Çakma Ebrehe bin Selman 2
Son yıllarda Suudi Arabistan, Veliaht Prens Muhammed bin
Selman’ın “Vizyon 2030” programı kapsamında toplumsal ve kültürel
alanda büyük değişimlere sahne oldu. Ülke genelinde yapılan birçok yeni
değişiklikler, çıkartılan yasalar ve bu değişimler neticesinde, eğlence sektörü
ve turizme yapılan yatırımlarla değişim süreci hızlı bir ivme kazandı. Ancak
Beytullahın eğlencelere meze yapılması, kabul edilemez. Bin Selman’ın bu
yaptıkları gayretullaha dokunmuştur. Bu fütursuz çıkışları, kadim Ebrehe’yi
dahi gölgede bırakmıştır.
Eski ve Yeni Fil Vaka’sından
Derslere devam:
3. Ebrehe
açıkça Beytullah’ı yıkmaya kast etmiş ve belasını bulmuştu. Ama bu çakma Ebrehe
dolaylı bir şekilde Beytullah’ın izzet, beha ve kutsiyetine teaddide bulunuyor.
Bu yaptığıyla sadece Kâbe’nin kutsiyetini ayaklar çiğnemiş olmuyor. Aynı
zamanda iki milyarlık İslam ümmetinin izzet ve vakarını da ayaklar altına almış
oluyor. Dolayısıyla ümmeti Muhammed’in buna gereği gibi tepki koyması gerekir. Devlet
ricali, STK’lar, kanaat önderleri, fenomenler ve etkili ve yetkili olabilecek
her kesin bu konuda üzerine düşeni yapmaları gerekiyor.
4. Ümmeti
Muhammed’in iki milyarlık güç ve kalabalığıyla “Ebabil” beklemeleri makul
değildir. Kadim Ebrehe Kâbe’yi yıkmaya kast ettiği zaman, fetret dönemiydi. Kâbe’yi
kıble edinen muvahhid bir ümmet yoktu. Hatta kebenin içine putlar doldurulmuş, Kâbe’nin
çevresi de putlarla kuşatılmıştı. Tek çare ilahi bir mucizeydi ve Allah (cc)
ebabil kuşlarını gönderdi. Ama şimdi durum farklıdır. Günde beş vakit
Beytullah’a yönelerek ibadet eden iki milyarlık bir ümmet var. Eğer bu ümmet
kıblegâhına sahip çıkamayacaksa ebabiller tarafından taşlanmayı hak etmiş
demektir.
5. Hakka hizmette de ekonomik güç önemlidir.
Ancak güç de gayret ve mücadele de cihat da sadece Allah (cc) için, Allah (cc)
yolunda ve Allah'ın (cc) koyduğu kural ve prensiplere göre olmalıdır. Bin
Selman elinin altındaki imkânlar, zaten gereğinden fazla diyeceğimiz kadar çok.
Petrol gelirleri ve yıl boyu devam eden hac ve umre ziyaretlerinden elde edilen
gelirler ve daha neler… Ama Hadim’ul-Haremeyn lakabıyla afra tafra dolaşan, ama
icraatları bunların ancak Hain’ul-Haremeyn olabileceğini göstermektedir. Şimdi
Haremeyn’i işgal altında tutan bu aile ya Haremeyn’e sadakatin gereğini yaparak
fabrika ayarlarına dönerler. Ya da onların da sonu kadim Ebrehe ve diğer İslam
düşmanlarınınki gibi zillet ve felaket olur.
6. Güç ve servet, hakkın hizmetindeyse
değerlidir. Zulme ve zorbalığa götüren güç, dünya ahiret beladır. Güç ve imkânları
ümmetin aleyhinde kullanan tüm zalimler er veya geç cezalarını bulacaklardır. Suud
hanedanlığı imkân ve servetlerini ümmete ihanetten başka nerede kullanıyorlar.
Şehit başkan Muhammed Mursî’nin ve Rabia meydanında katliama tabi tutulan
binlerce şühedanın dolaylı katili, Suud ailesi ve bin Zayed’tir. Bunlar
ellerindeki servet ve imkânlarını Siyonist İsrail ve arkasındaki şer
odaklarının hizmeti için cömertçe sermektedirler. Ama Gazze, Yemen, Filistin ve
ümmetin diğer mazlumları için kıllarını dahi kımıldatmıyorlar.
7. İlahi güç karşısında, beşeri güçlerin bir
hükmü yoktur. Allah'ın (cc) planı bütün planların üstündedir. İlahi güç
karşısında herhangi bir güçten bahsedilemez. Allah (cc) şöyle buyurur: “Gökleri
ve yeri yoktan var eden Allah'tır. O, bir işin olmasını dilerse, ona ancak
"ol" der ve olur.” (Bakara 2/117) Dilediğini sadece “ol” demekle olduran
ve kadiri mutlak olan Allah’ın (cc) gücü karşısında hiçbir güç duramaz. Orduların
kalabalık olması, silahların çeşitlilik gelişmişliği vs. fark etmez. Nemrud, Firavun,
Karun, Hâmân, Ebrehe ve daha niceleri güçlüydüler. Ama hani neredeler ve nerede
onların güç, ordu ve saltanatları? “Onlar bir tuzak kurdular ve buna karşılık
Allah da bir tuzak kurdu. Allah tuzak kuranların (tuzakları başa çıkaranların)
en hayırlısıdır.” (Âli İmran 3/54)
“Onlar tuzaklarını kurdular. Oysa onların tuzakları Allah katındadır. İsterse
onların tuzakları dağları yerinden oynatacak olsun.”( İbrahim 14/46)
8. Kazanmak
için maddi/fiziki güç yetmez. Hakkın yanında olmak ve hakkın yardımını almak
şartı da vardır. Hakkın değil batılın yanında olan, hak için değil kendi çıkar
ve menfaati uğruna çabalayanlar kaybetmeye mahkûmdur. Hele kendi çıkar ve
menfaati ve siyasi ikbali için mukaddesatı tahkir eden ve hakkın emirlerini
çiğneyen zavallıların istikbali olamaz. Firavun güçlüydü, ama Allah'ın (cc)
yardımı Musa (as) ve müminlerleydi… Mekke müşrikleri güçlüydü, ama hakkın
yardımı, Resulullah (sav) ve ashabıyla (ra) beraberdi. Şu halde önemli olan ilahi gücü yanımıza almaktır. Eski Ebrehe’nin de maddi gücü Mekkelilere
göre çok fazlaydı. Ama küçücük kuşların attıkları küçücük taşlarla helak
oldular. Şimdi bin Selman kadim Ebrehe’ye özenmekten vaz geçmese, onun da akıbeti
aynı olacaktır.