Sovyetlerle dans ve Gorbaçov
Türkiye, Sovyetler ilişkileri daha Milli Mücadele günlerinde başlamıştır.
Ukrayna’nın Devlet Başkanı
Zelensky nasıl bir Yahudi ise Sovyetler’ in kurucusu Lenin de bir Yahudi idi.
İsviçre’de yaşayan Lenin’i Alman
istihbaratı gizli ve mühürlü bir trenle Rusya’ya ulaştırdı.
Amaçları savaş halinde oldukları
Rusya’yı komünist darbe ile iç karışıklığa sürüklemek, parçalamak, zaafa
düşürmekti.
Lenin’ in gizli trenle Rusya'ya
sokulmasında yine bir Yahudi olan Parvus başrollerdeydi.
Bu transferin organizatörü Parvus
Efendi, kısa süre öncesine kadar İttihat Terakki Partisi’nin ekonomi
danışmanıydı ve gerçek ismi Alexsander İsrael Helphend idi.
Kılıçdaroğlu ‘nun unutulmaz
gaflarından biri bu Parvus Efendi’yi Türk büyüğü sanmasıydı.
Lenin’in Rusya’ya ulaştırılması
ile I. Dünya Savaşı’nın sonlarına doğru 1917 de Rusya’da Komünist darbe
gerçekleşti.
Rusya’nın o günlerde nüfusu 180
milyon idi.
Çar 180 milyonluk ülkeyi kendisi
ile iş birliği halindeki 3 milyon elitle yönetmekteydi.
Rusya’da devrim günlerinde
Komünist Partinin kayıtlı üye sayısı 23.000 idi.
İyi organize bu 23.000 kişi
180.000.000 kişinin hükümranlığını ele geçirdi.
Rusya’daki komünist devrim
İngiltere’yi aşırı tedirgin etti.
İngiltere zamanın en büyük
kapitalist ekonomisiydi. Komünizmin İngiltere’ye sıçraması İngiliz ekonomisini ve
İngiltere’yi mahvedebilirdi.
Başlangıçta Yunanistan’ın
Anadolu’yu işgalini destekleyen İngiltere, Sovyetler’ de gelişen Komünist
ihtilaliyle hızla tavır ve taktik değiştirdi.
İngiltere, o zamanlar, bugünlerde
Çin’e yapıldığı gibi Sovyetler’ i çevreleme politikalarına soyundu.
Komünist rejim ihracını
engellemek adına Sovyetler güneyden de çevrelenmeliydi.
Yunanistan’ın Sovyetleri
çevreleyecek cüssesi yoktu.
Tampon ve çevreleme görevini
ancak Türkiye yapabilirdi.
Milli Mücadele günlerinde
İngiltere bu nedenle Yunanistan’a desteğini kesti.
O günlerde Türkiye’yi ziyaret
eden İngiliz gazeteci Grace Ellison anılarında bu konu ile alakalı olarak;
“Görüştüğüm, Yunanlı esirler,
Türk ordusu ile savaşlarında kendilerine yardım etmedikleri ve arkadan
vurdukları için İngiltere’ye acı suçlamalarda bulunuyorlardı” der.
Sovyet İşgaline giren Orta Asya
Müslümanlarının Milli Mücadele için topladıkları nakdi yardım Moskova üzerinden
Türkiye’ye ulaştırılırken isim değiştirir “Milli Mücadele’ye Sovyet-Rus
yardımı(!)” adını alır.
Lenin’den sonraki Sovyet lideri
Stalin bizden Boğazlarda üs talep eder,
Kars ile Ardahan’ı ister.
Stalin’in bu istekleriyle
Sovyetler-Türkiye ilişkileri buz keser.
İlişkilerdeki bu dondurucu kış
Sovyetler yıkılana değin sürer.
Ancak Sovyet Komünist Partisi
ile inanç ve fikir birliği içinde bulunan bizim “yoldaş” lar Sovyetlere
ve komünizme hep aşererler.
Türkiye’ yi hep Sovyet yapma rüyaları görürler. PKK yı bile bu amaçla kurarlar. Kürtleri amaçları
için tramplen olarak kullanacaklardır.
Bu “yoldaşlar” ülkeyi 12
Mart 1971 ve 12 Eylül 1980 darbelerine götüren yolların taşlarını ördüler, 1980
lere kadar Türkiye’ yi sıtmada tuttular.
Aynı yoldaşlar son zamanlarda bir
ABD sevdasına tutuldular, Biden’le liseli aşıkları yaşıyorlar.
“Rusya’ya Sovyet olma”
kâbusumuzun perde gerisinde ABD’nin eli hep hissedilmiştir. ABD okulu ODTÜ, nedendir(!)
bilinmez hep Sovyet sempatizanı üretir.
Bizim “yoldaş” lar, 1980
lere ramak kala muratlarına erip Türkiye’yi Komünist yapabilselerdi, 3-4 sene
sonra tarihe karışacak komünist bloka son katılacak ülke Türkiye,sayelerinde
“dünyanın en şaşkın ülkesi” unvanıyla “Guiness Rekorlar Kitabı” na
girecekti.
Sovyetler ve Komünist rejim 1980
lerde fiyasko ile neticelendi.
“Cennet” vadeden komünizm,
insanları bir avuç buğdaya, bir dilim ekmeğe muhtaç etmişti. Sovyetlerdeki
insanlar üst üste iki öğün yemek bulamıyorlardı.
Milyonlara kâbus yaşatan komünizmin
bitiş düdüğünü Gorbaçov çaldı. Gulag takımadaları sonsuza kadar sessizliğe
büründüler.
Gorbi bu hafta sessizce
Dünya’dan ayrıldı.
Darısı ABD’nin ve dostlarının
başına…