Dolar (USD)
35.41
Euro (EUR)
36.42
Gram Altın
3046.30
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
10 Ocak 2025

​Kendini sorgula

Dünden bugüne mücadele serüvenimize baktığımızda sorgulama tarafımızın hep öne çıktığını görürüz... Her şeyi ve herkesi sorgulayarak bu günlere geldik...

Hayatı, inancı, kavramları, konuları, kurumları, kuramları, sistemi, rejimi, devleti, derin devleti, kültürü, sanatı, tarihi, toplumu, dinleri, ideolojileri, fikri akımları, fıkhi ekolleri, geleneği, aileyi cemaatleri, tarikatları, mezhepleri, kadını, gençliği, toplumsal katmanları, kamusal alanı, legali, illegali, ahlakı, ruhu, aklı, kaderi hatta Âdem'i ve ötesini...

Bir ömürdür habire sorguluyoruz... Uzmanlaştık...

Gerekli miydi? Evet... Sorgulamada haklıydık... Çünkü berrak bir idrake, güçlü bir iradeye, net bir şahsiyete, nitelikli bir harekete ihtiyacımız vardı...

Zamanla fark ettik ki, bu yoğun ve yorucu sorgulama sürecimizde iki konuda yetersiz kaldık...

Bir; sorgulamalarımızın sınırı, ahlakı ve hukuku hususunda eksiktik... Belki de bu zaafımızdan dolayı zaman zaman sınırları zorladık, haddimizi aştık... Hak ihlallerine neden olduk...

Sorguladık, ancak ölçüyü, ayarı koymada ve korumada zayıftık...

Bazen sorgularken savrulduk, sarsıldık, sendeledik...

Eleştirisel akıl dedik, haklıydık… Fakat duracağımız yeri, yerli yerince ayarlayamadık.

İki; kendimizi sorgulamayı ihmal ettik... Ötekileri sorgulamada aktif olan bizler, sıra kendimize gelince ağırdan aldık, erteledik...

Çünkü kendimizi sorgulamak başkasını sorgulamaya benzemiyordu... Kendimizle yüzleşmek zor işti... Cesaret ister, dürüstlük ister, özveri ister...

Kendimizi tanıyabilmenin yolu, kendimizi sorgulamaktan geçiyor...

Akıllı insan hakkıyla kendini sorgulayan ve kendini aşabilen insandır... Hikmet arayışının gereği budur...

Sorgulanmayan yaşamlar basit ve bayağı yaşamlardır... Olmak için sorgulamak lazım... Kendini sorgulamak ciddi bir sorumluluk ve erdemli bir duruştur...

Her şeye rağmen kendimizi sorgulama mecburiyetindeyiz... Kendimizi yaşamın akıntısına, alışkanlıklarımızın akışına terk edemeyiz...

Özeleştiri olmadan öze dönüş nasıl olacak?

Evet, kendimize yüzleşebilecek bir yüreğimiz olmalı... Kendimiz olmak, kendimiz kalmak için bunu yapmak zorundayız...

Hz. Yusuf (as) bile kendimizi sorgulamaktan beri değildi...

"Ben nefsimi temize çıkarmıyorum. Çünkü nefis, gerçekten kötülüğü şiddetle emreder." (Yusuf, 53)

Hz. Âdem ve Havva kendini nefsini sorgulamaktan imtina etmedi...

"Ey Rabbimiz biz kendi nefsimize zulmettik." (Araf, 23)

Nasıl bir ahlaki yücelik... İçe yönelik deruni bir muhasebenin ve terbiyenin kodlarını önümüze seriyor…

İlk Kur'an nesli ashabı kiramda da aynı hassasiyeti görüyoruz...

Hz. Ebubekir (ra) ile karşılaşan Hz. Hanzala(ra) iç dünyasına başlattığı içtenlikli sorgulama refleksi ile şöyle diyordu:

"Hanzala münafık oldu!"

Ashap içinde en güzide sahabelerden biri olan Hz. Hanzala (ra) bunu diyebiliyordu...

İşte sahabi kıvamında bir sorgulama... Öyle sanıyorum ki, ashabın büyüklüğü bu samimi sorgulamanın sermayesidir...

Sorgulamaya kendi nefislerinden başlıyorlar... Hedefte başkası yok... Sorgulaması gereken bir nefsim var...

Bu hakikatten hareketle, hemen, şimdi, burada kendimizi sorgulama sürecimizi başlatabiliriz... İman ve ihlasımız bunu gerektirir...

Yaşamımıza sinen rehavet, atalet, kasvet, gaflet, dağınıklık, donmuşluk ve kronik tembellik ciddi bir sorgulamayı gerekli kılmıyor mu?

Üretilmiş korkuları, öğretilmiş çaresizlikleri, seçilmiş yalnızlıkları, tükenmişlik sendromlarını, mental yorgunlukları nasıl aşacağız?

Yaratılış amacına nasıl odaklanacağız?

Mübahlaşan günahların, normalleşen anormalliklerin, kanıksanan kötülüklerin, önlenemeyen arzuların önüne geçme iradesini kuşanmalıyız...

Tefekkürsüz, tedebbürsüz, dondurulmuş aklımıza öncelikle dokunmalıyız...

Allah'ın ayetleri ile ürpermeyen, zikri ile titremeyen, huşu ve haşyetten yoksun kalplerimizde bir müdahalede bulunmalıyız...

Ruhumuza musallat olmuş yorgunluk, bezginlik, yılgınlık ve ye'si nasıl söküp atabiliriz?

Cihatsız, sefersiz, eylemsiz, duyarsız hayatların kıskacından kurtulup onurlu yaşamlara ne zaman hicret edeceğiz?

Haksızlık karşısında lâl kesilen dilimizi, mazlumların feryadına kapalı kalan kulaklarımızı, kirlenen ve gün geçtikçe gerçeklere kapanan gözlerimizi gözden geçirmemiz gerekmiyor mu?

Haksızlığa ve haksız kazanca alışan ellerimizi elden geçirmenin vakti gelmedi mi?

Kaygan zeminde patinaj yapan ayaklarımızı sorgu zamanı...

Hâyâsızlığı, vefasızlığı, doyumsuzluğu, umursamazlığı sorgula...

Anı sorgulamamız yetmez her durumda sonumuz nasıl olacak sorgulamak durumundayız...