HDP-DEM'in gerçek oyu ne kadar?
MHP Lideri Devlet Bahçeli, DEM’lilerle tokalaştıktan
bir süre sonra, Teröristbaşı Öcalan’ı “Meclis’e
gelip, DEM Grubu’nda silah bırakma çağrısı yapmaya” davet etti.
Lanetli Terör Örgütü, bu davete, bir yandan “Öcalan da kimmiş, muhatap Kandil!”
diyerek, diğer yandan da TUSAŞ’ımıza alçakça saldırı düzenleyerek karşılık
verdi.
Dahası, DEM Parti Meclisi de, yaptığı açıklamayla
uzatılan eli itti.
Bu “şımarıklık
gösterisinin” hemen ardından, Sayın Bahçeli’den,
“Türkiye Cumhuriyeti'nin bir Kürt sorunu yoktur, asla da olmayacaktır.
Var olan sorun bölücü terör sorunudur, bu ihanetin kökü muhakkak surette
kazınacaktır."
çıkışı geldi.
Sayın Cumhurbaşkanı
da, dünkü grup toplantısında “cesur çıkışlarından dolayı” Sayın Bahçeli’ye
şükranlarını arz etti.
CHP Genel Başkanı’na
da, katkıları için (ikazla karışık) “tebriklerini”
gönderdi.
Bakalım…
Bundan sonrası ne olacak?
Çözümün adresi nerede?
x
Ben bu yazımda, HDP-DEM Çizgisi’nin gerçek oyunu
masaya yatırmak istiyorum.
Hani, “Yüzde 10-12 oyları var!” deniyor ya…
Bir bakalım, “gerçek” duruma!
Acaba, görüşlerine itibar edilenlerden bazılarının “Adamların 6 milyon
oyu var, bu gerçeği göz ardı edemeyiz!” yollu lâflarla ifade ettikleri
durumun aslı nedir?
DEHAP, DEP, HADEP, DEM, “filan” çizgisi, bir vakitler hayâl bile edemedikleri
oy oranlarına nasıl ulaşmıştır?
Bu oyların ne kadarı kendilerinindir?
Öncelikle, yüzde 10’dan fazlası anlamına gelen ‘6 Milyon oy”un
mahiyetine bakmak gerekir.
Bu oyların büyük bir bölümü emanet oylardır.
CHP’den giden emanet oylar!
Eski CHP Yönetimi, saplanıp
kaldığı yüzde 25’i aşabilmek için bunlara göz kırptı.
"Her
evden bir oy CHP'ye, bir oy da HDP'ye" dendi, alttan alta!.
“Çaaak!” yapıldı, “Nasıl salladık
ama!” diye bağırıldı.
Ve böylece CHP de, HDP de aslında kendilerine ait olmayan oyları aldı.
Emanet oyları yani.
"Seçim
ittifakı"nın gevşek tutulduğu dönemlerde, bakıyorsunuz HDP-DEM ciddi oy
kayıplarına uğruyor…
Emanet oylar, bu dönemlerde “yuvalarına” dönüyor.
Yani..
“Bunların şu kadar oyu var, öyleyse el mahkûm
abi!” söylemi yanıltıcı bir söylem.
HDP-DEM’in aldığı oyların en az yüzde 15’ini “emanet oylar” olarak kayda
düşelim.
Bir de, başka boyutları var meselenin…
Bunları da “bölgeden gelen mesajların” yardımıyla anlatmaya çalışalım.
"HDP zihniyeti nasıl oldu da bu kadar oy
alabildi?" sorusuna cevap olarak
geniş bir özet:
“Bunun cevabını ancak 1990'lı yıllara giderek
verebiliriz.
O dönemlerde çok
yanlış politikalar uygulandı.
Kürtler’in büyük bir
bölümü, toptan potansiyel PKK’lı görüldü.
Bölge, sürgün yeri
haline geldi.
‘Seni Hakkâriye sürerim!’ cümlesi belleklere yerleşti.
O dönemlerde, birçok
ırkçı-faşist bürokrat, Bölge’ye gönderildi.
Türkçe bilmeyen
insanlar aşağılandı.
İllegal yapılar
kuruldu.
O dönemlerde faili
meçhul cinayetler adeta kanıksanır hale geldi.
Köylerde saklanan
teröristler için buralara gidildiğinde, erkeklere, kadınlarının ve çocuklarının
önünde çok kötü ve aşağılayıcı muameleler yapıldı.
O dönemin birçok bürokratı,
kendilerini Devlet yerine koyuyordu ve yaptıkları ne kötülük varsa, maalesef
Devletimize fatura ediliyordu.
Bölge’ye hizmetler ya
gitmiyor ya da gitse bile, birçok suiistimal oluyor, paralar birilerinin cebine
akıyordu.
Terör Örgütü, bunları
ve çok daha fazlasını propaganda malzemesi olarak kullandı.
‘Siz sadece Kürt olduğunuz için bunları
yaşıyorsunuz ve buna reva görülüyorsunuz!’ algısını belleklere yerleştirdi.
İşte böyle bir ortamda
doğan büyüyen ve yetişen bir nesil, kin ile nefret ile dolduruldu.
En ufak bir haksızlıkta
bile ‘Bunlar bana Kürt olduğum için
yapıldı!’ algısı oluşturuldu.
Dindar, gelenek-
göreneklerine bağlı kitleler, böyle böyle Marksist-Leninist yapı olan örgütün
kucağına itildi.
Zamanında, yukarıda
bir bölümünü yazdığımız haksızlıklar, yanlışlıklar, zulümler yapılmasaydı,
işler sıkıntıya girmeyecekti.
Ak Parti iktidarıyla
birlikte Kürtler, birinci sınıf vatandaşlar arasına girdi.
Pekçok hizmet
götürüldü Bölge’ye.
Kürtlerin uğradıkları
haksızlıkların, ayrımcılıkların çok büyük bir bölümü de ortadan kaldırıldı.
Bu bir dönüşümdü ama,
oralarda görev yapan teşkilâtlar, vekiller, bakanlar bu dönüşümü kalıcı hale
getirecek duruşu sergileyemediler.
‘Benim adamım olsun, bana hizmet etsin!’ mantığıyla hareket edenler oldu.
Vatandaşla irtibatı
kesik, fildişi kulelerde yaşayan, farklı farklı sıkıntıları bulunan kişiler,
belli yerlere getirilince…
Maalesef, o dönüşüm de
istenilen neticeyi veremedi.
Bu dönemde bürokrasiye
atamalarda da ‘liyakat değil, ahbap çavuş ilişkileri’ esas olunca, sıkıntılar
büyüdü.
Önümüzdeki süreçte bu
yanlışlıklardan vazgeçilirse, bölgede kimlik istismarı yapan politik oluşumlar
büyük ölçüde oy kaybedeceklerdir! ”
X
İşte,
size “bölgeden” geniş bir özet…
“DEM’in yüzde 10, 12
oyu var abi!” söyleminin yarısı boş!
Gerçek
oyları en fazla yüzde 6!
Sağlıklı
politikalar yürütülürse, bu oy, bir vakitler olduğu gibi yüzde 3’lere düşer.
Yürütülmezse,
sıkıntı büyür!
İş
bambaşka yerlere gider!
Mesele,
her yerde olduğu gibi Bölge’de de “Hasbî” insanları bulabilme ve değerlendirebilme
meselesidir.
Sayın
Erdoğan, gecesi gündüzü “sokaktaki vatandaşla” geçecek isimleri kadroya katabilecek mi?
Mesele
burada.
Katabilirse…
DEM’in
zemini iyice kayar!
Katamazsa…
Allah
Muhafaza!
Duamız…
Yapabilir
İnşaAllah!