Milletler kahramanları ile yaşar
Cehle Hakk mevt dedi ilme hayat
Olma hem-hâl-i gürûh-ı emvât
(Nâbî)
Medeniyetlerin teşekkülünde rol oynayan pek çok
etkenden birisi de kendi bağrında yetiştirdiği fikir ve sanat işçileridir. Edebî
metinlere baktığımız zaman bir karakterler vardır bir de tipler. Bu
şahsiyetlerin her biri kahraman karakterlerdir. Toplumun içerisinde yaşayan
“Hakk” ile beraber olup halka “Hakk”ı anlatan alimler, şairler, fikir ve sanat
adamları bu milletin kahramanlarıdır ve mensubu oldukları toplumlara şekil ve
ruh verirler. Geleceğin mimarları;
âlimler, yazarlar ve sanatkarlardır Medeniyetimizin sadece eğitim tarihi incelendiğinde “üstad, âlim, allame, müderris, münevver,
mütefekkir, mütebahhir, aydın” gibi kavramların çeşitliliği okuyucuya hemen
bir fikir verdiği görülür.
Bizim medeniyetimiz kadar cehaletten korkan başka bir medeniyet
yoktur. Kutsal kitabımız, bilenle bilmeyeni, görenle görmeyen kadar birbirinden
net bir şekilde ayırt eder. Bu medeniyetin kurucuları ilme ve ilim adamına o
kadar çok değer vermişlerdir ki ilimle alakalı olan her şey bir anda
kıymetlenivermiştir. Mesela hangi ilim dalına ait olursa olsun hiçbir kitap
ayak altına alınamaz, keza üzerinde yazı bulunmasa dahi bir kâğıt yere atılamaz.
Kalem ise “Nûn. Kalem’e ve yazmakta
oldukları şeylere yemin olsun!” İlahi sadâsı ile paha biçilmez bir kıymet
kazanır. Yine hatırlamak gerekir ki nebevî bir müjdeyle, ilim için harcanan
mürekkep dahi şehitlerin kanlarından daha fazla değere layık görülmüştür. Öyle
ki devletlerarası anlaşmalarda savaş tazminatı olarak bir kitap koleksiyonunun
alınması istenmiştir. Halife Me’mun, Bizans İmparatoru III. Michael’le yaptığı
anlaşmada, savaş tazminatı olarak Konstantiniye kütüphanelerinden birinin,
emrine verilmesini şart koşmuştur. Nasıl ki Batı
medeniyetinin temelinde Hıristiyanlık, Çin medeniyetinin temelinde Taoizm,
Konfüçyanizm, Budizm ve diğer uzak doğu dinleri, hatta antik Yunan
medeniyetinin köklerinde pagan inancı ve kültürü varsa, İslam medeniyetinin
temelinde ise “kitap” vardır kutsal bir kitap. Medeniyetimiz, işte bu kitap
üzerine inşa edilmiştir.
Bu kitap medeniyetinin kahramanlarıdır ki hem
doğuyu hem de batıyı ilim ve irfanla aydınlatmışlardır. Haşim’in de dediği
gibi, İngiliz ulusu dolar rezervlerinden ziyade
Shakespeare ile mağrurdur. İran, zalim bir güneşin yaktığı kısır topraklar
üzerinde olmaktan ziyade Hafız-ı Şirazi’nin nazmında, Behzad’ın resimlerinde
yaşamaktadır. Biliriz ki İspanya ne Alphonse’un ne de Primo De Rivera’nındır.
Fakat kızıl karanfilli Carmen’in bu vatanı, ancak El Gerceo ve Cervantes’indir.
Aynı şekilde Osmanlı’nın kültür ve sanatı pek çok amille birlikte Ebussuud
Efendi’nin, Süleyman Çelebi’nin, Gelibolulu Mustafa Ali’nin, Fuzuli, Baki, Şeyh
Galib, Urfalı Nabi ve Diyarbekirli Ali Emiri’nin inşa ettiği fikir ve sanat
üzerine de kuruludur. Osmanlı bakiyesi olan Türkiye toplumu “İrfanını maziye
bağlayan köprüleri berhava etmiş” yâni hafızasını kaybetmiş ve bundan dolayı da
başarısız bir değişim süreci geçirmiştir:
Hafızası silinmeye çalışılmış, zirve
şahsiyetleri yağmalanmış bir medeniyetin evlatlarının bunu yapanlardan intikam
alabilmesinin yegâne yolu bu kayıp tarihi doğru kaynaklardan öğrenmek ve kadim
tarihini sürekli hatırlamak ve hatırlatmaktan geçmektedir. Meriç, “Yaşayan bir toplum
‘kökü mâzide olan âtidir’der. Medeniyetlerin anahtarı: birikim. Tekâmül de
inkılap da, kemiyetten keyfiyete geçiştir. İnsanı insan, milleti millet yapan:
hafıza. Düşünce, bütünü kucaklamak, dünü yarına bağlamak” der.
Medeniyetimizin yetiştirmiş olduğu kahramanlar, her zaman batının dikkatini çekmiştir. Batı ya bu zekaları beyin göçü yolu ile elde etmeye çalışmış veya unutturmak için türlü yollara başvurmuştur. Mesela Roger Bacon 1200’lerde İslam bilginlerinin çalışmalarından etkilenerek bazılarının eserlerini inceleyip yorumlayınca, İbn Heyzem ve İbn Rüşd’ün görüşlerini yaymaya çalıştığı gerekçesiyle ve kilisenin marifetiyle ömrünün son 17 senesini hapishanede geçirmiştir. Bugün bizim en parlak zekalarımız Avrupada hizmet vermektedir. Yeni nesillere kendi kahramanlarını başta Milli Eğitim marifeti olmak üzere kitap, konferans, sinema vb. yollarla anlatmak boynumuzun borcudur. Milletler kahramanları ile yaşarlar.