Dolar (USD)
34.55
Euro (EUR)
36.45
Gram Altın
2964.32
BIST 100
9133.13
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
26 Temmuz 2024

​Yeni dünya düzeninin alkışlarla ilanı

Yeni Dünya Düzeninin Alkışlarla İlanı Dünya, 18. yüzyıldan itibaren bir coğrafyanın emperyalist sömürgecilik ile yeraltı ve yer üstü zenginlikleri, kültürü, geçmişi ve geleceği ile nasıl tarumar edildiğine şahitlik etti ve aradan geçen bunca zamana rağmen bugün 21.yüzyılın ilk çeyreğinde gelinen noktada bir şeylerin değiştiğini söyleyebilmek pek mümkün olmamaktadır.

İsrail Başbakanı Netanyahu’nun Washington’da ABD Kongresi’nde konuşma yapmak için kongreye girmesinin ardından uzun süre ayakta alkışlanması dünya siyaseti açısından bir milattır.

Bu milat ile hak ve haksızlık, hukuk ile hukuksuzluk, zulüm ile adalet arasındaki saflar ve sınırlar net bir şekilde çizilmiştir. Yaşanmakta olan dünyanın yeniden şekilleneceği bu süreç tüm sancıları ile beraber en kaotik şekliyle yaşanmaya devam edecektir.

Savaş, ekonomi ve enerjinin belirleyici olacağı bu süreç sonunda günümüz dünyasından çok daha farklı bir dünya coğrafyası, kaos ve uluslararası ilişkiler söz konusu.

İsrail ve ABD çıkarları açısından bugün oluşan küresel güç dengesi çerçevesinde, Orta Doğuda, Doğu Akdeniz kıyı şeridinde Batı kontrolü dışında herhangi bir siyasi ve askerî gücün bulunmasına izin verilmemesi gerekmektedir. Zira İsrail, ABD ve G-7 ülkelerinin enerji güvenliği buna bağlıdır.

Örneğin Yemen faktörü, ABD-İran anlaşmazlığı, Basra Körfezi yoluyla Batı’ya ihraç edilen petrolün güvenliğini önemli ölçüde tehdit etme potansiyeli kazanmıştır. Ayrıca Körfez’in, Hürmüz Boğazı yoluyla tek çıkışa kanalize olması ulaşım güvenliğini de tehdit etmektedir. Bu nedenle Batı’nın yeni enerji güvenlik stratejisi, Körfez yoluyla ihraç edilen petrolün, boru hatları ile doğu Akdeniz’e akıtılması ve buradan ihraç edilmesidir.

Bu bağlamda Hamas’ın kontrolündeki Gazze Şeridi’nin Batı ve ABD için ne anlama geldiği açıktır.

Var olan hedef, İsrail vasıtasıyla Gazze Şeridi’ni Hamas’tan temizlemek ve İsrail kontrollü bir yönetim kurmak. Zaten, Gazze Şeridi’nin 1,5 milyonluk nüfusunun yaklaşık 1 milyonu mültecilerden oluşmaktaydı. Üstelik bunlar 1951 yılında imzalanan Uluslararası BM Mülteciler Kararı’ndan hiçbir şekilde yararlandırılmamaktaydılar.

Gazze, aşamalı olarak yıllardır hukuksal, sosyal ve etnik bakımdan tam bir getto durumuna düşürülmüştü zaten. Gazze Şeridi’ndeki Filistinli nüfusun çoğunluğu havuç veya sopa stratejisi ile El Fetih’in yönettiği Batı Şeria’daki Filistin bölgesine göç ettirilmiş. Hedef; kâğıt üstünde olsa dahi burada kurulmasına izin verilecek bir Filistin Devleti’nin, Yugoslavya’nın Sırbistan örneğinde olduğu gibi denizle irtibatını kesmek olacaktı. Her türlü insani boyuttan yoksun olan bu savaş, Netanyahu’nun ABD kongresinde ayakta alkışlanması ile görüldü ki soykırıma dayalı bu yeni düzen ABD tarafından da desteklenmekte ve onaylanmaktadır.

Bu perspektiften bakıldığında, Gazze Şeridi’nden İsrail’e yönelik Hamas tehdidinin bertaraf edilmesi hedefi, bölgedeki Batı çıkarına uygun jeopolitik dengenin sağlanmasına yönelik büyük amaç için sadece bir başlangıç ateşlemesidir.

Dünya ekonomisini elinde bulunduran küresel siyonizmin ekonomik daralmayı bir tehdit unsuru olarak kullanması ABD ve Batı desteği ile ilgili önemli bir etkendir.

Zira Amerikan doları petrolün varili ile çok yakın ilişkilidir. Ucuz Amerikan doları kredi piyasalarındaki muhtemel bir kasırga sonrası Amerikan ekonomisinin tekrar toparlanmasına yardımcı olabilir. Ama dolar ne kadar ucuz olacak? Eğer ABD, Orta Doğu ve Arap Yarımadası’ndaki petrol üreten ülkeler üzerindeki politik kontrolünü kaybederse dolar basıldığı kağıttan bile değersiz olabilir. İsrail’in Gazze’ye yönelik operasyonu, Amerikan dolarının, petrolün variline endeksli değerinin daha fazla düşmesini önlemiştir.

Gazze demek ABD, İsrail, Akdeniz ve Batı’nın enerji güvenliği demek.

2003’te İsrail tarafından onarımı yapılan Doğu Akdeniz ve Gazze Şeridi ile bağlantılı Kerkük- Hayfa, Musul-Hayfa ve Kerkük-Ceyhan boru hatları ile hedef, Hayfa limanına günde 5 milyon varil petrol taşımak.

Bir başka önemli petrol hattı da, İkinci Dünya Savaşı sonrasında Suudi petrollerini Akdeniz’e taşımak için ABD ordusunun inanılmaz desteği ile yapılan Trans-Arabistan (TAP) petrol boru hattıdır. Uzun süredir kapalı olan bu hattın bir ucu Lübnan’a, bir ucu da İsrail’in işgali altındaki Golan Tepeleri’nden Hayfa’ya uzanmaktadır. Bu hat ise hedef günde 4 milyon varil Suudi petrolü.

Bu hatta Irak’ın güneyinden çıkarılan petrolün de eklenmesiyle toplam miktar 6 milyon varile çıkacaktır. Böylece sistematik olarak Hayfa Limanı’na her gün devasa tonajda petrol akıtılmış olacaktır.

Basra Körfezi’ndeki olası bir gerginliğe karşı Kuveyt ve BAE petrollerinin de anılan boru hatlarına irtibatı sağlanabilir. Bu durum, Orta Doğu petrollerinin İsrail’in denetiminde Akdeniz’e yani Batı’ya nakledilmesi anlamına gelmektedir.

Önümüzdeki yüzyılı tamamen ABD ve İsrail’in enerji - ekonomi politikalarına endeksli yürüten bir siyasetin yürürlükte olması, sonuçlarının ise bu kadar ağır olması bölgeyi daha büyük bir ateş çemberine sokacaktır.