​Yolculuğum sırasında en çok keyif aldığım anlardan biri, yerel mutfakları keşfetmek oldu. Her bölgenin kendine has yemekleri, o coğrafyanın kültürünü yansıtan küçük birer mücevher gibiydi.

Yolculuğum sırasında en çok keyif aldığım anlardan biri, yerel mutfakları keşfetmek oldu. Her bölgenin kendine has yemekleri, o coğrafyanın kültürünü yansıtan küçük birer mücevher gibiydi. Özellikle Anadolu’nun güneydoğusuna doğru yaptığım bir gezi sırasında, zengin baharatlarla hazırlanan yemeklerin büyüsüne kapıldım. Mezopotamya'nın en eski tariflerinden biri olan "kısır"ın taze baharatlar ve nar ekşisiyle harmanlanmış hali, damağımda unutulmaz bir tat bıraktı. Yanında sunulan sıcak lavaşlarla birlikte, bu lezzet adeta bir şölen gibiydi.

Bir diğer keşfim ise kebap çeşitleriydi. Farklı etler ve özenle seçilen malzemelerle hazırlanan bu yemekler, her bir lokmada büyüsünü hissettiriyordu. Özellikle yöresel bir kebap olan "çiğ köfte"nin içeriği ve sunumu, beni etkileyen başka bir detay oldu. Baharatların dengesi, etin tazeliği ve kullanılan malzemeler her şeyin önündeydi.

Bir yandan yolda yürürken, sokak satıcılarının hazırladığı simit ve sıcak çayın tadı da oldukça farklıydı. Zengin mutfakları keşfetmek, sadece lezzet değil, aynı zamanda gelenekleri ve yerel halkı tanıma fırsatı sundu. Yemek, gezimin en keyifli ve öğretici anlarına dönüştü.