Ebubekir olan kim?
Şair Şeref Akbaba demişti ki bir şiirinde:
"Sende
Muhammedî olan ne var ki benden Ebubekir olmamı istiyorsun."
Günümüzde
cari bir söylev oldu.
“Hani
sıdk hani selâmet?”
Evet,
bu dünyayı Muhammedîler kurtaracaktır. Bütün mazlumların ümidi olacaktır. Yanında-yanlarında
Ebubekirler olmak şartıyla.
Hani
peygamberlik ilk geldiği zamanlar Hira Mağarasında yalnız başına tefekkür
deryasında gark olan kırk yaşında bir Muhammed vardı. Kim ona inanacaktı kim…
“Ebubekir.
Hz. Ebubekir, Hz. Muhammed’in yakın arkadaşı
olduğu için Ebu Talib, yeğeninin en yakın arkadaşı ve sırdaşı olması hasebiyle
şu sırrı onunla paylaşmıştı.
“Muhammed,
amcası Ebu Talib’le birlikte ticaret yolunda bugün Suriye sınırları içinde
kalan Busra şehrinde Bahira (Buheyra) adlı bir Rahip’le karşılaşmıştı. Rahip
Bahira, Muhammed’i görünce onda peygamberlik alametlerini görmüştü. Amcası Ebu
Talib’i uyarmış ve ona kardeşinin oğlunu Şam’a götürme, demişti. Çünkü benim
bildiğimi Şam’daki Yahudiler de bilir, demişti.
Yahudiler,
son peygamberin geleceğini biliyorlardı ama kendilerinden bir peygamber geleceğini
düşünüyorlardı. Son peygamberin sırtında peygamberlik mührü, başında sürekli
duran beyaz bulut ve diğer alametler... Rahip Bahira, bu alametler karşısında
dudaklarını ısırmış. Hristiyan olmasına rağmen kendi peygamberi Hz. İsa’nın
öğretilerini tekrar dünyaya yayacağından dolayı ümitliydi. Bu yüzden
Yahudilerin zarar vermemesi için çok çabalamıştı.
Ebubekir;
en yakın arkadaşı, kendisine sıdk ile sarılan dostu Muhammed’e peygamberlik
gelince ne tesadüf ki ticaret maksadıyla Yemen’e gitmişti. Olan bitenden haberi
yoktu. Ebubekir Mekke’ye döndüğünde Ebu Cehil başta olmak üzere diğer Mekke
kodamanları onun etrafını sarmıştılar. Peygamberlikle müjdelenen Hz. Muhammed’e
bileniyorlardı. Yetim birisine peygamberlik mi gelir, Ebu Talib’in yetimine
peygamberlik mi gelir, demişlerdi. Aslında Mekke’nin bu kodamanları, Ebubekir’e
sen olmasan biz çoktan onun defterini dürürdük, demek istiyorlardı. Mekkeli
kodamanlar Yahudi değildi ama müşrik idiler. Allah’a şirk koşuyorlardı.
Yahudilerle ortak özellikleri son peygamberlerin asil ve zengin biri olacağına
inanıyorlardı. Yahudilerden farkı ise ırkî anlamda son peygamberin
kendilerinden geleceğini düşünüyorlardı.
Ebu Talip’ten sonra Ebubekir’di en çok Hz.
Muhammed’i koruyan. O, malum sırrın muhafızı idi. Bu yüzden resulün de en büyük
muhafızı olmuştu. Ebubekir, Mekkeli kodamanlardan ayrılınca doğruca yüce
peygamberin evinin kapısında soluğu aldı. Kapıyı çaldı, buyur edildi. Hz. Ebû
Bekir heyecan içinde Peygamberimizin huzuruna varmıştı.
Peygamberimiz,
kapıyı kendisine açtığında tebessüm ediyordu. Çünkü resûl-ı ekrem kendisine
inanacak yegâne şahsın Ebû Bekir olacağından emindi. Birbirlerine isimleriyle
değil çocuklarının babasıyla hitap ederlerdi. Biri Kasım’ın babası, diğeri
Bekir’in babasıydı. İkisi de Kureyşî idi.
Ebubekir,
“Ya Ebû Kâsım,”, ey Kasım’ın babası, “peygamberlik iddiasında bulunduğun doğru mu?”
“Evet,
Ya Ebû Bekir! Ey Bekir’in babası ben, sana ve bütün insanlara Âlemlerin Rabb’i
tarafından gönderilmiş bir elçiyim. İnsanları bir ve tek olan Allah’a inanmaya,
putlara tapmaktan vazgeçmeye çağırıyorum.”
Günümüzde
dünyanı Muhammedîler kurtaracaktır. Yanında-yanlarında Ebubekirler olmak
şartıyla