BALKAN BAHARI
Çocukluk günlerimizden
bugüne Balkanlarla ilgili zihnimde yer eden algı şöyleydi: Balkanlardan gelen
soğuk hava dalgasının Türkiye üzerindeki etkilerini hep dinlerdik… Konu
meteorolojinin hava durumu raporları olsa da adeta hafızamızda Balkanlar soğuk hava
akımlarının kaynağı olarak yer etti… Olay bununla da kalmadı artık Balkanlara
bakışımızda soğuktu… Bir buçuk asra varan sorunlar, göçler, kamplar, krizler
kaoslar, kâbuslar ve katliamlarla anılan Balkanlar bize uzaktı… Son çeyrek asırda
Bosna Direnişi ile başlayan ümmetin balkanlara ilgisinin bugün farklı aşamaya
geldiğine tanıklık ediyoruz…
İslam
Âlimleri Vakfı’nın Balkanlarda gerçekleştirdiği üç
ziyaretten sonra bu defa serhad şehrimiz Edirne’de, Balkanlarda 11 ülkeden
gelen 80 kişiyi aşkın ilim adamı, kanaat önderi ve sivil toplum temsilcileri
ile Anadolu’dan katılan âlim, aydın, akademisyen ve kanaat önderlerinin üç
günlük buluşması gerçekleşti.
“Kendi
Gök Kubbemiz” serlevhasıyla düzenlenen “Balkan Âlimleri Buluşması” kök
sorunlarımızın masaya yatırılmasına fırsat sundu…
Parçalanmış bir
ümmetin, ertelenmiş problemlerine acil neşter vurma zamanının çoktan geldiğine
dikkat çekildi…
Kendi gök kubbemiz
altında karabulutların dolaştığı, mazlum coğrafyamızın acı ve çilelerinin gök
kubbeyi sardığı bir süreçte bu buluşma yeni bir umut ve güzel bir ufkun müjdesi
oldu…
Toplantı salonundaki
atmosferi gözlemlerken nereden nereye diye düşünüyorum… Yüzyılın başında merhum
Ahmed Davudoğlu, Tayib Okiç, Osman Keskioğlu gibi ümmetin manevi mimarı olan
hocaların gerek Anadolu’da gerek Balkanlardaki öğrencileri yeni hedeflere kanat
çırpıyorlardı…
Buluşmada nazarı dikkatimi
celbeden bir hususta, Balkanlardan gelen âlimlerin yaş ortalaması Türkiye’ye
nazaran daha genç olması idi… Güzel bir tecrübe paylaşımı zemini vardı…
Ümmetin âlimlerinin
itibar suikastına maruz kaldığı bir zaman diliminde, bazen bazı âlimlerin anlamsız
tartışmalarla birbirini yorduğu şu zamanlarda bu gibi buluşmalar vesilesi ile âlimlerimizin
birlikte sadece fotoğraf vermeleri bile nasıl bir heyecan ve güven dalgasına dönüştüğünü
yakinen müşahede imkânımız oldu…
Son buluşmada tekrardan
gördük ki, âlimi ile avamı ile ümmetin yüzü Türkiye’ye dönük… Bu saatten sonra
Türkiye ümmetin sorunlarından yüz çeviremez… Bu vebali taşıyamaz… Ancak bu sorumluluğu taşırken Osmanlıcılık,
Türkiyecilik yapmadan kuşatıcı kardeşlik ruhu ile hareket etme hassasiyeti öne çıkmalıdır…
Üstenci bir tavırla değil kardeşlik hukuku çerçevesinde süreç işlemelidir…
Sanıyorum Edirne
buluşması şu gerçeği de gün yüzüne çıkardı, İslam Âlimleri Vakfı’nın kuruluş
tüzüğünden ibaret bir vakıf olmadığını gördük… Bir vakıftan çok fazlası olduğu ya
da olması gerektiğini fark ettik… Bu saatten sonra sadece bir vakıf refleksi
ile değil ümmetin yeniden varoluş mücadelesinde daha aktif olma mecburiyetinin hâsıl
olduğunu kimse göz ardı edemez…
Kuşkusuz bir toplantı
ile birikmiş devasa sorunlar bir çırpıda çözülecek değil, bu bir süreçtir,
sağlıklı ve sahici sürdürülür ise semeresi kısa sürede hâsıl olacaktır…
Ancak daha somut
adımlar, daha kalıcı açılımlar kaçınılmaz görünüyor… Sistematik, periyodik,
sürdürülebilir, stratejik hedeflerde elimizi tez tutmamız gerekiyor…
Duygusallıktan öte
ciddi değerlendirmeler zaruret arz ediyor…
Çözümleme ve
yorumlamalardan öte çözüm odaklı, saha çalışmalarına yoğunlaşmak gerekiyor…
Temennilerden öte
teşebbüs ruhu ile bir öncelikler fıkhı ve yol haritasının netlik kazanması
lazım geliyor…
Bu toplantı 130 yıllık
bir parantezi nasıl kapatabileceğimizin adeta bir temriniydi…
Balkanları merkeze alan
bir güzel rüyaya uyandık…
Ancak rüyalarımızın
gerçekleşmesi için ciddi bir uyanış ve gereken bedellerin ödenmesi gerekiyor…
Bu vesile ile Balkan
hafızamızı güncelledik, kardeşlik bilincini yeniden kuşandık… Emperyalistlerin
Balkanları İslamsızlaştırma projelerine rağmen Allah’ın planı işliyor…
Şimdi bakalım Allah’ın
planı hangi eller vesilesi ile tecelli edecek?
Temiz ellerimizle elimizi
daha fazla taşın altına sokmamız gerekiyor, bu işler parmak ucu ile yürümüyor…
Hikmeti ilahi, hücrenin
kendini yenilemesi gibi Balkanların İslami kimliği kendini yenilemeye devam
ediyor…
Şimdilerde Balkan
soğuklarının yerini Balkan Baharı aldı, diye düşünüyorum…