Yenidoğan Çetesi'nin İsrail'le bağı var mı?
Yenidoğan çetesi olarak bilinen bebek katillerinin önceki
gün ilk duruşmaları görüldü. Salona sığmayan bir kalabalık eşliğinde mahkemeye
çıkartılan suçluların medyaya düşen konuşmaları kan donduran cinstendi. Basit
cinayet veya devletin kurumlarını dolandırma hadisesi olarak görülemeyecek
kadar korkunç bir terör eylemi hatta soykırım yapıldığı gerçeği her ayrıntıda
bir kere daha gün yüzüne çıktı. PKK üyeliği dolayısıyla 5 yıl hapis yatan bir
terörist, doktor kisvesi altında Türk çocuklarını yoğun bakımda öldürerek üzerinden
para kazanmış, en az bu terörist kadar eli kanlı ve vicdansız ekibi de aynı
cinayetlere anlaşmalı hastaneler vasıtasıyla yenilerini eklemişti. Her ne kadar
11 bebek ölümü olarak kayıtlara geçse de çeteye ait ayrıntılara dayanarak
sayının yüzlerce olduğu ön görülebilir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin
savcısını tehdide kadar ileriye gidebilen bu vicdansız şahısların ‘gebermeye
yakın 3 bebek istiyorum’ diyerek masum bebekleri gözlerini kırpamadan öldürdüğü
gerçeği hem adı geçen hastanelerde bebeklerini kaybeden ailelerde hem de toplum
vicdanında derin yaralar açtı.
Başka insanlık suçları da var mı?
Hiçbir hastalığı olmayan veya tedavi olması gereken
bebekleri kasıtlı olarak yoğun bakıma alıp öldürerek hem ailelerinden hem de
devletten para sızdıran çetenin bu bebekler üzerinde gen, kan, deri ve deney
yapıp yapmadığı tartışılıyor. Üstelik bu konuya ilişkin ciddi iddialar da var.
Açıkçası ben bu suç örgütünün bu cinayetleri yalnızca para için yapmadığına
inananlardanım. Öncelikle elebaşı Dr. Fırat sarı PKK’lı bir terörist. Türk
çocuklarına gözünü kırpmadan kıyabileceği herkesin malumu. Çetenin bir diğer
elebaşı Mustafa Kemal Zengin ise Cumhuriyet Savcısı Yavuz Engin'i makamında
tehdit edebilecek kadar ileri gidebiliyor. Bu canavarlar kimlere, hangi ülkelere/hangi
güçlere güvenerek bu kadar ileri gidebiliyorlar? Mutlaka üzerine gidilmesi
gereken noktalardan biri de bu!
İsrail’le bağlantıları araştırılsın!
Dünyanın en büyük deri bankasına sahip olan terör örgütü
İsrail Gazze’de bir yandan soykırım yaparken diğer yandan da başta derileri
olmak üzere Filistinlilerin organlarını çalıyor. Terörist İsrail ordusunun
Uluslararası Kızılhaç Komitesi'ne teslim ettiği bazı cesetleri inceleyip
muayenesini yapan Gazzeli doktorlar, cesetlerin göz korneası, karaciğer, böbrek
ve kalp gibi organlarının çalındığını tespit etti. Dünya bu vahşeti izlemeye
devam ederken bir milletvekili de ‘Yenidoğan Çetesi’nin anlaşmalı hastanelerden
biri olan Reyap Hastanesi’nde yasadışı olarak gen tedavi merkezi kurduğunu ve
bebek kanları üzerinde çalışmalar yaptıklarına ilişkin bir iddia ortaya attı.
Basına da yansıdığı üzere insanlık dışı söylemlerle bebekleri öldüren bu
çeteden her şey beklenir; bu iddialar mutlaka araştırılmalı.
Ya başka çeteler de varsa…
Özel hastanelerde en sıradan tahlilin bile fahiş fiyatlara
yapıldığı, hastayı gerek olmasa dahi ameliyata ikna eden doktorların prim
aldığını düşününce bu sağlık(!) kurumlarında neler döndüğünü tahmin etmek zor
değil. Yıllar önce özel bir hastanede annemi muayene esnasında odaya giren bir
doktorun ‘benim ameliyata ikna ettiğim hastanın ameliyat primini diğer doktora
yazmışlar, bu haksızlık’ sözleriyle diğer doktora dert yanmıştı. Bizzat şahit
olduk. Bir hastanın gözü önünde bunu yapabilecek kadar şuursuz bir sağlık
çalışanının uygulayacağı tedaviye nasıl güvenilebilir? Bununla birlikte
doktorları ameliyat karşılığı prim usulüne mecbur bırakan sağlık kurumlarına
nasıl göz yumuluyor? Özel hastanelerle SGK’nın ilişiği kesilmeli, sistem baştan
aşağı yenilenerek devletten ne olursa olsun ödenek almalarının önüne geçilmeli.
Ameliyat üzerinden prim alma sorununa ağır cezalar getirilmeli. PKK’lı Dr.
Fırat Sarı’nın işlediği cinayetlere ve insanlıktan çıkmış sözlerine bakıyorum
da Türk(!) Tabipleri Birliği Başkanı Şebnem Korur Fincancı’nın doktorluk
faaliyetleri de en ince ayrıntısına kadar incelense acaba nelerle karşılaşılır?
Zira kendisi terör örgütü PKK kanalında Türk Askerine ağır bir iftira attı ve
yanına kaldı. Üstelik Uğur Mumcu’nun ağabeyi Ceyhan Mumcu Fincancı’ya ilişkin
ciddi suçlamaları olduğu halde onun da üstüne gidilmedi. PKK kanalında konuşup
askerimize iftira eden TTB başkanı, PKK’dan hapis yatan doktorlar ve FETÖ
hükümlüsü doktorlar sağlık sisteminde cirit atarken vatandaş güvende olabilir
mi? Bu sorunun cevabını vermek yeterki değil, etkin ve keskin çözüm şart!