Küresel ekonominin %40’dan fazlasını 113 ailenin kontrol
ettiği, ülkelerin mali ya da darbe yoluyla operasyonlara tabi tutulduğu bu
acımasız dünyada Türkiye’nin durdurulamaz büyük yükselişine tanıklık ediyoruz.
Küresel finans endüstrisine hükmeden, müzik, iletişim,
medya, silah ve teknoloji sektörünü tekelinde bulunduran kıyametçi, evanjelik,
kabalist, ezoterik yapıdaki bu açgözlü sapkın topluluk
200 yıldır dünyayı sömürmektedir.
Çünkü küresel emperyalist sistemin halklarla bilhassa
Müslüman Türk milliyetiyle ve insanlık
değerleriyle bir sorunu vardır. Bu aynı zamanda aşılması güç
bir korkunun verdiği öfke ve kin patlamasıdır. Bugün Akdeniz’de hak-hukuk
tanımayan başta kukla Yunanistan ve buna destek veren ülkelerin manevraları tam
olarak bu psikolojinin bir tezahürüdür.
Özellikle son 200 yıldır( evveli de var) mali krizlerle,
savaşlarla, ayakta kalan bu düzeneğin aktörleri kan ve gözyaşı üzerine yeni bir
dünya kuracaklarını düşünüyorlar. Türkiye, işte bu düzene baş kaldırdı ve asla
diz çökmedi. Türkiye’deki vesayet sistemi nasıl kırıldıysa dünyadaki vesayet
sistemi de aynı şekilde çatırdamaya başladı.
Allah, geçmişte olduğu gibi tarihin bu evresinde de yine
Türkiye’nin önünü açmaktadır. Nasıl ki
Osmanlı kurulmadan evvel Bizans, mali ve siyasi çöküntü
içerisindeyse bugün de ABD aynı
durumdadır. Bu tarihi kırılma anını Türkiye kendi lehine
avantaja dönüştürmektedir.
Öyle ki Erdoğan bu hırsız, arsız, milletin parasını çarçur
eden, ülkeyi IMF’nin kölesi yapan cuntacı beslemelerinden bir enkaz devraldı.
Bugün gelinen noktaya bakınız. Türkiye, hem içeride hem de sınırlarının dışında
büyük gelişmelere imza atıyor. Bakan Albayrak’ın ifadesiyle bu aynı zamanda bir
zihniyet devriminin neticesidir. O yüzdendir ki son 19 yıldır Erdoğan, halkın
emeğini sömüren ve onların üç kuruşunda gözü olanlar için diktatör ilan edildi.
***
Ülkede sızmadık yer bırakmayan ve devlet içinde devlet
kurmak isteyen emperyalizmin köpekleri
için Erdoğan diktatördü! Bir iki manşetle Erdoğan’ı yıkamadıkları
için diktatör oldu. Yıllardır rol yaparak, edebiyat yaparak köşe dönenlerin
musluklarını kapattığı için tek adam ilan edildi.
Ne var ki ülkenin başına bir Sisi dikmek isteyenlerin
gayretleri boşa gitti.
Oysa yıllardır ezilen, hakkı-hukuku gasp edilen, hastane
köşelerinde rehin bırakılan ülke insanı için durum hiç de öyle değildi.
Bugün 2071’e hedef yapmış bir Türkiye’nin son yıllarda
engellenmek istenmesinin elbette bir
nedeni var. Türkiye’nin ne içeride ne de dışarıda kendi
politikalarını üreten bağımsız bir ülke
olmasını istemiyorlar.
Bugün doğalgaz keşfiyle dahi dalga geçen bu sapkın tayfanın
istediği tam olarak budur. Türkiye direniyor ve direnmek zorunda. Çünkü
Türkiye, bağımsız, zengin ve güçlü bir ülke olursa bu aynı zamanda dünyanın tüm
mazlum insanları için bir umut olacaktır.
***
Küresel emperyalist düzenin gönüllü acentesi gibi çalışan
yazar, siyasetçi, sanatçı, aydın müsveddelerine rağmen Türkiye, kararlı
tutumundan zerre taviz vermemektedir. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dediği gibi;
“Bugün milletimizin karşısında kim varsa dün Malazgirt'te de onlar vardı. Bugün
milletimizin karşısında kim varsa dün Selahattin Eyyubi'nin karşısında da o
vardı.
Amaçları bu coğrafyayı bize yar etmemek.”
Mesele tam olarak budur. Çünkü bu bin yıllık süren bir kin
ve nefretle hareket ediyorlar. Hep ifade ettiğim gibi artık iki ayrı dünyanın
iki ayrı sistemin savaşıdır bu.
Türkiye, dünyayı her geçen gün felakete doğru sürükleyen,
fakirleştiren, sömüren, esarete mahkûm bırakan bu kirli düzenle mücadele
etmektedir.
Bugünlerde Malazgirt Zaferi’nin 949 Yıldönümünü
kutlamaktayız. Malazgirt, bu toprakları yurt
edindiğimiz yerin adıdır aynı zamanda.
Türk milleti olarak bizler tutsak yaşayamayız. Bu yüzdendir
ki küresel emperyalist düzenin tüm tuzaklarını, planlarını, projelerini boşa
çıkarıp ülkemizi güçlü, zengin, aktör bir ülke yapana kadar çalışacağız.