Halk Parti'si meselesi
Dr. Mehmet Rıza Derindağ
Allah
düşmanın da, mertini versin diye bir söz var. Ne yazık ki bu millet dışardaki
düşmandan ziyade kökü dışarda dal ve budakları içerdeki zındıka komiteleri ve
maşalarının namertliklerinden çok çekmiştir.
Halk
Partisi’nin hakiki hüviyet ve mahiyetini anlamak isteyenler için Bediüzzaman’ın
Veyiszade Kurucu’’ların, Es’ad Erbili Efendi’nin, Süleyman Efendi’nin ve daha
nicelerinin çektikleri eza ve cefaları okumak kâfidir. Halk Fırkası
iktidardayken Bediüzzaman’a yapılan kanunsuz işkenceler zemin yüzünde misli
görülmeyen bir zındıka cereyanının Anadolu’ya hakimiyetinin bir örneği, çeyrek
asırlık diktatörlüğün delili değildir de nedir!? Halk Partisi’nin iktidar
olduğu her devre tarihte görülmemiş bir tahribat ve tecavüzat devresidir.
Cumhuriyet Halk Partisi bin yıllık parlak mâzinin şehadetiyle, Kur'ân’ın
bayraktarı bulunan kahraman bir milletin hayatında, İslâmiyet ve Kur'ân
aleyhinde dehşetli tahavvüller ve tahripler yapan bir musibettir. Cihanın en
namdar ordusunun bin senelik cihad-ı diniye ile geçen parlak mâzisini silmeye
çalışan bir cinayet şebekesidir! Mâzide metfun muhterem ecdadımızı, yeni
nesillere unutturup birkaç sahte kahramanın talebelere yutturulduğu felaket
müessesesidir CHP!
O
sabık devirlerde ordu halkın hür iradesinin önünde sözde laikliğin müdafisi
görünümüyle halkına namlusunu çeviriyordu! Bugün altılı masa adı altında
oynanan maskeli balo gerçek olayları kaydeden gerçek tarih karşısında boyası
akmış palyaço olarak arzı endam edecektir.
“Halk
Partisi, maddede kurtardığı Türkün, mânada ruh kökünü kurutmak dâvası yolunda
memleket içi bir kıyım ocağı kurmuş ve mazide haçlıların elde edemediği zaferi,
batı oyuncağı bir iç ajan sıfatıyla becermiştir” diyen Necip Fazıl Kısakürek
böylece ihanetini ortaya serdiği CHP’nin; “CHP bir parti değil, Türk’e dinini,
dilini ve özünü kaybettirmeye memur bir katliam müessesesidir" demek
suretiyle cinayetlerini ve daha da ileri giderek küfrünü şu sözleriyle ilan
ediyor ve Cumhuriyet Halk Partisi’nin hakiki hüviyetini mahir kalemiyle ne de
bedihi ortaya koyuyordu: “CHP kendisine istediği kadar gençlik aşısı yapmaya
kalkışsın; kökü, gövdesi ve dallarıyla Türk tarihinin en büyük hıyanet ve
dalâlet ağacı olmaktan kurtulamaz; ve ona hizmet de «küfür» kelimesinden başka
hiçbir mefhumla ifadelendirilemez.“
Bizler
“küfür” kelimesini elbette kolay kolay kullanamayan bir gelenekten geliyoruz.
Bediüzzaman nazikane ve nezihane bir üslup ile “Bu asırdaki ehl-i İslam’ın
fevkalâde SAFDERUNLUĞU ve dehşetli cânileri de âlicenâbâne AFFETMESİ; ve bir
tek haseneyi, binler seyyiatı işleyen ve binler mânevî ve maddî hukuk‑u ibâdı
mahveden adamdan görse, ona bir nevi taraftar çıkmasıdır. Bu suretle ekall-i
kalîl olan ehl-i dalâlet ve tuğyan; SAFDİL taraftar ile ekseriyet teşkil
ederek, ekseriyetin hatâsına terettüp eden musibet-i âmmenin devamına ve
idâmesine belki teşdidine kader-i İlâhiyeye fetva verirler; biz buna MÜSTEHAKIZ
derler.
Kastamonu
Lâhikası/24”diyerek Halk Partisi’ne kerhen de olsa meyleden Müslümanları
safderunluk ile tanımlıyor. Partinin yaptıkları onca zulmü göremeyip
affedenlerin ise o partinin zulmüne ortak olacaklarını ifade ediyor. Ve bu
safderunluk ve zulmün neticesinde azınlığın ekseriyeti elde edip umumi ve külli
musibetlere sebebiyet verebileceklerini izah ediyor.
14
Mayıs seçimlerinde “Biz buna müstehakız” dememek için Halk Partisi’nin hüviyet
ve mahiyetinin idrakinde olmak, uyanık olmak, safderun olmamak
elzemdir.
Nur
Külliyatında “Tokatlar Risalesi” namı verilmiş olan bir risalesinde Bediüzzaman
Halk Partisi’ne Cenab-ı Hak tarafından millet eliyle vurulan tokadı şu şekilde
kaydettirmiş; “İkinci kısım: Mânileri bertaraf etmek ve muzırların şerrini defedip
onları tokatlamaktır.
Bu
iki kısmın hadiseleri çoktur, hem çok uzundur. Meselâ: Din muhaliflerinin (Halk
Partisi), Nur Talebelerine verdikleri azap ve sıkıntı ve ihanetlerden,
kendileri dünyada daha ziyade cezasını çektiler, aynını gördüler. Lem'alar/46”
Halk
Partisi’nin hakiki hüviyeti böyle olmasına rağmen seçime yakın adaylarına
sofilik tavsiye ederler. Osman Yüksel Serdengeçti’nin ifadesiyle ‘Onların
Müslümanlığı huy Müslümanlığı değil, oy Müslümanlığı!’dır. Serdengeçti hakikati
haykırmış, münafıkların maskeli yüzlerine ve maskeli vicdanlarına aldanmamamızı
salık vermiştir!
Bediüzzaman’ın
Medine-i Müvvere’de mühim bir âlim diye tavsif ettiği Ali Ulvi Kurucu merhumun
amcası Hacıveyiszade Mustafa Efendi (k.s.), Konya’nın meşhur velilerindendir… Bakın
CHP’yi nasıl anlatıyor: “Oğlum, bu parti (CHP), inkâr üzerine temeli atılmış
bir teşekküldür. Allah dostlarından durmadan beddua almıştır. Allah’ı sevenler
bu partiyi sevmez. Allah’a sövenler ise daima bu partiyi korumuşlardır…
Yavrularım, bu parti, kalaysız bakır bir kaba benzer, içine gireni zehirler.
İçine düşüp de zehirlenmemek olmaz…” (Ali Ulvi Kurucu, Hatıralar, c.1,
s.185)
Halk
Fırkası bir zulüm müessesi olarak öyle cinayetler işlemiştir ki ne gazete
köşeleri ne kitaplar yazmaya kifayet eder, ansiklopediler yazılmalı o
devirlerin bu millete çektirdiklerini anlatabilmek için. Böyle bir zulme ortak
olmayın! Bu parti maşadır. Tanzimat’tan bu tarafa memlekete çökmüş sonra
ittihat ve terakkinin bozuk kısmı olarak ortaya çıkmış bu güruhun karşısında
kim varsa o desteklenmelidir. İmanlı bir Müslüman ve vicdanlı bir Türk veya
Kürt kardeşim bunun dışında bir şey düşünemez! Memleketi memleket düşmanlarına
peşkeş çekemez.
Seçime
doğru giderken vird-i zeban eylememiz gereken bir duayla
noktalayalım;
Rabbenâ
lâ tuâhiznâ bimâ fa’ale’s-süfehâu minnâ… Allah’ım, içimizdeki birtakım
akılsızların yüzünden bizi cezalandırma!