Dolar (USD)
34.92
Euro (EUR)
36.39
Gram Altın
2942.93
BIST 100
10025.47
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
20 Kasım 2024

​Yenidoğan Çetesi'nin İsrail'le bağı var mı?

Yenidoğan çetesi olarak bilinen bebek katillerinin önceki gün ilk duruşmaları görüldü. Salona sığmayan bir kalabalık eşliğinde mahkemeye çıkartılan suçluların medyaya düşen konuşmaları kan donduran cinstendi. Basit cinayet veya devletin kurumlarını dolandırma hadisesi olarak görülemeyecek kadar korkunç bir terör eylemi hatta soykırım yapıldığı gerçeği her ayrıntıda bir kere daha gün yüzüne çıktı. PKK üyeliği dolayısıyla 5 yıl hapis yatan bir terörist, doktor kisvesi altında Türk çocuklarını yoğun bakımda öldürerek üzerinden para kazanmış, en az bu terörist kadar eli kanlı ve vicdansız ekibi de aynı cinayetlere anlaşmalı hastaneler vasıtasıyla yenilerini eklemişti. Her ne kadar 11 bebek ölümü olarak kayıtlara geçse de çeteye ait ayrıntılara dayanarak sayının yüzlerce olduğu ön görülebilir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin savcısını tehdide kadar ileriye gidebilen bu vicdansız şahısların ‘gebermeye yakın 3 bebek istiyorum’ diyerek masum bebekleri gözlerini kırpamadan öldürdüğü gerçeği hem adı geçen hastanelerde bebeklerini kaybeden ailelerde hem de toplum vicdanında derin yaralar açtı.

Başka insanlık suçları da var mı?

Hiçbir hastalığı olmayan veya tedavi olması gereken bebekleri kasıtlı olarak yoğun bakıma alıp öldürerek hem ailelerinden hem de devletten para sızdıran çetenin bu bebekler üzerinde gen, kan, deri ve deney yapıp yapmadığı tartışılıyor. Üstelik bu konuya ilişkin ciddi iddialar da var. Açıkçası ben bu suç örgütünün bu cinayetleri yalnızca para için yapmadığına inananlardanım. Öncelikle elebaşı Dr. Fırat sarı PKK’lı bir terörist. Türk çocuklarına gözünü kırpmadan kıyabileceği herkesin malumu. Çetenin bir diğer elebaşı Mustafa Kemal Zengin ise Cumhuriyet Savcısı Yavuz Engin'i makamında tehdit edebilecek kadar ileri gidebiliyor. Bu canavarlar kimlere, hangi ülkelere/hangi güçlere güvenerek bu kadar ileri gidebiliyorlar? Mutlaka üzerine gidilmesi gereken noktalardan biri de bu!

İsrail’le bağlantıları araştırılsın!

Dünyanın en büyük deri bankasına sahip olan terör örgütü İsrail Gazze’de bir yandan soykırım yaparken diğer yandan da başta derileri olmak üzere Filistinlilerin organlarını çalıyor. Terörist İsrail ordusunun Uluslararası Kızılhaç Komitesi'ne teslim ettiği bazı cesetleri inceleyip muayenesini yapan Gazzeli doktorlar, cesetlerin göz korneası, karaciğer, böbrek ve kalp gibi organlarının çalındığını tespit etti. Dünya bu vahşeti izlemeye devam ederken bir milletvekili de ‘Yenidoğan Çetesi’nin anlaşmalı hastanelerden biri olan Reyap Hastanesi’nde yasadışı olarak gen tedavi merkezi kurduğunu ve bebek kanları üzerinde çalışmalar yaptıklarına ilişkin bir iddia ortaya attı. Basına da yansıdığı üzere insanlık dışı söylemlerle bebekleri öldüren bu çeteden her şey beklenir; bu iddialar mutlaka araştırılmalı.

Ya başka çeteler de varsa…

Özel hastanelerde en sıradan tahlilin bile fahiş fiyatlara yapıldığı, hastayı gerek olmasa dahi ameliyata ikna eden doktorların prim aldığını düşününce bu sağlık(!) kurumlarında neler döndüğünü tahmin etmek zor değil. Yıllar önce özel bir hastanede annemi muayene esnasında odaya giren bir doktorun ‘benim ameliyata ikna ettiğim hastanın ameliyat primini diğer doktora yazmışlar, bu haksızlık’ sözleriyle diğer doktora dert yanmıştı. Bizzat şahit olduk. Bir hastanın gözü önünde bunu yapabilecek kadar şuursuz bir sağlık çalışanının uygulayacağı tedaviye nasıl güvenilebilir? Bununla birlikte doktorları ameliyat karşılığı prim usulüne mecbur bırakan sağlık kurumlarına nasıl göz yumuluyor? Özel hastanelerle SGK’nın ilişiği kesilmeli, sistem baştan aşağı yenilenerek devletten ne olursa olsun ödenek almalarının önüne geçilmeli. Ameliyat üzerinden prim alma sorununa ağır cezalar getirilmeli. PKK’lı Dr. Fırat Sarı’nın işlediği cinayetlere ve insanlıktan çıkmış sözlerine bakıyorum da Türk(!) Tabipleri Birliği Başkanı Şebnem Korur Fincancı’nın doktorluk faaliyetleri de en ince ayrıntısına kadar incelense acaba nelerle karşılaşılır? Zira kendisi terör örgütü PKK kanalında Türk Askerine ağır bir iftira attı ve yanına kaldı. Üstelik Uğur Mumcu’nun ağabeyi Ceyhan Mumcu Fincancı’ya ilişkin ciddi suçlamaları olduğu halde onun da üstüne gidilmedi. PKK kanalında konuşup askerimize iftira eden TTB başkanı, PKK’dan hapis yatan doktorlar ve FETÖ hükümlüsü doktorlar sağlık sisteminde cirit atarken vatandaş güvende olabilir mi? Bu sorunun cevabını vermek yeterki değil, etkin ve keskin çözüm şart!