İsrail'in tufasına düşmek
27 Ocak 2023 günü Küdüs’ün doğusunda bulunan yasa dışı Neve Yakov Yahudi yerleşim biriminde Filistinli Hayri Alkam, Cenin Katliamına misilleme olarak bir saldırı gerçekleştirmiş ve 7 yasa dışı yerleşimci hayatını kaybetmişti. Çok çarpıcı, etkileyici bir eylemdi bu. Filistin’in işgal altındaki topraklarında, oldukça güvenlikli bir bölgede gerçekleşen saldırı esnasında kadınların Alkam’dan kendilerine dokunmamasını istedikleri, direnişçinin de “biz kadınları öldürmeyiz” dediği bile basına yansıyordu.
Kudüs
saldırısının hemen ardından işgalci İsrail’in emniyet müdürlüğünden yapılan
açıklamada olayın bir sinagogda ve insanlar ibadet halindeyken gerçekleştiği
bilgisi servis edildi. Dış İşleri Bakanlığı’mız “Kudüs’te yapılan saldırı
sonucu hayatını kaybeden sivillere taziyelerimizi bildiriyor, İsrail’e
tansiyonu yükseltici adımlar atmamasını istiyoruz.” gibi yüzeysel bir açıklama
yapmak yerine ileri ve sert bir mesaj yayınladı: “Kudüs’te 27 Ocak akşamı
bir sinagoga düzenlenen ve çok sayıda kişinin hayatını kaybettiği terör
saldırısını kınıyoruz. Son dönemde bölgede artış gösteren saldırıların yeni bir
şiddet sarmalına dönüşmesinden endişe duyuyor, tüm tarafları itidale ve bu tür
olayların durdurulması için gerekli önlemleri almaya çağırıyoruz.
Saldırıda
hayatını kaybedenlerin aileleri ile İsrail Hükümeti ve halkına taziyelerimizi
sunuyor, yaralananlara acil şifalar diliyoruz.” 31 nolu
bildirinin başlığı bile “Kudüs’te Bir Sinagoga Düzenlenen Saldırı Hk.” idi. Beyaz
Saray Sözcüsü Karine Jean-Pierre, yazılı açıklamasında, "Bu akşam
Kudüs'teki bir sinagogda meydana gelen menfur terör saldırısını şiddetle
kınıyor ve en az 8 masumun öldürüldüğü can kayıplarının şok ve üzüntüsünü
yaşıyoruz." ifadesini kullanıldı. Beyaz Saray ile Türkiye Dış İşleri
aynı cümleleri kuruyordu ne yazık ki.
Olay
yeri fotoğrafları dış mekânlar, duraklar idi ve herhangi bir ibadet mekânından
yansıyan kare yoktu. İşgalci İsrail’in güvenlik birimlerince yan yana uzanmış
üzerleri örtülü ceset fotoğrafları servis edildi. Dikkatlice bakıldığında bu
fotoğrafların 2022 yılının Nisan ayında işgal altındaki Meron yerleşiminde, Lag BaOmer bayramı kutlamalarında yaşanan izdiham
nedeniyle ölen 45 kişiye ait olduğu anlaşılabiliyordu. Küçük bir araştırmayla
aynı fotoğrafların sosyal medyada çok daha önce gezdiği de görülebilecekti. Türkiye,
“fake” fotoğraf işlerine oldukça alışık olmasına rağmen işgalci İsrail’in
tufasına gelmiş ve algı operasyonuna malzeme olacak bir açıklama yapılmıştı.
Dış İşleri
Bakanlığımızın yaptığı talihsiz açıklama Filistinli Müslümanları çok üzdü.
İşgal altında hemen her gün şehit veren, evleri yıkılan adeta boğazları sıkılan
insanların kendilerini savunma hakları elbette olacaktı. Bu eylemi “terör”
olarak görmek ve bir ibadethanede yapıldığını söylemek yanlış bir iletişim
kaynağıydı. Tamamı silah taşıyabilen ve en ufak risk durumunda öldürme yetkisi
olan işgalci yerleşimcilerin askerlerden farkı yok. Buna rağmen Filistin
direnişi kadınları ve çocukları asla hedef almıyor. Böylesine bir direnişin
eylemlerine “terör” yaftasında bulunmak talihsiz ve acı bir tercihtir.
Olaydan bir hafta
sonra (2 Şubat 2023) işgalci İsrail polisi, görgü tanıklarının medyaya yansıyan
olay yeri açıklamalarının ibadethane dışında olarak paylaşılması nedeniyle, 27
Ocak’ta yaptıkları açıklamayı revize ederek "sinagogda
düzenlenen saldırı" başlığı yerine, "sinagogun dışında
sokaktan geçenlere düzenlenen saldırı" ifadesini kullandı. Böylece
işgalcinin ilk açıklamasına itibar eden tüm devletlerin açıklamaları boşa düştü
ve İsrail’in propagandasına alet oldukları ayan beyan ortaya çıktı.
Filistin’de
ibadethanelere saldırma davranışı Yahudilerin tercih ettiği bir yöntem. 25 Şubat 1994’te El-Halil’deki Harem-i
İbrahim’e sabah namazı esnasında Yahudi doktor Baruch
Goldstein saldırıp onlarca Müslümanı şehit etmesinden
tutun Kıble Mescidi’ne dönük saldırılara kadar tüm ibadethanelerdeki şiddet
olayları işgalciler tarafından yapıldı. Bugün Kıble Mescidi’ne giderseniz
tavandaki camların patlatıldığını, kırılan kapıların yara bere izlerinin
yerinde durduğunu göreceksiniz. Bugün el-Aksa, hemen her gün işgalciler
tarafından taciz edilmektedir. Hatta sadece Müslümanlar değil Hıristiyanlar da Yahudi
şiddetinden dolayı mağdurlardır. Perşembe günü (2 Şubat 2023) Kudüs'ün Eski Şehir
bölgesinde Hristiyanlık için kutsal Çile Yolu'nun (Via Dolorasa) ikinci
durağında bulunan, Hazreti İsa'nın cezalandırıldığına inanılan Kırbaçlama
Kilisesi’ne fanatik bir Yahudi çekiçle heykellere saldırırken yakalandı.
İşgalci İsrail’in bir
devlet projesi olarak el-Aksa külliyesinin altını durmaksızın oyması, tüneller
kazıp ibadethaneler oluşturması bir devlet politikası değil midir? İşgal rejimi
el-Aksa’yı yıkıp yerine Davud Mabedi yapmak istediğini beyan etmiyor mu? İşgal
altındaki topraklarda açılan Yahudi mağazalarında el-Aksa yerine Davud
Mabedi’nin olduğu resimler satılmıyor mu? Bugün Filistin’de ibadethaneleri
alenen hedef alan işgalcinin, Filistinlileri sinagoga saldırıyor gibi
göstererek kendini aklamaya çalıştığı da rahatlıkla söylenebilir. Ne yazık ki
Dış İşleri Bakanlığı’mız da bu tufaya düşmüş ve 27 Ocak’ta talihsiz bir
açıklama yapılmıştır. Defalarca yalan ve manipülatif haberler servis eden,
kendilerinin vurduğu Şirin Ebu Akile’yi bile Filistinlilere mal etmeye çalışan
işgalcinin açıklamalarını referans alıp Filistinlileri incitecek açıklama yapan
Dış İşleri bürokratlarının savunmalarının alınması gerekmekte olup yaşanan
iletişim hatalarının ders kitaplarına konu olması gerekir.