Her ülkenin kaderini, sahip olduğu coğrafi konum belirler desek, abartmış olmayız. Türkiye gibi stratejik bir bölgede yer alan ülkeler için bu gerçek daha da önemlidir. Üç kıtanın kesişim noktasında, önemli ticaret ve enerji yollarının merkezinde bulunmamız, tarih boyunca bizi hem fırsatlarla hem de zorluklarla karşı karşıya bırakmıştır.
Türkiye'nin coğrafi konumu, ikliminden ekonomisine, kültürel zenginliğinden jeopolitik önemine kadar her alanda etkisini gösterir. Ilıman kuşakta yer almamız, tarım için elverişli koşullar sunarken, dört bir yandan denizlerle çevrili olmamız, ticaret ve turizm açısından büyük bir avantaj sağlar. Boğazlar gibi dünya çapında stratejik öneme sahip geçitlere ev sahipliği yapmak ise uluslararası arenada sürekli dikkati üzerimize çeker.
Ancak coğrafi konum sadece avantajlarla gelmez; aynı zamanda riskleri de beraberinde getirir. Deprem kuşağında yer almamız, doğal afetlere karşı daha hazırlıklı olmamızı gerektirirken, Ortadoğu gibi siyasi açıdan hassas bölgelere yakınlık, dış politikamızı her zaman dinamik tutmamızı zorunlu kılar.
Sonuç olarak, coğrafi konumumuzu bir güç kaynağına dönüştürmek bizim elimizde. Bunun yolu, doğanın ve tarihin bize sunduğu bu konumu bilinçli, sürdürülebilir ve akılcı politikalarla değerlendirmekten geçiyor. Unutmayalım, coğrafya bazen kaderdir!