Ücretli öğretmenlik/kölelik sorunu
Yıllardır “ücretli öğretmen” sorununu yazarım. Bu öyle bir sorun ki sezonluk işçi mantığıyla okullara görevlendirilen öğretmenlerden bahsediyoruz.
Bu uygulamaya vekil
öğretmenlik de deniliyor. Öğretmen açığı olan okullara, il ve ilçe milli
eğitim müdürlükleri tarafından görevlendirilirler.
Bu bazen doğum iznine ayrılmış kadrolu bir öğretmenin yerine
görevlendirme şeklinde olur bazen de uzun yıllara yayılan bir eğitim öğretim
sürecinin parçası olurlar.
Geçimini bu şekilde sağlayan öğretmenler tanıyorum.
Şayet değişmediyse
aranılan şartlar şöyledir; eğitim fakültesi mezunu olmak, yok ise dört yıllık
ve üstü fakülte mezunu olmak, yok ise ön lisans mezunu olmak.
Bu arkadaşlarımız kaç
saat derse girerlerse onun karşılığında alınan bir ücretle çalışırlar. Asgari
ücretin altında bir rakamdır bu. Normalde bir iş yerinde asgari ücretin altında
işçi çalıştırıldığı tespit edilirse cezası vardır.
Sigortaları ise tam yatmıyor. Onlara okullarda görev
verilmez, verilirse de ücreti ödenmez.
Bugün başöğretmen,
uzman öğretmen, sözleşmeli ve kadrolu öğretmen gibi çeşitli sınıflara ayrılmış
öğretmen odalarında da kendilerini kötü hissetmeleri cabası.
Nereden baksanız vahim bir durum. Bu şartlar altında bu
kitleye “ücretli kölelik” denilse
yeridir. Türkiye’de bu şartlarda çalışan hiçbir kesim yoktur.
Diğer taraftan ücretli
olarak çalışmanız için örneğin sınıf öğretmenliği alanında uzman olmanıza ve
ilgili fakülteyi bitirmenizi de gerek yoktur. Hatta bir vakitler üniversite mezunu
bile olmanıza gerek yoktu.
Yani matematik dersine bir mimarın ya da başka bir alanda
uzmanlaşmış birisinin girip ders vermesi normal karşılanıyordu.
Hala öyle mi bilmiyorum ancak bu iş için bile bir tanıdığınızın
olması yeterli. Anlayacağınız bu sektörde de hatır gönül işi devreye giriyor.
Her yıl değişmekle
birlikte bugün sayıları 70 bin civarında olduğu söyleniyor. Sadece İstanbul’da
17 bin 411 ücretli öğretmen görev yapıyor. Bu sayı Ankara’da 3 bin 381,
İzmir’de ise 3 bin 100 şeklinde.
Ücretli öğretmenlerin sadece 6 bin 654'ü ön lisans mezunu.
Eğitimin kalitesi,
yetişecek kaliteli nesiller, toplumun ihtiyaçları kaygı edilmeden bütçenin ve
maliyetin gerekleri dikkate alınarak sürdürülmeye çalışan bu yöntem, maalesef
bugün eğitimin kanayan yarasıdır.
Bu insanların şartları ve hakları kötü olmasına rağmen
ellerine verilen azıcık parayla da mucizeler yaratmaları beklenmektedir.
Geçenlerde MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, "Atanamayan hiçbir öğretmen bırakılmamalıdır. Ücretli, sözleşmeli veya bir başka ad ve
tanım altında hiçbir öğretmen kalmamalı, etap etap hepsi kadroya geçirilmelidir"
dedi.
Ondan daha önce de Milli
Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, "Ücretli öğretmenlerimizin kadroya
alınmasıyla ilgili çalışmalarımız devam ediyor” demişti.
Ücretli öğretmenlerin kadroya alınması için de çeşitli
şartlar aranması bekleniyor. Bu şartlar arasında, öğretmenlik alanında lisans
veya ön lisans diploması sahibi olmak, KPSS'den en az 70 puan almak ve belirli
bir süre ücretli öğretmen olarak görev yapmış olmak yer alıyor.
Tamam, bu
öğretmenlerin kötü şartları düzeltilsin yeter ki kadroya da dahil edilsinler.
Ancak ortada şöyle bir gerçek de var. Bugün öğretmen açığımızın 90 bin küsur
civarında olduğu tahmin ediliyor.
Ve dışarıda atama bekleyen alanında uzman binlerce öğretmen
bekliyor. Bu kadar atama bekleyen
öğretmenin olduğu bir ülkede neden üç kuruşa ücretli öğretmen çalıştırılır?
80 bin ücretli öğretmenden bahsediyoruz ve bu insanlar
azıcık parayla yaşama tutunmaya çalışıyor. O halde mevcut ücretli öğretmenler
mağdur edilmeden bu uygulama topyekûn kaldırılmalıdır.