Teknoloji festivaline dair!
Geçtiğimiz hafta
TEKNOFEST haftasıydı. Teknoloji seferberliğiyle başlayan ve dördüncüsü
düzenlenen Türkiye’nin Havacılık, Uzay ve Teknoloji Festivalini, pandemi
şartlarına rağmen iki milyondan fazla insan ziyaret etti.
İdealini ülkenin
ideali haline getirmeyi becerebilen azimli bir genç ve ailesinin tüm ülkede
üstü küllenmiş, adeta söndüğü düşünülen idealizm ateşini tekrar tutuşturmayı
başarmasıdır bu…
Uzun bir zamandır
aşağılık psikolojisiyle kendine güvenmeyi unutmuş Batı karşısında kendisini
ezik hisseden insanımızı, üç kıtaya hükmetmiş ve dünyaya adalet dağıtmış
ecdadın, gelecek tahayyülü kalmamış torunlarını yeniden kendisine güven
duymasını sağlamak… Şanlı geçmişin ruhiyatını diriltip, geleceğe dair ümitleri
yeşertebilmek… Mesele de bu zaten.
Tabi ki bu çabayı
destekleyip önünü açan siyasi iradenin sayesinde… Çalışmaları destekleyen
siyasi irade olmadığında ne olduğunu yıllarca tecrübe etti bu ülke.
***
Sosyal medyada bir
gencin “Sürekli “Bilim ve Teknoloji”
deyip duran siyasetçiler, profesörler, yazarlar, her şeyde ama özellikle dini
meselelerde “bilimden” bahsedip ahkâm kesen aydın görünümlü küçük
beyinlilerden, böylesine büyük, gençliğin rağbet ettiği ve her açıdan ülkemizin
faydasına bir organizasyonu ziyaret edip, hakkında tek laf ettiklerini gördünüz
mü? Teknofesti kim neden istemez?”
sorusuna binaen yazmak istedim bu yazıyı.
Bu ülkenin
ilerlemesini Amerika başta olmak üzere küresel sömürü düzeni devam etsin diyen
hiçbir emperyalist ülke istemez. Veya İran-Suud gibi kendi menfaatleri uğruna
bölgeyi yangın yerine çevirmek isteyen hasis ülkeler… Ya da emperyalizmin Türkiye şubesinde görevli
zihniyet!
Biz biliyoruz ki bu
millet her dönem kendi ayaklarının üzerinde durmak için çok çalıştı, üretmeye,
keşfetmeye yeni icatlarla ortaya yeni bir şeyler çıkartmaya her zaman çabaladı
ve gayretli oldu.
Fakat bu çabaların
sonucu her seferinde hayal kırıklığıyla neticelendi. Çünkü ülkeyi babasının
çiftliği gibi gören ve sadece Batı devletlerinin menfaatini gözeten belirli bir
zihniyetteki yönetici kesim, bu çalışmaların önünü kesti ve hatta kendi imkânlarıyla
ortaya bir eser koyanları bırakın ödüllendirmeyi cezalandırarak engelledi.
***
Uçak yapıldı
fabrikasını kapattılar, silah yapıldı fabrikasını havaya uçurdular. Roket
yapıldı projesiyle birlikte yaktılar, araba yapıldı üretimi durdurdular, daha
dün denecek kadar yakın geçmişte dünyanın en iyi cep telefonunu ürettik, yok ettiler
projesiyle beraber. Bu zihniyetin tek gayesi bu ülkemizi Batının paryası haline
getirmek…
Batı ülkeleri,
kadim düşman olarak gördükleri Türkiye’nin güçlenmesini, sömürü çarklarına
çomak sokmasını ister mi? İstemez tabi. Buna engel olmak için ise “içimizden”
görünen ama ülkemiz ve milletimize aidiyeti olmayan bu maşaları kullanıyorlar.
Daha geçen hafta
(mealen) “Mavi Vatan- deniz kıta sahanlığı” meselesini işgal olarak
nitelendirip Akdeniz’i Yunanistan’a bırakalım bize balık tutacak kadar yer
yeter” diyen muhalefet parti yetkilileri oldu bu ülkede.
İktidar olsalar ilk
fırsatta İHA-SİHA teknolojisini yok edecekleri ortada olan bir zihniyet bu
teknolojiyle yapılan festivali destekleyebilir mi? Amerikan senatosunda bazı milletvekilleri
“Türkiye’nin İHA-SİHA teknolojisi-üretimi ABD güvenliği için tehlike teşkil
ediyor” diye önerge verirken, göbekten emperyalizme bağlı olan kukla zihniyet
bunu destekleyebilir mi?
Dünya hızla büyük
ve çetin bir kaosa sürükleniyor. İki cihan harbi sonrası kurulan sömürü düzeni
dünyanın yeniden dizaynıyla yeni bir şekle sokulmaya çalışılıyor.
Biyolojik
saldırılar, küresel operasyonlar, ekonomik handikap, gıda ve su savaşları
derken aslında bütün dünya adeta çalkalanıyor. Bu noktada ülkemizin yeni
şartları faydaya çevirerek varlığını koruyabilmesinin yolu, teknolojik
gelişmenin yanında tarımda (gıda ve içme suyu) belirli bir disiplin ile
eldekini muhafaza ederek bir an bile kaybetmeden terakki edecek adımları
atmasına bağlı.
***
Teknoloji
seferberliğinin öncülüğünü yapan, milletimizin heyecanını dirilten bu uğurda
taş üstüne taş koyan herkes baştacıdır.
Ama bundan daha
önemlisi bu milletin dininin dilinin ahlakının kültür ve geleneğinin önündeki
engelleri ortadan kaldıracak bir sistem inşa edip milletin asli ruhuna kavuşturulmasıdır.
Rahmetli mimar
Turgut Cansever’in dediği gibi:
“Şehri imâr ederken
nesli ihyâ etmeyi ihmal ederseniz, ihmâl ettiğiniz nesil imâr ettiğiniz şehri
tahrip eder...”
Bütün müspet
hamleler, kötülüğün bu kadar kolay güç bulduğu bir sistemde ruhundan kopuk
insanlar eliyle kısa sürede yok edilebilir.
Teknoloji ancak
gayesiyle kıymetlidir ve bir mana ifade eder.
Öncelikli meselemiz
inancıyla terakki eden ruh, onun emrindeki koldur!