II. Yeditepe Bienali: Çerçevelerden Bir Çerçeve (1)
Dr. Erkan Çav
ÇERÇEVELERDEN BİR ÇERÇEVE
• II.
Yeditepe Bienali 7 Ocak-7 Mart 2022 tarihleri arasında gerçekleşti. İlki 31
Mart-15 Mayıs 2018 tarihleri arasında yapılan bienal, unutulmayacak sergileriyle
kapılarını 3 yıl 10 ay sonra tekrar açtı. II. Yeditepe Bienali, sanat havası, ortamı,
görsel zenginliği, duygu ve zevk derinliği ile unutulmaz bir sanat ziyafeti
sunmuştur. Toplam dört farklı mekânda gerçekleşen bienal sergilerinin odak
noktası “Çerçeve”, teması “Çerçeve içi, Çerçeve dışı” olmuştur.
2018’de gerçekleşen I. Yeditepe Bienali için
yazdığımız yazıda şunları söylemiştik: “Yeditepe Bienali, ‘Sanat Eseri Olarak
İstanbul’ düşüncesinin zemini üzerine yükselmiş fevkalade değerli, önemli, bu
toprakların kültür ve sanat anlayışının üzerindeki pası silen, öz sanatımıza
dönmeyi hatırlatan, özümüze, kendimize, bizi biz yapan değerlere çağıran son
yılların etkisi, derinliği ve kültürel kavrayışı en güçlü sanat hareketi
olmuştur. Yeditepe Bienali’ni hayal etmek, düşünmek, planlamak dahi çok önemli
bir adım iken, bunun gerçekleştirilmiş olması kültür ve medeniyetimiz için çok
büyük bir merhaledir, aşamadır, yükselmedir” (Çav, Yeditepe Bienali I: Doğru
Fikir, Milat, 18 Mayıs 2018). Hâlâ aynı fikirdeyiz ve II. Yeditepe Bienali ile
bu kanaatimiz, düşüncemiz ve değerlendirmemiz pekişmiştir. Peki, bu
dediklerimizin kalitesinin yükselmesi, sürekli hâle gelmesi, küresel ölçekte
olması ve kalıcılaşması için nelere dikkat etmek gerekir? Bu yazımızda,
artıları ve eksileri ile II. Yeditepe Bienali’ni değerlendirerek, bu sürece
olumlu katkı vermek istiyoruz.
Sonsuz
Varlığın “Çerçevesi” Mümkün müdür?
Çerçeve ve/veya çerçevesizlik, neyin
çerçevesi? Geleneğin mi? Tarihin mi? Coğrafyanın mı? İslâm sanatlarının mı?
Çağdaş sanatların mı? Eskinin mi? Yeninin mi? Geleneği inkârın mı? Modernliğin
övgüsü mü? İrfanın mı? Maddeciliğin mi? Tüketim kültürünün mü? Hatırlamanın mı?
Unutmanın mı? Tevhide varışın mı? Tevhidden kopuşun mu? Tevhid idrakine
engellerin mi? Ayrılmanın mı? Buluşmanın mı? Toplumun mu? Bireyin mi? Kalbin
mi? Aklın mı? Klasiğin mi? Post-truthun mu? Sınırların mı? Sınırlanmayanın mı? Çokluğun
mu? Tekilliğin mi? Can ile Canân arasındaki bağın mı? Hangi çerçevenin içi?
Hangi çerçevenin dışı? Çerçevelerin kesişmesi mi? Nedir çerçeve? Çerçeve var
mı? Bitmez varoluşsal sorular yumağı bir kelime ve/veya kelimeler:
Çerçeve/Çerçevesizlik ya da Çerçevenin İçi/Çerçevenin Dışı.
II. Yeditepe
Bienali’nin Ruhu ve Zihni
“Çerçeve, sınırlama ve kısıtlamadan ziyade,
daha çok bir ilişkiler ağını ve ona bağlı bir hürleşmeyi işaret ediyor” diyen II.
Yeditepe Bienali’nin küratörü Berkan Karpat’ın dikkati çektiği durum şudur: “Geleneksel
sanatların modern dönemde kendi mekânlarından yani kitap ve mimari
mekânlarından uzaklaştıktan sonra sergi mekânlarında kendilerini bir çerçeve
içinde göze ve muhataba sunmalarının ne anlama geldiği de henüz tartışılmış
değil.” II. Yeditepe Bienali işte bu tartışmanın sanatsal şöleni. Batı’daki
çerçeve (frame/rahmen) ile geleneksel İslâm birikimindeki anlamlar örtüşmüyor.
Bunun ötesinde günümüzde bu ilişkinin geleneksel İslâm sanatları ile mekânlarda
kullanımı üzerine çok fazla şey de yapılmış değil. Bienal, dikey olarak bin
yılları bulan sanat tarihini bugüne taşıyan yeni tartışmaları açarken ve farklı
yaklaşımları güncellerken, yatay eksende İslâm dışı dünya, Batı’daki ve
Doğu’daki farklı sanat yaklaşımları ve formları ile ilişkisine veya
ilişkisizliğine dair de düşünceler söyler.
Seçilen tüm mekânlar Bienal’in teması ile
bütünleşmiştir. Ancak bu mekânlar aynı zamanda bir çerçeve sunmuyor, çerçeveyi
düşünmek üzere davet ediyor Karpat’ın deyimiyle: “Üç mekân da bir tür ‘ara-mekân’
olmaları özelliği ile misafirlerini çerçevede değilse de eşikte karşılamaya ve
onları ‘içeri’ davet etmeye aday” ara-mekânlar. Eserler de öyle: “Yerleştirme”
pratiğinden öte “her şey zaten yerinde” diyen bir Anadolu irfanına çağırıyor.
Ara-eserler. “Yeni Akış” ile gelen “Ara-eserler”, “Ara-mekânlar” ile çerçeveyi “görünmez”
kılıyor.
Bienal’in
Uzantıları
226 sanatçıdan 282 eser sergilendiği II.
Yeditepe Bienali, adeta bir Geleneksel İslâm Sanatları karnavalıdır. “Çerçeve
İçi Çerçeve Dışı”, “Bienal Etkinlikleri Kapsamında Geleneksel Sanatların
Dönüşümü”, “Çerçeveden Taşanlar” ve “Yeni Arayışlar” isimli panellerle bienalin
teması kapsamlı olarak sanatçılar ve akademisyenler tarafından tartışılmıştır.
Bienal’in “www.yeditepebienali.com”
başlıklı resmi web sitesindeki program ile Mahzen, İmaret ve tüm kulelerin değil
ama Genç Osman’ın öldürüldüğü kulenin olduğu Yedikule Hisarı ve buralardaki sergileri
sanal olarak gezebilirsiniz. Sanal tur için yüklenen mekân, fotoğraf, bilgi ve
açıklamalar ile Mahzen ve Yedikule Hisarı’ndaki eserlerin detaylarının
görülebilmesinden ve okunabilmesinden, Sergi Kataloğu’nun kaliteli olarak hazırlanmasından
ve bienal web sitesinde yüzlerce sanatçının biyografilerinden diğer konulara paylaşılan
bilgilerden oluşan arşiv, sonraki yıllarda geleneksel İslâm sanatlarının gelişimine
dair değerlendirmelerde vazgeçilmez kaynaklar olacaktır. 2018’deki ilk
bienaldeki 22 mekâna karşın bu bienalde 4 mekân kullanılmıştır. Nurosmaniye
Camii Mahzen, Yedikule Hisarı, Süleymaniye Külliyesi İmareti Darüzziyafe ve Cam
Küp Galeri. Her biri birbirini de tamamlayan dört mekândaki eserler,
yerleştirmeler, uygulamalar ve bizatihi mekânların kendileri, bienali katman
katman inşa ediyor: Bizi bizle tanıştırmak!
Nurosmaniye
Camii Mahzen
Nurosmaniye Camii Mahzen’i, sadece kendi
fizikî yapısı ile şiirsel bir mekânken, yerleştirilen sanat eserleri ve
uygulamalar ile şiirselliğin zirvesi bir mekâna dönüşüyor. Bienalin kalbi:
Kalbin içi/Kalbin dışı. 17 eser, mekânın ruhu ile bütünleşmiş durumda:
Tahrir-V0, Yeknesak, Sır, An’da Varagele, Sultanın Çeyizi, No Title, Seyr-i
Sülûk/Yolculuk, Seyr-i Sülûk/Sesleniş, Sana Gül Bahçesi Vadetmedim, Yerli
Yerleştirme - Minyatür (Alafranga), Benim Yerime, Acaip Yaratıklar - AcAib’ul
MAhlukAt, Gevher-i Kân, Zikir, Bildiklerinin Ne Kadarı Senle Yürüyecek?,
Mürekkep - Mecmua, Müsbit. Kelimelerin isimler üzerinden yolculuğu, yolculuğun
kelimelerden isimlere, isimlerden suretlere, suretlerden hayata akışı. Mahzen:
Bedenin kalbi, içinden varlığımızın enerjisi akıyor. Mahzen, aydınlık kubbenin
varoluşsal ikizi.
Mekânın kokusu ve nemi, duvar dokusu, birimler
arası geçişler, su sızıntılarının sesleri, ıslak yüzeylerin yansımaları, tavan
yüksekliği ve biçimleri, yapının kubbeleri, yürüme yolları ve bağlantı
patikaları bienalin temasına göre yapılan yerleştirmeler ile her esere bu anlam
sonsuzluğunda yükselme ve derinleşme imkânı verir. Nurosmaniye Camii Mahzeni, 2018’de
ve 2022’de olduğu gibi bundan sonraki bienaller kapsamında mutlaka kullanılmalıdır.
Yedikule Hisarı
Sanat açısından her bakımdan tek kelime ile “mükemmel
bir uygulama” gerçekleşmiş. Kulelerdeki tercihler ve konumlandırmalar, yapılan yerleştirmeler/uygulamalar
ile mekân-sanat malzemeleri bütünleşmesi üst seviyede olmuş. Sanki buradaki eserlerin
malzemeleri uzun yıllardır buradaymış, hep varmış, yapının doğal uzantılarıymış
gibi mekân ile birleşmiş, tevhidleşmiş. Mekân-Tarih-Sanat Uygulaması tümüyle bitişmiş.
Sanatsal açıdan Yedikule Hisarı mekân-eser ilişkilendirmesi, Yeditepe Bienali
tarihinin zirve uygulamalarından biri olmuştur.
Hazine Kulesi: Çer-Ve, Avlu: Hacivat ve
Karagöz, Genç Osman Kulesi: Kanlı Kuyu-Genç Osman’ın 1 Gün Esir Tutulduğu
Kule-Genç Osman’ın Yaşamına Son Verildiği Oda, Top Kulesi: Seyr-i Sülûk, Zindan
Kulesi: Yükseliş: Beş mekândaki uygulamaların beşi de ancak bu kadar derinlikli,
anlamlı ve kalıcı bir mekân-eser bütünleşmesi sağlayabilir, oluşturabilir, yaşayabilirdi.
Adeta “her şey yerli yerinde” ifadesinin karşılığı olan ve yeni düşünce
ufukları getiren domino taşı gibi etkiye sahip uygulamalar bütünü. Tasarımı,
renk-ışık-mekân dokuları, odacıklar ve sanatsal uygulamalar ile etkileyen,
içeriği düşünmeye sevk eden, farklı bakış açıları ve düşünceler üreten, mekânın
ötesinde bir mekânsızlığı sanat eserleriyle mekân üzerinde katman katman açan
bu serginin, bienalin bundan sonraki dönemleri boyunca da öne çıkan ve
karşılaştırmalar yapılacak uygulamalarından biri olacağından şüphe yoktur.
Zindan mimarisine uygun dikey bir yerleştirme
ve/veya yerindelik veren uygulamalar, bireyin bu dikey mekânsal alanda çok
boyutlu bir duygulanım ve düşünme çerçevesi oluşturmasını, bizatihi bedensel
bir eylem bütünlüğünde sağlıyor. Sanat eserini/uygulamasını/yerleştirmesini
izlemeye gelen gözler olarak değil, bütün varlığınızla adeta mekânın tarihsel
bir parçasıymışsınız hissini alıyorsunuz, yaşıyorsunuz, içkinleştiriyorsunuz. Zihinlerde
ve ruhlarda silinmeyecek bir deneyim.
YARIN: Mekânlar,
Aksaklıklar ve Öneriler"