Dolar (USD)
35.18
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2966.40
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
22 Ocak 2024

Ücretli öğretmenlik/kölelik sorunu

Yıllardır “ücretli öğretmen” sorununu yazarım. Bu öyle bir sorun ki sezonluk işçi mantığıyla okullara görevlendirilen öğretmenlerden bahsediyoruz.

Bu uygulamaya vekil öğretmenlik de deniliyor. Öğretmen açığı olan okullara, il ve ilçe milli eğitim müdürlükleri tarafından görevlendirilirler.

Bu bazen doğum iznine ayrılmış kadrolu bir öğretmenin yerine görevlendirme şeklinde olur bazen de uzun yıllara yayılan bir eğitim öğretim sürecinin parçası olurlar.

Geçimini bu şekilde sağlayan öğretmenler tanıyorum.

Şayet değişmediyse aranılan şartlar şöyledir; eğitim fakültesi mezunu olmak, yok ise dört yıllık ve üstü fakülte mezunu olmak, yok ise ön lisans mezunu olmak.

Bu arkadaşlarımız kaç saat derse girerlerse onun karşılığında alınan bir ücretle çalışırlar. Asgari ücretin altında bir rakamdır bu. Normalde bir iş yerinde asgari ücretin altında işçi çalıştırıldığı tespit edilirse cezası vardır.

Sigortaları ise tam yatmıyor. Onlara okullarda görev verilmez, verilirse de ücreti ödenmez.

Bugün başöğretmen, uzman öğretmen, sözleşmeli ve kadrolu öğretmen gibi çeşitli sınıflara ayrılmış öğretmen odalarında da kendilerini kötü hissetmeleri cabası.

Nereden baksanız vahim bir durum. Bu şartlar altında bu kitleye “ücretli kölelik” denilse yeridir. Türkiye’de bu şartlarda çalışan hiçbir kesim yoktur.

Diğer taraftan ücretli olarak çalışmanız için örneğin sınıf öğretmenliği alanında uzman olmanıza ve ilgili fakülteyi bitirmenizi de gerek yoktur. Hatta bir vakitler üniversite mezunu bile olmanıza gerek yoktu.

Yani matematik dersine bir mimarın ya da başka bir alanda uzmanlaşmış birisinin girip ders vermesi normal karşılanıyordu.

Hala öyle mi bilmiyorum ancak bu iş için bile bir tanıdığınızın olması yeterli. Anlayacağınız bu sektörde de hatır gönül işi devreye giriyor.

Her yıl değişmekle birlikte bugün sayıları 70 bin civarında olduğu söyleniyor. Sadece İstanbul’da 17 bin 411 ücretli öğretmen görev yapıyor. Bu sayı Ankara’da 3 bin 381, İzmir’de ise 3 bin 100 şeklinde.

Ücretli öğretmenlerin sadece 6 bin 654'ü ön lisans mezunu.

Eğitimin kalitesi, yetişecek kaliteli nesiller, toplumun ihtiyaçları kaygı edilmeden bütçenin ve maliyetin gerekleri dikkate alınarak sürdürülmeye çalışan bu yöntem, maalesef bugün eğitimin kanayan yarasıdır.

Bu insanların şartları ve hakları kötü olmasına rağmen ellerine verilen azıcık parayla da mucizeler yaratmaları beklenmektedir.

Geçenlerde MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, "Atanamayan hiçbir öğretmen bırakılmamalıdır. Ücretli, sözleşmeli veya bir başka ad ve tanım altında hiçbir öğretmen kalmamalı, etap etap hepsi kadroya geçirilmelidir" dedi.

Ondan daha önce de Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, "Ücretli öğretmenlerimizin kadroya alınmasıyla ilgili çalışmalarımız devam ediyor” demişti.

Ücretli öğretmenlerin kadroya alınması için de çeşitli şartlar aranması bekleniyor. Bu şartlar arasında, öğretmenlik alanında lisans veya ön lisans diploması sahibi olmak, KPSS'den en az 70 puan almak ve belirli bir süre ücretli öğretmen olarak görev yapmış olmak yer alıyor.

Tamam, bu öğretmenlerin kötü şartları düzeltilsin yeter ki kadroya da dahil edilsinler. Ancak ortada şöyle bir gerçek de var. Bugün öğretmen açığımızın 90 bin küsur civarında olduğu tahmin ediliyor.

Ve dışarıda atama bekleyen alanında uzman binlerce öğretmen bekliyor. Bu kadar atama bekleyen öğretmenin olduğu bir ülkede neden üç kuruşa ücretli öğretmen çalıştırılır?

80 bin ücretli öğretmenden bahsediyoruz ve bu insanlar azıcık parayla yaşama tutunmaya çalışıyor. O halde mevcut ücretli öğretmenler mağdur edilmeden bu uygulama topyekûn kaldırılmalıdır.