Nisan ayında işgal altındaki Meron yerleşiminde, Lag BaOmer bayramı kutlamalarında yaşanan izdiham nedeniyle ölen 45 kişiye ait olduğu anlaşılabiliyordu. Küçük bir araştırmayla aynı fotoğrafların sosyal medyada çok daha önce gezdiği de görülebilecekti. Türkiye, “fake” fotoğraf işlerine oldukça alışık olmasına rağmen işgalci İsrail’in tufasına gelmiş ve algı operasyonuna malzeme olacak bir açıklama yapılmıştı.

Dış İşleri Bakanlığımızın yaptığı talihsiz açıklama Filistinli Müslümanları çok üzdü. İşgal altında hemen her gün şehit veren, evleri yıkılan adeta boğazları sıkılan insanların kendilerini savunma hakları elbette olacaktı. Bu eylemi “terör” olarak görmek ve bir ibadethanede yapıldığını söylemek yanlış bir iletişim kaynağıydı. Tamamı silah taşıyabilen ve en ufak risk durumunda öldürme yetkisi olan işgalci yerleşimcilerin askerlerden farkı yok. Buna rağmen Filistin direnişi kadınları ve çocukları asla hedef almıyor. Böylesine bir direnişin eylemlerine “terör” yaftasında bulunmak talihsiz ve acı bir tercihtir.

Olaydan bir hafta sonra (2 Şubat 2023) işgalci İsrail polisi, görgü tanıklarının medyaya yansıyan olay yeri açıklamalarının ibadethane dışında olarak paylaşılması nedeniyle, 27 Ocak’ta yaptıkları açıklamayı revize ederek "sinagogda düzenlenen saldırı" başlığı yerine, "sinagogun dışında sokaktan geçenlere düzenlenen saldırı" ifadesini kullandı. Böylece işgalcinin ilk açıklamasına itibar eden tüm devletlerin açıklamaları boşa düştü ve İsrail’in propagandasına alet oldukları ayan beyan ortaya çıktı.

Filistin’de ibadethanelere saldırma davranışı Yahudilerin tercih ettiği bir yöntem. 25 Şubat 1994’te El-Halil’deki Harem-i İbrahim’e sabah namazı esnasında Yahudi doktor Baruch Goldstein saldırıp onlarca Müslümanı şehit etmesinden tutun Kıble Mescidi’ne dönük saldırılara kadar tüm ibadethanelerdeki şiddet olayları işgalciler tarafından yapıldı. Bugün Kıble Mescidi’ne giderseniz tavandaki camların patlatıldığını, kırılan kapıların yara bere izlerinin yerinde durduğunu göreceksiniz. Bugün el-Aksa, hemen her gün işgalciler tarafından taciz edilmektedir. Hatta sadece Müslümanlar değil Hıristiyanlar da Yahudi şiddetinden dolayı mağdurlardır. Perşembe günü (2 Şubat 2023) Kudüs'ün Eski Şehir bölgesinde Hristiyanlık için kutsal Çile Yolu'nun (Via Dolorasa) ikinci durağında bulunan, Hazreti İsa'nın cezalandırıldığına inanılan Kırbaçlama Kilisesi’ne fanatik bir Yahudi çekiçle heykellere saldırırken yakalandı.

İşgalci İsrail’in bir devlet projesi olarak el-Aksa külliyesinin altını durmaksızın oyması, tüneller kazıp ibadethaneler oluşturması bir devlet politikası değil midir? İşgal rejimi el-Aksa’yı yıkıp yerine Davud Mabedi yapmak istediğini beyan etmiyor mu? İşgal altındaki topraklarda açılan Yahudi mağazalarında el-Aksa yerine Davud Mabedi’nin olduğu resimler satılmıyor mu? Bugün Filistin’de ibadethaneleri alenen hedef alan işgalcinin, Filistinlileri sinagoga saldırıyor gibi göstererek kendini aklamaya çalıştığı da rahatlıkla söylenebilir. Ne yazık ki Dış İşleri Bakanlığı’mız da bu tufaya düşmüş ve 27 Ocak’ta talihsiz bir açıklama yapılmıştır. Defalarca yalan ve manipülatif haberler servis eden, kendilerinin vurduğu Şirin Ebu Akile’yi bile Filistinlilere mal etmeye çalışan işgalcinin açıklamalarını referans alıp Filistinlileri incitecek açıklama yapan Dış İşleri bürokratlarının savunmalarının alınması gerekmekte olup yaşanan iletişim hatalarının ders kitaplarına konu olması gerekir.