Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.31
Gram Altın
2920.24
BIST 100
9659.96
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
10 Ağustos 2021

Help Greece!..

Yangınların başladığı andan itibaren, birilerine “Ya arkadaş, durun, neyin hesabını soracaksanız sorarsınız!” dedik.

Dilimizde tüy bitti,

“Yangın söndürme çalışmalarına katılan fedakâr vatan evlâtlarının morallerini bozmayın Allah aşkına!” diye diye…

***

İki hafta, sadece iki hafta bekleyin!.. Yangınlar kontrol altına alınsın, can kaybı durdurulsun. Neyse hesabınız, iki haftalığına erteleyin!

Bu yöndeki çağrılar biraz karşılık gördü, biraz görmedi.

Ve işte nihayet, belli bir noktaya geldik.

Nice vatan evlâdının cansiperane mücadelesi ve şükürler olsun, güzel yağmurlar…

Büyük mesafe alındı kısa sürede.

Şimdilerde, bir yandan devam eden az sayıdaki yangının kontrol altına alınabilmesi için gayret sarf ediliyor, diğer yandan da Yunanistan’ın bir türlü başa çıkamadığı yangınlara “Türkiye’nin müdahalesi” değerlendiriliyor.

Bu çerçevede bir de kampanya var, sosyal medyada:

“Help Greece!”

Yunanistan’daki orman yangınlarına müdahale de vazifemiz elbette.

Oralardaki durumlara birazdan geliriz.

Şimdi, biraz nostalji.

Dün ve bugün.

Bendeniz, 17 Ağustos Marmara Depremi’nin olduğu günlerde genç bir gazeteciydim.

Deprem günü, “Aman Allah’ım!” manşetini attık.

Deprem anında Ankara’daydım.

Ara yollardan, dağlardan, tepelerden depremin yıktığı yerlere ulaştım.

Oralarda, koalisyonun önde gelen mensupları “yok gibi”ydi.

Bugünkü gibi, ilgili bütün bakanların bölgeye yerleştiği ve hemen her akşam kamuoyuna bilgilendirmede bulunduğu ortamlar, nerdeee!

O günlerde, 28 Şubat darbecilerine karşı çıkan sivil toplum örgütleri, bugün olduklarından çok daha güçlü ve etkiliydiler.

Sivil toplum gönüllüleri ve güvenlik güçleri enkaz altındaki vatandaşa el uzatmak için varlarını yoklarını ortaya koyuyorlardı.

Ben de kolları sıvadım, birkaç taş olsun almaya, yükü paylaşmaya çalıştım.

Enkazdan canlarımızı çıkartma çalışmalarının devam ettiği o kritik günlerde “Kimin ihmali, neyin ihmali?” meselesine hiç bakmadım.

O ilk günlerde, sadece “kurtarma” faaliyetlerine odaklandım.

Alanda 28 Şubat darbecilerinin mağdur ettiği birçok sivil toplum gönüllüsü vardı.

Zamanın idaresi, bir “28 Şubat sonrası ara dönem oluşumu”ydu, deprem bölgesinde faaliyet gösterenlerin tamamına yakını koalisyona karşıydı ama işin bu yanı hiç konu edilmiyordu.

O günlerde,

28 Şubat mağduru sivil toplum örgütleri, depremzedeye el uzatırken o kadar özverili çalıştılar ve vatandaştan öyle takdir gördüler ki, dönemin “Etkili Bakanı” bir genelge yayınlatarak, sivil toplum örgütlerinin çalışmalarını durdurmaya çalıştı.

O günlerde kendisini arayarak, “niçin böyle yaptıklarını, vatandaşa yardım ulaşmasını niçin engellediklerini” sordum.

Dönem, 28 Şubat dönemiydi.

“İdeoloji” her şeyin önündeydi.

Sayın Bakan, o ruh haliyle, sivil toplum örgütlerinin deprem bölgesinde “irtica propagandası” yaptıklarını öne sürdü.

“Bu zamanda düşünülecek şey mi efendim bu, millet ölüyor!” dedim, tersledi.

Bir vakitler, “Yerli ve Milli” sivil toplum örgütlerinde çok daha fazla aşk vardı.

O büyük aşkla, engellemelere aldırmadan çalışmalarına devam ediyorlardı.

Enkaz alanlarının etrafında da “sağcı, solcu, ilerici, gerici” tartışması pek olmuyordu.

Vatandaş; el ele, gönül gönüle depremin yaralarını sarmaya çalışıyordu.

O günlerde sosyal medya yoktu, bugün görüyoruz ki olmaması çok daha iyiymiş.

Bugün şunu kesin bir dille ifade edebiliyorum ki,

O yıllarda sosyal medya olsaydı, İstiklâl Savaşı’nı kazanamazdık!..

Ah bir imkân olsa da…

“Bir kısım muhalefeti” sosyal medya anaforundan kurtarabilsek!

******************

Yangın üzerinden oy

hesabı yapmaya

“HAYIR” diyen muhalefet

“Bir kısım muhalefet” dedik ya…

“Bir başka kısım muhalefet de var!” yani.

Orman yangınlarının bütün şiddetiyle devam ettiği günlerde, “sorumlu muhalefet” misallerini de gördük.

Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı Fatih Erbakan, Hüda-Par Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu ve Türkiye Değişim Partisi Genel Başkanı Mustafa Sarıgül’ün “orman yangınları”na dair değerlendirmeleri, “yapıcı muhalefet” misalleriydi.

Her üç genel başkan da, “Yangın üzerinden oy hesabı yapmanın” yanlışlığına dikkat çekti ve “Gün birlik ve beraberlik günüdür!” mesajını verdi.

Bunlar sorumlu muhalefet örnekleri…

Bir de, “Recep Tayyip Erdoğan gitsin de, memlekete ne olursa olsun!” cümlesiyle özetlenebilecek bir muhalefet anlayışı var.

Bazı “dostlar”, muhalefeti “aynı sepete” koyuyor.

Öyle değil.

Karşı olunması gereken “muhalefet” değil, “yıkıcı muhalefet” anlayışıdır.

Her “muhalefet edene” yan bakılırsa, “yıkıcı muhalefet” anlayışı güçlenir!..

*****************

Ve HELP GREECE kampanyası!

Yunanistan’daki yangınların boyutları iyice büyüyünce, Türkiye’de “Help Greece” kampanyası başlatıldı ya…

Muhtereme takipçimiz Tuğba Küçük şöyle yazmış:

“Meraktan soruyorum, içimizdeki emperyalizm uşakları ‘Help Greece’ der mi?”

*

Der veya demez, bilemem.

Ben meselenin orasında değilim.

Yunanistan’daki orman yangınlarının da bir an evvel kontrol altına alınması için, “dua” ederim.

Zira, yanan kıymetler, insanlığın ortak kıymetleri.

Oralarda da, güzelim ağaçlar, güzelim hayvancağızlar yanıyor, dünyanın ciğerlerinin bir bölümü de oralarda kavruluyor.

***

Yunanistan’ın başı yangınlarla dertte, ülke yanıyor, yangınlar kontrol edilemiyor.

Başkent Atina’da yangından dolayı bazı yollar ulaşıma kapatıldı.

Atina-Selanik yolunun trafiğe kapatıldığı da önümüze düşen haberlerden.

Bu arada, bir yangın söndürme uçağının düştüğünü de biliyorsunuz.

Başbakanları Mitçotakis, çaresizliklerini dile getirirken, “Böylesini hiç görmedik, kâbus gibi bir yaz!” diyor.

Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli, “Yunanistan’ın Türkiye’den uçak talebini değerlendirmeye aldıklarını” söylüyor.

Türkiye’deki birileri, adeta “Ne kadar çok orman yansa, o kadar iyi!” zihniyetiyle hareket ederken, bizler, milyonlarca vatan evlâdı, Yunanistan’daki yangınların da bir an evvel kontrol altına alınmasını yürekten diliyoruz.

Düne kadar bizim olan topraklardaki yangın, hepimizin yangını.

Yunan politikacılarının bize yaptıkları, Türkiyemiz ile Yunanistan arasındaki sıkıntılar, çekişmeler başka meseleler.

Oralarda yananlar da, insanlığın ortak kıymetleri.

Yunanistan’daki orman yangınlarının iç ya da dış politika malzemesi olarak kullanılmasını da doğru bulmayız.

Özetle

“Help Greece”!