Dolar (USD)
34.49
Euro (EUR)
36.26
Gram Altın
2962.12
BIST 100
9367.77
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
29 Mart 2022

​Tarıma teşvik!

Geçenlerde bir dostum şunu söylemişti;

“Mecelle de şöyle bir hüküm geçer: 100 batman tarlası olan 99 batmanı ekse Allah ekmediği bir batman'ın hesabını sorar."

Cumhurbaşkanımızın da dile getirdiği gibi, "Çiftçilerimizden ülkemizde ekilmedik tek karış yer bırakmayacak şekilde üretime yönelmelerini istiyoruz."

Evet, özellikle bu sene bir avuç toprağı olan bile ekmeli, kendi bütçesine destek, devletin gücüne güç katacak şekilde işlemeli toprağını.

Gıda sıkıntısı, mevcut savaş durumuna bağlı değil sadece. Pandemi sürecinde sıklıkla dile getirildiği gibi bu işin bir tarafı iklim değişikliğine bağlı ise diğer tarafı “gıdayı kontrol eden insanları kontrol eder” meseline dayanıyor.

Daha öncede iktibas ettiğim Rousseau'nun şu cümlesini tekrar edeyim.

"Ticaret ülkeleri zenginleştirir ama tarım bağımsız kılar"

Güç tarıma bağlıdır

Bir ülkenin nihai noktada gücü tarım üretimiyle alakalıdır. Tarım gıda demektir. Tarım ve hayvancılıkta kendi kendine yetemeyen bir ülke, hiçbir şekilde bağımsız olmaz. Başkasına muhtaç olmazsan sana kurallarını dayatamaz, seni verdikleriyle kendisine bağımlı kılamaz.

Buraya kadar tarımın, hem iktisadi hem siyasi ehemmiyetine değindik. Devletin de bunun farkında olarak, çiftçiye her türlü teşvik ve desteği sağlamaya çalıştığını biliyoruz.

Fakat her yıl üretim kapasitesini artırıyor olsak da, tarımda istenilen seviyeye çıkamayış sebebimizin teşvik ve desteğin az olmasıyla alakalı olmadığını düşünüyoruz.

Öncelikle bu meselenin ekonomik tarafının yanında, sosyal yönü ele alınmalı. Tarım kırsal alanda, köylerde yapılır ve maalesef genç nüfus köylerde durmak istemiyor. Kendi köyümden biliyorum. Her şey anlayışla alakalı! Köylü olmayı, çiftçilik yapmayı küçümseyen, hor gören anlayışın dayattığı hayat tarzı, gençlerin zihnine işledi. Ekonomik olarak ürettiğinin karşılığını alamamanın da getirdiği baskı üstüne binince, tarlası tapanı, traktörü hayvanı her türlü zirai imkanı olan ailelerin çocukları, tabir caizse, şehirde asgari ücretle çalışıp maraba olmayı göze aldı ama kendi çiftliğinde ağa olmaktan kaçındı.

Gençler sürükleniyor

Vasıfsız üniversite mezunu olmanın “eğitimli” titriyle parlatıldığı, köyde-şehirde üretim yapan zanaatkârın “cahil-eğitimsiz” yaftası yediği vasatta, meslek sahibi olabilecek, üretime katkı sağlayabilecek gençler, parlayan ateşe uçan kelebekler gibi hem kendi hayatlarını hem ülkenin geleceğini vasıfsız olma noktasına sürükler hale getiriyor.

Tarım sorunu, üretenin hakkını dolu dolu alması öncelikli olmak üzere, bir “istetme” sorunudur. Köylü olmanın, çiftçi olmanın, alın teriyle çalışıp toprağı işlemenin ne kadar güzel bir şey olduğunu zihinlerde istetme sorunu…

Devlet öncelikle köylü olmanın maddi manevi teşviki için programlar geliştirmeli. Köyde olmanın imkansızlık, eğitimsizlik, kötü hayat şartlarında yaşamak olmadığını, köylü-çiftçi olmanın ne kadar kıymetli olduğunu teşvik etmelidir.

Meseleler hep birbiriyle bağlantılı.

Bir ürünü üreten değil de komisyoncusu daha fazla para kazanırsa üretici neden üretim yapsın ki? Özellikle zirai üretimde bu çok belirgin. Kontrol mekanizmasında bazı şeyler eksik kalıyor. Üretim planlamasından, üretilenin pazarlanmasına, devletin verdiği teşviklerin ötesinde “denetleme ve kontrol mekanizmasını” da ciddiyetle el alması çok önemli.

Bu gün gıda üzerinden yapılan spekülasyonlar, bu denetleme işi doğru yapılmadığı için üreticiden aldığı malı stok veya benzer alaverelerle millete kahır haline getirenler sebebiyle değil mi? Üreticiden çıkış fiyatı belli bir ürünün tüketiciye varana kadar kimlerin elinde nasıl bir fiyat değişimine uğradığını tespit etmek ne kadar zor olabilir?

Tarım meselesi milli güvenlik meselesidir. Ve o ciddiyetle ele alınmalıdır. Geçmiş yıllara oranla kat kat ilerleme kaydetmiş olunsa da, dünyanın gittiği sarmalın içinde kaybolmamak için gerekirse zorlayıcı kararlar ile planlı şekilde ekilebilir her alanın ekilmesi sağlanmalıdır.