ABD Rüyası ve İlahi Adalet
Yıllardır ABD ve AB ülkeleri bize
eşitlik, adalet ve özgürlüğün beşiği gibi anlatılır. Batasıca batı ağız dolusu
beyanatlarla nesillere mütemadiyen “Muasır Medeniyet” diye lanse edilir. Hele
ABD ısrarla “rüyalar ülkesi” olarak tüm insanlığa yutturulmaya çalışılır. Hâlbuki
batı hiçbir zaman medeni olmadı. Eşitlik ve özgürlük falan da tartışılır. Özetle
vahşi batının saltanatı iki kıtanın yok edilmesi, bir kıtanın köleleştirilmesi
ve diğer kıtaların da sömürgeleştirilmesi üzerine kuruludur.
Amerika kıtasının yerli halkları
olan Kızılderililer; İngiliz, İtalyan, Alman ve İspanyol gibi karma vahşilerin kalleşçe
planlarıyla yok edildiler. Bu insanların sayısının kaç milyon olduğu bile tam
bilinmiyor. 40 milyon mu, 50 milyon mu veya daha mı fazla? Avustralya’nın yerli
halkı olan aborjinler de de yine İngilizler ve beraberindeki diğer batılı
zalimlerce katledildiler. Afrika kıtasının ise büyük bir kısmı insan avcıları
tarafından yakalanıp batının her bir yanına köle olarak satıldılar. Geri
kalanları da dünyanın diğer halklarıyla beraber sömürgeleştirildiler.
Asırlardır bu sömürge düzeni
devam ediyor. Bunun sonucu olarak gayrı safi milli hasıladan kişi başına yıllık
ortalama ABD’de 65.000 dolar, AB ülkelerine 27-30.000 dolar, İslam ülkelerinde
ise 2-3.000 dolar düşmektedir. Tabi bu rakam işin ortalamasıdır. Etiyopya,
Sudan, Somali gibi nice yerlerde bu kişi başına yıllık 400 dolara kadar
düşebilmektedir. Düşüne biliyor musunuz? Bir insanın beslenmesi, sağlığı,
güvenliği, giyim kuşam vs. geçimi için bir yılda 400 dolar… Hâlbuki batılı
zalimlerin kendi yatak odalarında besledikleri finolarının aylık gideri bile
400 dolardan fazladır. Yani batılının köpeği bile mazlum bir halkın bireyinden
12 kat daha müreffeh bir hayat yaşamaktadır.
İşte tam burada ilahi adalet
devreye girmektedir. Dünyanın mazlumlarına açlığa mahkûm edenleri, Allah (cc)
tokluğa mahkûm etmektedir. Yani Allah (cc) henüz bu dünyada bile adaletinin tecellisini
göstermektedir. Örneğin ABD halkı dünya nüfusunun yüzde 4-4,5'ini
oluşturmaktadır. Ama dünyanın gayri safi milli hasılasının ise yüzde 26'sını
alıyor. Başka bir açıdan bakarsak, hane halkı gelirinin yüzde 31'i Amerika'nın.
Dünyadaki ilk 100 şirketin 61'i ABD'de. Bu tablonun pembe yönü. Yani ABD diğer
batılı dostlarıyla kurduğu sömürü çarkını olabildiğince sıkı bir şekilde döndürmeye
devam ediyor.
Ama diğer yandan Amerika'daki
hapishanelerde tutuklu sayısı 1 milyon 900 binden fazla. Bu rakam bütün
dünyadaki tutuklu insanların yüzde 25'ine tekabül ediyor. Bir yanda dünyanın
gayri safi milli hasılasının %26'sını Amerika gasp ediyor. Diğer ayında dünya
hapishanelerinde tutuklu olanların %25'i de Amerika'da. Ayni burada ilahi adalet
devreye girerek onlara başka bir yandan ağır bir fatura ödetiyor.
Daha bitmedi… ABD'nin iç
istihbaratı FBI her yıl 14 milyon suç duyurusunda bulunuyor. Yine FBI’nin
rakamlarına göre Amerika'da 33.000 çete var bu çetelerin mensubu bir milyondan fazla
üyesi var. Bunlar; hırsızlık çetesi, kapkaç çetesi, cinayet çetesi, kadın
ticareti mafyası, uyuşturucu mafyası çocuk mafyası, silah mafyası, dolandırıcılık
ve benzeri çeteler. Dahası da var… Kovit
öncesine göre hırsızlık oranları %93 artmış. ABD'de 1000 doların altında
hırsızlık suç sayılmadığından bu oran daha da artacaktır.
Amerika'da her yıl 100.000
kişiden fazla insan uyuşturucudan ölmektedir. Bir yılda istismara uğrayan çocuk
sayısı 555.000. bir yılda tecavüze uğrayan kadın sayısı 107.000 cinsel saldırı
suçuna karışmış olanlar ise 700 bin kişi. İşte size Amerika rüyası...
Bakın biz altı aydır bir “Narin
Cinayeti”yle yatıp kalkıyoruz. Bize bir çocuk istismarı ve cinayeti olduğu
zaman bu suçlar, aylarca manşetlerden düşmüyor. Yerli yabancı onlarca TV ve medya
kanalları tüm dünyaya canlı yayın yapıyorlar. Adeta olay yerine karargâh kurup
tüm Türkiye’yi tüm dünyaya çocuk katili ve çocuk istismarcısı olarak lanse
ediyorlar. Hâlbuki ABD ve diğer batılı ülkelerde günü birlik bizde olan
suçların binler katı yaşanıyor ama çoğu kere haber değeri bile taşımıyor. Ya da
basit bir üçüncü sayfa haberi olarak verilip geçiliyor.
Peki, yıllardır muasır medeniyet diye
insanımıza yutturulmaya çalışılan, batı kültürü, insanlığa ve ülkemiz insanına
ne verdi. Ahlaksızlıkta sınır tanımayan, büyük küçük, saygı sevgi bilmeyen,
paylaşma, yardımlaşma ve dayanışmayı enayilik olarak gören, insan müsveddesi
gençler… Hayatı, hazlardan ibaret gören, maddeyi ilah edinen, şehvete tapınan
batı kültüründen başka ne beklenir. Evet, dostlar aldattılar bizi… Kandırdılar
nesillerimizi…
Çare İslam’a dönmektedir. Yoktan var
eden Allah'ın (cc) emirlerine, Resulullah’ın (sav) öğretilerine teslim
olmaktadır. İslam adaleti sadece bizim değil, İslam ümmetinin ve tüm
insanlığının da kurtuluşu olacaktır. Batasıca batı aile konusunda örneğimiz
olamayacağı gibi bu konuda da örneğimiz olamaz. Şunu unutmayalım ki İslam’ı
yaşadıkça, ilahi emirlere teslim oldukça yüceliriz… Huzur, refah ve eman
buluruz. Aksi takdirde alçalmaya, gerileme devam ederiz dünyada zillet,
ahiretteyse azaba müstahak oluruz. “…Yoksa
siz Kitab'ın bir kısmına inanıp, bir kısmını inkâr mı ediyorsunuz? Artık sizden
bunu yapanın cezası, dünya hayatında rezil olmaktan başka bir şey değildir.
Kıyamet gününde ise onlar azabın en şiddetlisine uğratılırlar. Çünkü Allah,
yaptıklarınızdan habersiz değildir.” (Bakara 2/85)
Vahyin öğretileriyle büyüyen bir nesle
zorla dahi kötülük yaptıramazsınız. Ama çağdaş uygarlık diye yutturulan
batının; “her şey benimdir altta kalanın
canı çıksın” prensibiyle büyüyen, aldığı çağdaş (!) eğitim sonucu hayatı,
mide ve uçkurdan ibaret gören insanların her birinin başına bir bekçi dikseniz
dahi kötülüğüne engel olamazsınız. Çözüm yeniden İslam’a dönmek, Allah (cc) ve
onun öğretilerine teslim olmaktadır.