Mardin, tarih ve kültürün iç içe geçtiği, adeta taşlardan konuşan bir şehir. Mezopotamya'nın bereketli topraklarına hakim olan bu şehir, dar sokakları, taş evleri ve mistik havasıyla büyülüyor. Şehrin silueti, uzaklardan bile görülür; sarımsı taşlardan inşa edilmiş yapılar, gökyüzüne doğru yükseliyor. Mardin’in en dikkat çeken özelliklerinden biri de geleneksel taş işçiliği. Evler, camiler ve medreseler, bu taşlarla bezeli duvarlarıyla şehri adeta bir açık hava müzesine dönüştürüyor.
Mardin Kalesi’nden şehri izlemek, zamanın nasıl geçtiğini unutturuyor. Kalenin yükseklerinden, taş sokakların ve geleneksel evlerin oluşturduğu manzara bir tabloyu andırıyor. Ayrıca, Mardin’deki tarihi mekanlardan bir diğeri de Zinciriye Medresesi. Hem mimari yapısı hem de içinde barındırdığı atmosferle ziyaretçilerini etkisi altına alıyor.
Şehirdeki en keyifli anlardan biri ise, yerel mutfağı keşfetmek. Mardin mutfağı, etli yemekler, zeytinyağlılar ve çeşitli tatlılarla dolu. Özellikle "kaburga dolması" ve "künye" gibi yöresel lezzetler, bu şehre özgü bir deneyim sunuyor. Mardin’de gezmek, geçmişin izlerini sürerken, aynı zamanda bu kültürün geleceğe taşınan parçalarını görmek gibi.