Tarihi yol ayrımı
14 MAYIS seçimlerine bir aydan kısa bir süre kaldı. Haliyle baş döndürücü bir trafik, hâkim siyaset arenasında. Öyle ki milletvekili aday listelerinin kesinleşmesiyle, ortalık hala toz duman vaziyette. Keza liste dışı kalanlar, yer değiştirenler, yeni eklenenler bir biri ardına hayal kırıklıklarını, üzüntü ve sevinci fazlasıyla hissettirdi bu süreçte. Partiler bunun altından nasıl kalkar, bilmiyoruz. Lakin kendini bir DAVA ERİ olarak görenler için; listeye girememek veya aşağı sıralarda kalmanın, HİZMET ETMEYE ENGEL OLMADIĞINI canı gönülden belirtmek isterim. Zira mevzu Vatan, Millet, Bayrak ve Mukaddesat meselesiyse şayet, bunun köşe yazısı yazmaktan mazluma el uzatmaya, hakkı tavsiye etmekten sandık müşahitliğine kadar, sayısız yolu olduğunu unutmamak elzem. Tabi ki aday olamayanlarda, biraz kırıklık olması gayet normal… Sonuçta nasipten öte, bir şey de olmuyor. Ancak Milli Mücadele Döneminde gösterdikleri fedakârlıklarla, bu günlere gelmemize vesile olan ceddimiz gibi, yarınlara da şimdiki İSİMSİZ KAHRAMANLARIN gayretleriyle ulaşacağımızı, aklımızın bir yanına kazımakta yarar var. Nitekim “SERDENGEÇTİ” tabiri de bu olsa gerek… Ne diyelim! Seçilecek Milletvekillerinin Milli ve Dini değerleri koruyacak, ülkemizin ve milletimizin menfaatleri için mücadele edecek çalışmalarında, ALLAH muvaffak eylesin inşallah.
Bu minvalde tarafların, TÜRKİYE’NİN DÖNÜM NOKTASI olacak
seçimler için, çalışmaları son hızıyla sürüyor malumunuz üzere. Örneğin Cumhur
İttifakının; bir yandan depremzede kardeşlerimizle hem hal olurken, bir yandan
da Türkiye’nin geleceğine damga vuracak açılışlarla yoluna devam ettiği net. Bu
manada “TÜRKİYE YÜZYILI” mottosunun, hakkını verdilerini açıkça söyleyebilirim.
Millet İttifakının ise “sana söz” sloganını kullanarak, bol bol vaatler
sunmakla meşgul olduğunu izliyoruz hep birlikte. Mesela sahip oldukları
belediyelerde, vaat ettiklerini yapıp yapmadıkları şöyle dursun, bol keseden
ekonomik vaatleri, değme ekonomistlerin bile devrelerini yakmış durumda. Bunu
hangi saiklerle yapıyorlar bilmiyoruz ama Millet İttifakı adayının, bir dil sürçmesinden
mi yâda gerçekten mi söylediği bilinmeyen; “300 MİLYAR DOLAR TEMİZ PARAYI, UYUŞTURUCU
BARONLARININ PARASINI GETİRECEĞİM” vaadinin, tartışmaları beraberinde getirdiği
aşikâr. Tabi Terörle Mücadele Kanununun değiştirilmesini ön şart olarak sunan
AB’ye yönelik, “üç ay sonunda vize serbestisini sağlayacağız” diye bir vaatleri
de var ki, çok su götüreceğe benzediği ortada.
Hülasa Plitics Today’in; “Erdoğan kazanırsa Türkiye, MİLLİ
BAĞIMSIZLIĞA dayalı çok boyutlu bir dış politika sürdürecektir. Kılıçdaroğlu
kazanırsa, Türkiye ile Batı arasındaki ESKİ TARZ İLİŞKİLERİ yeniden kurması
bekleniyor” analizinin, birçok şeyi anlattığı yadsınamaz. Muhalefetin “SİHA’lara
dokunacağız” ve “Akkuyu ile Sinop Nükleer Enerji Santrallerini iptal edeceğiz”
söylemlerinin, bunlarla ilgisi var mı derseniz? Bunun takdirini sizlere
bırakıyorum şimdilik. Lakin Yerel Yönetimler Özerklik Şartnamesini dillerine
dolamalarının, fazla söze hacet bırakmadığını da göz ardı edemeyiz. Zira bu
durum, 7’li masanın son ortağından gelen; “100 yıllık Cumhuriyeti
değiştireceğiz” ifadelerinden sonra, daha başka nasıl anlatılabilir doğrusu bilmiyorum.
Ancak bildiğim tek şey, tıpkı Sn.Erdoğan’ın;“14 MAYIS TARİHİ BİR YOL AYRIMINA
DÖNÜŞMÜŞTÜR” ifadelerinde belirttiği gibi bir dönemde olduğumuzdur. Kaldı ki Ermenistan’dan
Yunanistan’a, PKK’dan FETÖ’ye tüm küresel odakların, bu seçime kilitlenmesi hiç
boşuna değil. Unutmayın hayatın gerçekleri içerisinde, soğanı ve patatesi
toprağa ekersek yine çıkacaktır elbette. Hatta daha fazla ekerseniz, daha fazla
ürün vereceği ise şüphesiz... Yani fiyatlar gün gelir, kati surette yine düşer/düşecektir
de. Fakat BAYRAĞI TOPRAĞA EKEREK, TEKRAR BAYRAK ÇIKARAMAYACAĞIMIZI kesinlikle inkâr
edemeyiz. Çünkü başka bir Türkiye yok… Bilmem anlatabildim mi?