Yellenen inekler!
Arkadaşlarla ev ortamında ekonomi üzerine sohbet ederken birden mevzuya dalıp;
“İnekler
osurunca atmosfer zarar görüyormuş o yüzden gıda üretilmiyor ve fiyatlar
artıyormuş! Böyle saçma şey olabilir mi yaa…” dedi ufak oğlum. Herkes bir sustu
önce sonra kahkaha tufanıyla şenlendi ortam.
Sekiz
yaşında bir çocuğun bile saçma bulduğu bir meseleyi dünya gündemine soktular, piyasasını
oluşturdular, hatta buna dair adım bile attılar.
2006’da
ABD Besin ve Tarım Organizasyonu tarafından temeli atılmaya başlanan “İnek ve
büyükbaş hayvan gazının küresel ısınmaya etkileri” raporları, küreselcilerin
altın çocuğu Bill Gates’in, "Bir gün ineklerin bağırsak hareketleri hakkında
konuşacağım hiç aklıma gelmezdi. İnekler, bakterilerin metan gazı
biriktirmesine neden oluyor ve sıra dışı mideleri var" sözleriyle dünyaya
pazarlandı. Sonra karanlık propaganda çarkı dünyanın her yerinde harekete geçti.
Et yemenin sağlığa olumsuz etkileri, ineklerin atmosfer için tehlikeli oluşu ve
hatta böcek yemenin protein ihtiyacını karşıladığı bile anlatıldı.
GDO,
genetiği değiştirilmiş tohumlarla başlayan süreç, kuş gribi, deli dana, iklim
değişikliğine bağlı kuraklık, korona derken, Kyoto Protokolüyle, küresel ısınma
ve iklim değişikliği konusunda mücadele kararları ve nihayetinde yapay et de
üretildi!..
Dünya
zor bir dönemden geçiyor. Bunun sebebi mevcut kaynakların yetersizliği değil.
İklim krizi veya ineklerin gaz çıkartmasının iklim krizine yol açması hiç
değil.
Günümüzde
yaşanan savaş, işgal, iç savaş, açlık, susuzluk, yoksulluk, gelir dağılımındaki
eşitsizlik ve aklınıza gelebilecek her kitlesel olumsuzluğun sebebi olan
emperyalist Batı’nın, kötülük tahtında sefa sürerken, dünyanın ve insanlığın
geleceği için iyi bir şeyler yapacağına inanmak kadar saçma bir düşünce
olabilir mi?
Savaş,
işgal ve fiili sömürü düzenini koyun bir kenara, yüzde doksanı emperyalist Batı
ülkelerinde olmak üzere, her yıl 250 milyar dolar değerinde gıda çöpe
atılırken, 35 milyon insan açlıktan ölüyor. Yetersiz beslenmek, temiz suya
ulaşamamak, ilaç ve tedavi araçlarından mahrum olmaktan dolayı her yıl 850
milyon insan ölüm sınırında yaşarken, yılda 800 milyar dolar eğlence sektörüne,
250 milyar dolar kozmetiğe, 150 milyar kedi-köpek bakımı için harcanıyor. Böyle
bir vasatta, Batı’nın iklim konferanslarında dünyanın ve insanlığın geleceğini
kurtarma savaşı verdiğine inanabilir misiniz?
Evet,
maalesef bu masala da inandırabiliyorlar kitleleri.
Emperyalist
Batı’nın belki de en büyük dehası, zehiri bile bal olarak yedirebilme
maharetidir. Yalanlarına inandırma mahareti…
Üstüne
bir de, kötülerin “dünyayı kurtarmak için” çalıştığını zanneden zihni ve bedeni
iğdiş edilmiş yerel unsurlarda her ülkede “istetme aparatı olarak” propaganda
makinesi gibi çalışınca, işleri daha da kolay oluyor.
Dünyada
mevcut olan kaynaklar yaşayan her canlı için fazlasıyla yeterli. Ama Üstadın;
“Allah’ın
on pulunu bekleye dursun on kul/ bir kişiye tam dokuz, dokuz kişiye bir pul/ bu
taksimi kurt yapmaz kuzulara şah olsa” dizelerinde ifade ettiği gibi, hayvandan
daha aşağı olan, doymaz iştahlı zalimler yüzünden ne insanlar rahat yaşıyor
dünyada ne hayvanlar ne de doğa rahat bir nefes alabiliyor. Güçlünün haklı ve
hak eden görüldüğü bir sistemde, doğal olarak kötüler de iyi diye pazarlanıyor.
“İnekler
yellenerek dünyanın sonunu getiriyor” masalı, Amerika’nın başını çektiği
emperyalist ülkelerin enerji ve gıdanın, doğal olarak insanlığın kontrolünü
eline almak için ortaya attığı kötülük projelerinden bir tanesidir.
Kötünün
ve kötülüğü hakim kılmak için dayattığı hiçbir şeyi kabul etmeyeceğiz.
İnancımıza, yaşam tarzımıza, kültürümüze, ekmeğimiz ve suyumuza müdahale
etmelerine izin vermeyeceğiz.