Dolar (USD)
35.18
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2966.40
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
05 Aralık 2024

​Halep harekâtının görünen sebebi

Arap baharının hareketlendirdiği bölgemizde maalesef istikrarsızlık, yıkımlar ve insani dram eksik olmuyor. 2011 yılı Mart ayından itibaren Suriye’de etkisini gösteren halkın hak ve özgürlük arayışları, gerek dış müdahalelerin etkisi gerekse grupların kendi içerisindeki anlaşmazlıkları ve çatışmaları sebebiyle akamete uğramıştı.

Yarım milyon insanın hayatını kaybettiği, şehirlerin, bir tarihin yıkılıp yok edildiği Suriye’de 7 milyondan fazla insan da yerlerinden edilerek mülteci haline gelmişti. Taleplerinde haklılardı… Baskıdan, korkudan bunalmışlardı… Hürriyeti, huzuru, insanca bir yaşamı arıyorlardı. Diktatörlerin korku dolu yüzleriyle yaşamanın oluşturduğu gerginliği evlatlarının da yaşamasını artık istemiyorlardı.

2011 yılında patlak veren ayaklanmalarla Suriyeli muhaliflerzor şartlarda bile olsa Baas rejimini düşürebilecek bir noktaya gelmişler ülkenin en önemli şehirlerinin kontrolünü ele geçirmişlerdi.

Halep de bu şehirlerden biriydi… 2011 yılından önce 2 milyondan fazla kişiye ev sahipliği yapan bu kadim şehir 2016 yılına kadar muhaliflerin kontrolüne geçmiş, ancak daha sonra yoğun Rus hava saldırılarıyla desteklenen rejim ordusu ve İran kontrolündeki milislerin karşı taarruzuyla Halep halkı şehri terk etmek zorunda kalmıştı.

Muhalif grupların sahadaki bölünmüşlüğü, yabancı unsurların hikmetsiz yaklaşımları, tekfircilik ve grupçuluk direnişin gücünü dağıtmıştı. Rusya ve İran gibi uluslararası aktörlerin deSuriye rejimine açıkça destek vermesi denklemi değiştirmiş, muhalifler kazandıkları birçok bölgeyi kaybedip İdlib’e sıkışmıştı.

Suriye’de son bir kaç yıldır durum şöyleydi: Fırat’ın doğusu ve batısında yer alan Münbiç ve Tel Rıfat gibi şehirler ABD korumasındaki PKK/YPG kontrolünde, Türkiye’nin sınır ötesi harekâtları neticesinde kontrol ettiği bölgelerde Suriye Milli Ordusu (SMO) bulunmakta, İdlib şehri Heyet Tahrirü'ş Şam (HTŞ)’ın yönetiminde, Şam, Lazkiye başta olmak üzere diğer önemli şehirlerde Suriye rejiminin ve ona destek veren Rus-İran destekli milislerin hâkimiyetindeydi…

Savaştan önce 1-1,5 milyon nüfusu olan Suriye’nin kuzey batısındaki İdlib, başta Halep’ten çıkmak zorunda bırakılanlar olmak üzere birçok bölgeden yoğun göç almış, nüfusu 4 milyonlara ulaşmıştı.Muhaliflerin son kalesi gibi görünen İdlib’e yönelik Rusya-İran destekli saldırılar bölgede ağır kayıplar yaşanmasına sebep olmakta Türkiye sınırına yeni göç dalgalarını da tetikleyecek bir etki göstermekteydi. Türkiye’de yabancı düşmanlığını körükleyen kesimlere rağmen hükümet, mültecilere sahip çıkmaktaydı. Ama ülke içinde oluşturulan havadan dolayıİdlib’den sınırlara yönelecek muhtemel yeni göç dalgasına tahammülün zor olacağı da açıktı.

Türkiye, Rusya ve İran, 4-5 Mayıs 2017'deki Astana toplantısında İdlib ve çevresini “Gerginliği Azaltma Bölgesi” ilan etmişti. IV. Astana Toplantısı’nda varılan mutabakatla Gerginliği Azaltma Bölgesi (GAB) olarak belirlenen Doğu Guta, Kuzey Humus ve Deraa-Kuneytra’nın 2018 yılı içinde rejimin kontrolüne geçmesiyle birlikte sadece İdlip son GAB olarak kalmıştı.

Rejim ve destekçileri, daha sonra 17 Eylül 2018'de Soçi'de imzalanan mutabakata rağmen saldırmaktan vazgeçmedi. Önce Astana ve sonrasındaki Soçi Mutabakatlarının işlememesi sonucunda 5 Mart 2020’de Moskova Mutabakatı gerçekleşmişti. Bu mutabakata göre,İdlib Gerginliği Azaltma Bölgesi'nde tüm askeri faaliyetler duracak, M-4 karayolunun kuzeyi ve güneyinde 6 kilometrelik bir güvenlik koridoru tesis edilecek ve Serakib’in 2 km batısı tarafında yol boyunca Türk - Rus ortak devriyeleri dolaşmaya başlayacaktı.Bu anlaşmalar, sahada şiddetin tırmanarak bir göç dalgasının ve insani krizin tetiklenmemesi, ayrıca siyasi sürecin sağlıklı şekilde ilerletilmesi bakımından önemliydi.

Ancak son 2 aydır İdlib’e yönelik Rusya ve Suriye rejiminin hava saldırıları artmış, İdlib’in doğusu ve Halep’in batısındaki Etarib ve Daretİzze kasabalarına yönelik yoğun top atışları başlamıştı. Harekâtın başlamasından kısa bir süre önce yaşanan son saldırıda ise bir eğitim binası vurulmuş 3 çocuk hayatını kaybetmişti. Tabi ki tüm bunların neticesinde bölgede yaşayaninsanlar evlerini terk etmeye başlamıştı.

Anlaşmaların ihlal edilmesi ve artan hava saldırıları, bölgede yer alan önemli grupları “Düşman Caydıran” isimli bir harekâtı yapmaya mecbur bıraktı. Suriye direnişinin farklı unsurlarını bir araya getiren ve üst çatı bir merkez olan Feth'ulMubin Operasyon Komitesini kuran muhalifler, halkın güvenliğini tehdit eden saldırganlığa karşı durmayı ve rejimin bir sonraki hamlesini geçersiz kılmayı amaçlamıştı. Halep’in geri alınmasını da peşinden getiren süreç böyle başladı…

Bu harekât üzerindeki şüpheleri ve muhtemel sonuçları önümüzdeki yazımızda inşallah ele alacağız.